Ankara Sanayi Odası (ASO) yılın son meclis toplantısını kapalı olarak gerçekleştirdi. Toplantıda konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, deprem felaketiyle başlayan yıl içinde yoğun bir seçim sürecinin yaşandığını, yıl boyunca ise ekonomide dengesizlik ve negatif görünümün hüküm sürdüğünü bildirdi.
Dünyada savaş, gerilim ve kutuplaşmaların doruğa çıktığını, uluslararası ilişkilerin 100 yıl öncesi gibi işlediğini bildiren Ardıç, olumsuzluklara rağmen 2024 ve devamından beklentilerinin yüksek olduğunu kaydetti. Türkiye’nin 2024’e önceki yıllardan devreden zorlayıcı koşullar içinde adım attığının altını çizen Seyit Ardıç, yaşanan başlıca sorunları şöyle sıraladı: “Yüksek enflasyon, üretim maliyetlerinin yüksekliği, önemli dış pazarlarda süregelen durgunluğun ihracatı baskılaması, yılın ikinci yarısından itibaren uygulanan sıkılaştırıcı politikalar, artan finansman maliyetleri, işçisizlik problemi.”
“Ekonomi yönetimindeki değişim iş dünyasında olumlu algılandı”
Değişen ekonomi yönetimi ve politikaların, iş dünyasında olumlu algılandığının altını çizen Seyit Ardıç, “Devlet iş dünyasıyla daha güçlü ve sağlıklı bir iletişim tesis etti. Önümüzdeki dönemde politikaların etkinliğinde bu durumun olumlu katkıları olacağını değerlendiriyoruz” dedi. Ekonominin acil ihtiyaçlarının enflasyonla mücadele, finansal istikrar, makroekonomik öngörülebilirlik olduğunu kaydeden Ardıç, orta vadede ise sürdürülebilir üretim için nitelikli üretim ve verimlilikte artışının sağlanması olduğunu söyledi. Makroekonomik koşulların sanayi açısından değerlendirildiğinde, üreticileri pratikte kolay olmayan bir dönemin beklediğinin görüldüğünü vurgulayan Ardıç, PMI verilerinin de son 5 aydır 50 eşik değerinin altında kaldığına değindi. Mevcut uygulamaların etkisinin 4’üncü çeyrekte daha belirgin hissedileceğinin altını çizen Seyit Ardıç, enflasyonla mücadelede verimsiz kamu harcamalarından tasarruf edilmesi gerektiğini bildirdi.
İç ve dış talepteki düşüş ortamında üretim ve ihracatın artırılması hedefleniyorsa, yatırım kredileri dahil tüm teşviklerin hedefe ulaşılana kadar sürekli olması gerektiğini bildiren Seyit Ardıç, “Son dönemde malumunuz teşvikler ihracatı attırma hedefine yoğunlaştı. Fakat ihracat yapan imalat firmaları, ülkemizdeki toplam işletmelerin sadece %1’ine tekabül ediyor. Hedefimiz imalatta nicelik ve nitelik dönüşümüyken, ülkedeki firmaların yüzde birine, imalat sanayii firmalarının sadece onda birine ağırlık veren teşviklerin kapsam olarak yetersiz olduğu çok açıktır” dedi.
Sayıları az olmasına rağmen teşviklerin ihracatçı imalat firmalarının tamamına da kullandırılmadığına vurgu yapan Seyit Ardıç, “İmalat ihracatının %80’inden fazlasını 3500 büyük firma geçekleştiriyor. 3500 firma toplam işletmelerin binde biri demek. Sanayimizin yaklaşık %99’nu oluşturan KOBİ’ler ise, imalat ihracatının yüzde 20’sinden azını gerçekleştiriyor” ifadelerini kullandı.
“İmalat sanayinin katma değeri ortalamanın üstünde”
Türkiye’de çalışan başına katma değerin ortalama 155 bin lira olduğu bilgisini veren Ardıç, buna karşılık imalat sanayindeki katma değer ortalamasının 240 bin liranın üzerinde olduğunu belirtti. Teknoloji düzeyi arttıkça imalat sanayinin ülkenin ortalama katma değerini yukarıya taşıyacağını söyleyen Ardıç, “Sanayi sektörü, büyümenin ve genel ekonomik performansın itici gücüdür. Yüksek katma değerin üretildiği, teknolojik gelişmenin ve yeniliklerin gerçekleştiği, çarpan etkisi güçlü, ekonominin geneline yayılan dışsallıkların ve bağlantıların en fazla yaşandığı sektördür” dedi. Ardıç, “Firmaların zorunlu istihdam ve bürokrasiye boğulmamak için küçük kalmayı seçtiği değil, büyümeye yönelecekleri bir ekosisteme ihtiyaç var” diye konuştu.
“KDV indirim hakkının kaldırılması maliyetleri artıracak”
İthalatta gözetim ve korunma önlemleri kapsamında ithal edilen bazı eşyalara ilişkin KDV indirim hakkının kaldırılmasını düzenlemesini yorumlayan Seyit Ardıç, “İthalatı sınırlamak için yapılan bu uygulama, üretimi ithal girdi gerektiren sektörlerde maliyetleri arttıracak, üretimi ve ihracatı olumsuz etkileyecektir” değerlendirmesinde bulundu.