Aysel YÜCEL
Dünyanın önde gelen dört büyük bağımsız denetim ve danışmanlık şirketinden biri olan PwC’nin (PricewaterhouseCoopers) Türkiye Kıdemli Ortağı Cenk Ulu, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’nın ardından ofis açtıkları Eskişehir’de, bir grup basın mensubunu ağırladı. Yurt dışına hizmet vermek için stratejik bir görev üstlenen Eskişehir ofisini basına tanıtan Cenk Ulu, toplantı kapsamında gündeme yönelik sorularımızı yanıtladı. Cem Ulu, seçim sürecinin tamamlanmasıyla birleşme ve satın almalarda artış beklediklerini söyledi.
PwC’nin bir birleşme ve satınalma (M&A-mergers and acquisitions) ekibi olduğunu hatırlatan Ulu, bu alandaki son gelişmeleri aktardı. Kimya ve gıda gibi yatırımcı ilgisinin yoğun olduğu sektörlerde birleşme ve satın almaların devam ettiğini belirten Ulu, seçimin ardından bu alanda bir hızlanma beklediklerini söyledi. Ulu, “Seçim sonrası belirsizlik kalktı. Şirket birleşme ve satın alma eğilimleri artacak. Yani M&A durmadı. Anlaşmalar vardı ama sonuçlanmıyordu. Çünkü insanlar önlerini göremiyorlardı. Şimdi hızla sonuçlanacak bu görüşmeler” açıklamasını yaptı.
‘Ortodoks’a dönüş sinyali yabancıda karşılık buldu
Kuşkusuz, seçimlerinin ardından en çok merak edilen sorulardan biri, yabancı yatırımcının Türkiye’ye ilgisinin ne şekilde değiştiği oldu. Cenk Ulu da şu anda en önemli gündeminin yabancı yatırımcılara özellikle seçim sonrası finansman ve ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceğini anlatmak olduğunu söyledi. Seçimden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üretim ve ihracata yönelik açıklamaları ile yeni göreve atanan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomide rasyonel zemine dönüş sinyalleri vermesinin iyi bir hava yarattığını vurgulayan Cenk Ulu, “Bu açıklamalar pratiğe dökülür ve orta vadeli bir planla ortodoks politikalara dönülürse, yabancı yatırımcı girişi hızlanır. Mehmet Şimşek’in attığı ingilizce tweetler bile yabancı yatırımcılarda pozitif etki yaptı” dedi.
Yeni ‘greenfield’in anahtarı; öngörülebilirlik
Bosch, Siemens, Daimler gibi uzun zamandır Türkiye’de varlık gösteren ve pazarı yakından tanıyan yabancı şirketlerin önemli bir lokasyona sahip olan Türkiye’ye her koşulda yatırım yapmaya devam ettiğini belirten Ulu, pazara henüz girmemiş büyük yatırımcılar içinse ‘öngörülebilirliğin’ kilit rol oynadığını vurguladı. Ulu, “Pandemiyle birlikte Çin’e alternatif arayışı, coğrafik avantaj ve üretim gücüne sahip Türkiye’yi öne çıkarmıştı. Ancak mesela Volkswagen gibi büyük bir markaları Türkiye’ye çekmek için ortodoks politikalara geçip, orta vadeli bir ekonomik program açıklanmalı. Büyük yabancı yatırımcılar bu orta vadeli program içinde ekonomi, hukuk, vergi düzenlemeleri konularında önlerini görmek isteyeceklerdir” dedi.
Cenk Ulu, ‘greenfield’ olarak bilinen sıfırdan fabrika yatırımının eskisi kadar yoğun olmadığını dile getirerek, bu tür yatırımların gelmesi için Türkiye’nin yüzünü yeniden Batı’ya dönmesi gerektiğini belirtti. Ulu, “Türkiye’ye yatırımcı çekmek için oyunu onların kurallarına göre oynamak lazım. Bu yatırımcılar öngörülebilirlik istiyor. Türkiye yeniden Batı’ya bakmalı çünkü öteki taraf zor bir bölge. Batı, Türkiye’nin kültürüne de daha çok uyuyor. Batılı şirketleri ülkeye çekmek için de hukuk güvenliği ve vergi konularındaki algıyı değiştirmek lazım. Bu oyuncular için para politikasındaki, mevzuattaki ya da vergi sistemindeki bir değişikliği en az 6 ay önceden bilmek çok önemli mesela. Buradaki şeff aflığı sağlamak gerekiyor” diye konuştu. Mehmet Şimşek’in de geçmiş deneyiminin daha çok Batı dünyasına yönelik olduğunu hatırlatan Ulu, “Açıkçası bizlerin de beklentisi var. Çünkü teknolojiye, finansmana, kural setine ihtiyacımız var. Bunların üçü de Batı’da. O nedenle eğer şayet Batı’ya dönüş olursa, ki şahsen yeni ekonomi yönetimiyle bunun olacağına inanıyorum yabancı yatırım artacak” diye konuştu.
