Mehmet KAYA
Türkiye’nin ihracatı yıllık olarak uzunca bir dönemin ardından cari olarak düşüş ya da geçmiş yıllara kıyasla çok daha az oranda artış işaretleri veriyor. Ocak-Temmuz döneminde ihracat bir önceki yıla göre 0,7 oranında, imalat sanayii ihracatı da 0,8 oranında geriledi. İthalattaki daha hızlı artış nedeniyle ekonomiyi zorlayan en önemli unsurlardan olan dış ticaret açığı yüzde 18,1 oranında arttı. Haziran ayı itibariyle yıllıklandırılmış dış ticaret açığında iyileşme başlasa da yılsonunda önceki yıllara göre daha yüksek bir seviyede açık oluşacağı kesinleşti.
EKONOMİ’nin derlediği verilerde, ihracattaki genel gerilemenin düşük ve orta-düşük teknolojili ürünlerin ihracatındaki düşüşten kaynaklandığı gözlendi. Türkiye, özellikle ihracatta yüksek katma değerli ürünlerin üretimini artırma yönünde çok uzun süredir çaba harcamasına karşılık, yıllara göre ihracatının yüzde 60-70’ini oluşturan bu gruptaki ürünlerde 2023 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 8,56 oranında düşüş oldu. Aynı dönemde orta düşük teknolojili ürünlerde Ocak-Temmuz döneminde ihracat gerilemesi yüzde 14,5, düşük teknolojili ürünlerde yüzde 2,6 düzeyinde gerçekleşti. Salgın nedeniyle kapanma ve imalat-ulaşım sorunları olan 2020’de genel ihracattaki gerilemeye paralel düşüş gözlenirken, düşük ve orta düşük teknolojili ürünlerdeki gerileme, genel gerileme ve orta- yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerdeki gerilemeden daha az oranda oluşmuştu.
Düşük katma değerli ürünlerde gerileme
Türkiye’de uzunca bir süredir ekonomide hem hizmetler, hem de imalat alanında teknolojik dönüşüm çabası harcıyor. On yılı aşkın zamandır orta gelir tuzağından çıkış yolları arayışıyla birlikte yoğunlaşan tartışmalarda; gerek dış ticaret açığının azaltılması, cari açığın sorun olmaktan çıkarılması için katma değerli-teknoloji yoğun ürünlerin daha fazla üretilmesi önerildi. Yine aynı amaçlara uygun olarak düşük teknolojili ürünlerde de iç pazarın, istihdamın ve bu ürünlerde elde edilen rekabet avantajının korunabilmesi ve stratejik önemi nedeniyle hammadde, basit imalat ürünlerinin üretiminin yerlileştirilmesi yönünde programlar uygulandı. Küresel büyüme dönemlerinde, özellikle Avrupa’da yüksek büyüme olan zamanlarda Türkiye, Gümrük Birliği, coğrafi avantaj ve görece düşük işçilik maliyetleriyle rekabet ederek ihracatını artırdı. Salgın döneminde de coğrafi avantaj ortaya çıktı. Bu dönemde uzak doğunun alternatifi olarak imalat merkezi olma yönünde de avantaj doğmuştu. Salgın döneminde Türkiye’nin küresel ölçekte güçlü olduğu dokuma temelli tıbbi ürünlerdeki ihracat artışı da sayıları yukarı çekmişti. Ancak 2023’te salgının etkisiyle ortaya çıkan taşıma ve üretim sorunları ortadan kalktıktan sonra düşük katma değerli ürünlerde gerileme dikkati çekti. Yakın zamanda başta Çin olmak üzere, Uzak Doğu ve Güney Asya ülkelerindeki düşük işçilik bedellerinin de etkisiyle bu ürünlerde Türkiye’nin rekabet etmekte zorlandığı yönünde bilgiler de kamuoyuna yansımıştı. İhracatta en büyük paya sahip tekstil-hazır giyim, plastik, ana metal, mobilya gibi çok sayıda sektör düşük ve orta düşük teknolojiye sahip olarak sınıfl anıyor. 2023’te tekstil, hazır giyim başta olmak üzere bu sektörlerde ihracatta duraklama işaretleri görünüyor. Türkiye’nin imalat sanayii ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3’lerde seyrediyor. Hem ihracatta, hem de ithalatta hammadde-aramalların payı da yüksek bulunuyor. Yapısal olarak genel kabul gören düşük teknolojili ürünlerin ihracattaki ağırlığının fazlalığının ekonominin istikrarı için sorun olabileceği görüşünün ilk işaretleri sayılabilecek gelişme 2023’te ortaya çıkacak gibi görünüyor.