MEHMET NABİ BATUK
Pandeminin ardından lojistik, sanayi gibi alanlarda fosil yakıtlı teknolojilerin popülerliği azalırken, elektrik teknolojilerine yönelim arttı. Elektriğe yönelik yüksek talep arışı beraberinde nakil hatlarına yönelik altyapı yatırımlarınıda yukarı yönlü tetikledi. Bu yatırımlarda ise elektrik akımını yöneten transformatörler büyük rol oynuyor. Türkiye’de ilk olarak 1984 yılında AEG ile Etibank işbirliğiyle başlayan transfomatör üretimi günümüzde 10’u aşkın şehirde 100’ü aşkın firmayla katlanarak büyüyor. Sektörün öncüleri Ankara, Balıkesir, Şanlıurfa, Adana, Kocaeli ve İzmir gibi kentlerde konumlanıyor. Öncü firmalar yatırımlarında yönünü artık standart dağıtım transformatörlerinden ziyade orta güç transformatörlerine yönelik çeviriyor. Pek çok firma dağıtım transformatörleri ile orta güç transformatörlerinin üretim alanlarını birbirinden ayırıyor. Yüksek güç transformatörlerinin üretimine yönelik yapılan Ar-Ge projelerine de ciddi bir artış var. Bu yatırımlarla birlikte Türk transformatör sektörü 2023 yılını yaklaşık 800 milyon dolar ihracatla kapatmayı hedefliyor. AB Yeşil Mutabakatı ve Sınırda Karbon Mekanizması’nın devreye girmesiyle birlikte sektörün 2024 yılı ihracat hedefi ise 1 milyar dolar olarak öngörülüyor.
Transformatör yan sanayicileri Şanlıurfa’da kümeleniyor
Türkiye’deki transformatör üreticilerinin yaklaşık yüzde 20’sinin kümelendiği Şanlıurfa’da entegre tesis altyapısı için yatırımlar devam ediyor. Pek çok firma kapalı alan yatırımı üzerinde çalışırken nüve, tel-folyo sargı, dalga duvar hatlarında tam otomasyonlu makine teknolojilerine geçiyor. GAP projelerinin etkisiyle hızlı bir büyüme ivmesi yakalayan Urfalı Transformatörcüler, entegre tesis, yeşil dönüşüm, yenilenebilir enerji, kurumsallaşma projeleriyle Orta Doğu, Afrika pazarlarının ardından Avrupa pazarındaki rekabette ellerini güçlendiriyor.
Mısır, Tunus ve Cezayir’in transformatöre yönelmesiyle Türk firmaların pazarı daraldı
Sektörün hedeflediği üretim ve ihracat rakamlarına erişimi için çözülmesi gereken en önemli nokta teknik altyapı ile ilgili sorunlar. Pek çok firma yüksek üretim ve ihracatına rağmen standart proseslerden uzaklaşamıyor. Sektör, bugün hala ihracatına devam edebiliyorsa bunun en önemli nedeni Türkiye’nin ucuz iş gücü avantajına sahip olması. Ancak bu rekabet avantajı son yıllarda Çin’den sonra Mısır, Tunus ve Cezayir’in de transformatör üretimine başlamasıyla gerilemeye başladı. Türk transformatörcüler yüksek navlunlar karşısında Çinli firmalarla rekabet edebiliyorken, yakın lokasyon sebebiyle pastası daralan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bu noktada 6. Bölge Desteklerini arkasına alan Şanlıurfalı Transformatörcüler Afrika ve Orta Doğu’da başarı ile rekabet ediyorlar.
Dış pazarlarda daha koordineli ve planlı hareket edilmeli
Dış pazarlarla ilgili daha profesyonel çalışmalar yapılması için sektörün en önemli taleplerinden birisi transformatör özelinde pazar araştırmalarının sıklaştırılması ve ticaret heyeti gibi özel çalışmaların yapılmasıdır. Bu noktada düzenlenen uluslararası fuar katılımlarında firmaların teknik birimlerinden nitelikli personellerin götürülmesi sektörde yaşanan teknolojik gelişmelerin ülkemize taşınmasını sağlayacaktır.