“Çıpa AB olduğunda yatırımlar sel gibiydi”
Orta vadede uygulanabilir programlara dönmek gerektiğini ifade eden Cenk Ulu, “Uzun vadeli büyüme planlarında bir çıpa olması gerekiyor. Bence AB iyi bir çıpaydı. Öngörülebilir bir çıpaydı. 2009-2010’a kadar böyleydi. O dönemde biz yabancı yatırımın sel gibi geldiği dönemler yaşadık. Yetişmekte zorlanıyorduk. Özelleştirmeler, büyük yatırımlar gündemdeydi” dedi. Bu noktada Romanya örneğini de veren Ulu, “Romanya’nın çökmüş bir sistemi olabilir ama bu ülkeye girdiğiniz zaman biliyorsun ki AB’desiniz. En üste AB mahkemeleri normları kural setleri uygulanıyor. Oraya sel gibi aktı yabancı yatırımcı. Keza Polonya da benzer bir örnek” açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin çok ciddi bir üretim kapasitesi olduğunu belirten Cenk Ulu, “Özellikle OSB’lerin her biri marka. Yani dünyaya ne ihraç edersiniz marka olarak derseniz OSB kültürünü ihraç ederim. Çünkü gerçekten OSB’ler çok hazır. OSB’lerde yer yok” dedi.
PwC, Eskişehir’i Avrupa üssü yapacak
Cenk Ulu, Eskişehir’i yurt dışına yönelik stratejik bir lokasyon olarak konumlandırdıklarını ve İstanbul’dan sonra en büyük ikinci ofisleri olacağını açıkladı. Ulu, “Eskişehir’de ofis açmamızın ana nedeni, buradan başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi ve yurt dışına hizmet vermek. PwC Türkiye, aralarında Almanya ve Avusturya’nın da bulunduğu PwC Avrupa’nın bir parçası olan 6 ülkeden biri. Bu ülkeler Türkiye’den kaynak kullanmayı çok istiyor. Bu nedenle çalışanlarımız Eskişehir’den Almanya başta olmak üzere bu gruptaki diğer ülkelere destek verecek” dedi. Ulu, yeni ofis yatırımında Eskişehir’i seçme nedenlerini ise şöyle özetledi: “Bizim gibi büyük şirketlerin İstanbul’da yaşaması artık çok zorlaştı. Çünkü pahalı bir şehir ve iş gücü bulmak zor. Eskişehir ulaşım açısından çok ideal bir şehir. Ayrıca şehirde üç üniversite olduğu için iş gücü bulmak da kolay. Ekibimizdeki iki kişi buradaki üniversitelerde eğitim de veriyor. Dolayısıyla öğrenci çekmemiz kolay oluyor” dedi.
Finansmana erişimin kolaylaşması, halka arzda geri adım attıracak
Son dönemde fi nansmana erişimde yaşanan darboğaz, halka arzları birçok şirket için fi nansmana ulaşmanın bir yöntemi haline getirmişti. Finansmana erişim kolay olsaydı, Türkiye’de bu kadar halka arz olmayacağını ifade eden Cenk Ulu, “Ancak son dönemde otoritenin buraya bir müdahalesi olduğunu görüyoruz. Halka arz için bekleyen firma sayısının arttığını görüyoruz. Çok talep geliyor, yetişemiyoruz. Finansman konusundaki sorunlarına kısa dönemde çözüm bulunursa halka arza hazırlanan birçok şirket bu konuda geri adım atacaktır. Dolayısıyla uzun vadeli krediye makul şekilde erişim imkanları artarsa halka arzın bir kısmı o tarafta gidebilir” şeklinde konuştu.
“Yurt dışına yatırım büyümeyi hızlandırıyor, riskleri azaltıyor”
Cenk Ulu, Türk firmalarına yurt dışına yatırım yapmaları tavsiyesinde bulundu. Ulu, konuyla ilgili şunları söyledi: ”Otomotivde, beyaz eşyada, kahverengi eşyada birçok şirket bence geç yurt dışına açıldı. Oysa ki, yurt içindeki yatırımcı mutlaka yurt dışına açılmalı. Başka türlü büyüyemez. Ülke riskini bir şekilde dağıtması lazım. O nedenle biz son yıllarda firmalara bu konuda çok destek veriyoruz. Birkaç farklı lokasyonda üretim yapıyorsanız daha önemli bir tedarikçi oluyorsunuz. Biz de bunun öncülüğünü yapmak istiyoruz. Arçelik örneği önemli. Yurt dışında güzel teşvikler de var. ABD çok revaçta son dönemde. Türk firmalarının yurtdışı doğrudan yatırımları yıllık yüzde 7 büyümeyle 2022’de 58 milyar dolara ulaştı. 2022 itibariyle Türkiye’de yerleşik yatırımcıların yurt dışında toplam 2 bin 43 yatırımı bulunuyor.”