Avrupalı ülkeler pandemiden sonra başlayan enflasyon nedeniyle pek çok Türk firmasının radarına girdi. Avrupa ülkelerine Türkiye’den transformatör ihraç ediliyor. Ancak bu alanda daha fazla ihracat hacmi hedefliyorsak; yüksek ürün kalitesi için Ar-Ge ve inovasyon projelerine daha çok önem vermeliyiz. Bu açığı gören pek çok Avrupalı marka şirket Türkiye’de sektörün öncülerini satın almak için yoğun mesai yapıyor. Kocaeli ve Ankara’daki bazı transformatör üreticilerimizde bu örneği yaşadık.
Doğu bloku ülkelerinde yüksek kalite ile önemli bir potansiyel oluşur
Türk transformatörcülerin popüler pazarları Orta Doğu ve Afrika iken bazı ülkelerde ciddi bir büyüme potansiyeli var. Örneğin, Afganistan, Pakistan, Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri pazarındaki yerli üreticilerin malleri teknolojik açıdan geri kalınca Türk transformatörlerine yönelik her geçen gün artıyor. Polonya, Bulgaristan, Romanya, Makedonya, Bosna Hersek, Karadağ, Letonya, Litvanya ve Türk Cumhuriyetleri gibi ülkelerde de ucuz işgücü ve kaliteli trafo üretimiyle yüksek bir potansiyel yakalayabiliriz. Bu alandaki fırsatları gören Şanlıurfalı bir transformatör üreticisi Karadağ’da yeni bir tesis kurmak için girişimlerini sürdürüyor. Eğer bu pazarlarda kalıcı olmak istiyorsak, üründeki kalite artışı projelerinin yanı sıra satış sonrası hizmetlerdeki gücümüzü artırmalıyız.
Sektörün destek beklediği önemli alanlardan biriside Üniversite sanayi işbirliği (SANTEZ) projeleridir. Üniversite sanayi işbirliğindeki proje sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, mezun olan elektrik teknisyenleri ve mühendisler de firmaların ihtiyacına yanıt veremiyor. Firma temsilcileri nitelikli personel ihtiyaçlarının karşılanması için Avrupa da enerji sektöründe ihtisaslaşmış üniversiteler ile Türkiye’deki üniversiteler arsında bilgi köprüsü kurulmasını ve eğitim müfredatlarının yanı sıra ek ve teknolojilere göre yeniden belirlenmesini bekliyor.
Sonuç olarak transformatör ihracatında yüksek katma değerli pazarlara giriş yapmak, potansiyel pazarlarda genişlemek istiyorsak, teknik altyapımızı güçlendirmeli, üretim hatlarımızı izlenebilir şekilde büyütmeli, üniversite sanayi işbirliğiyle nitelikli personeller yetiştirmeli, entegre tesis yatırımlarını gündeme almalı ve yeşil dönüşüm projelerini de üst gündemimize almalıyız. Bu alanda başarı ancak daha çok ihtisaslaşma ve inovatif bakış açısıyla gelebilir.
Orta Doğu ve Afrika ülkeleri şartnameleri kalite için geliştiriyor
Sektörün savaş verdiği en önemli ikinci problemi ise kalite sorunu. Orta Doğu’nun ardından giriş yapılan Afrika pazarında düşük kalitede ihraç edilen transformatörler pazarda Türk transformatörcülerin yönelik olumsuz bir algı oluşturmuş durumda. Pek çok Türk firma ilişkilerini geliştirmek için Afrika’da yerinde üretim misyonu ile faaliyetlerini sürdürüyor. Ayrıca Hem Orta Doğu Ülkeleri hem de Afrika ülkeleri transformatörlerdeki kaliteyi artırmak için şartnamelerini sürekli geliştiriyorlar. Bu noktada düşük kaliteli transformatörlerin ihracatına yönelik bir takım yasal engeller getirilmesi Afrika pazarında oluşturulacak Türk transformatörü algısına olumlu yansıyacaktır. Kalite için ise en baştan yani ham madde tedarik sürecinden başlayarak kurumsallaşma ve ihtisaslaşma gidilmesi gerekiyor. Transformatörde kullanılan aksesuar ve malzemede kalitesi belgeli ürünler kullanılmalıdır. Türk firmalar ucuz iş gücü avantajını güçlü bir üretim yapılanmasıyla takviye ederlerse sektörün güçlü olduğu Orta Doğu , Afrika ve Türk Cumhuriyetleri pazarında firmalarımızın elini hiçbir güç bükemez.