ADNAN AÇIKGÖZ/MERSİN
Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), Akdeniz İhracatçı Birlikleri, Mersin Ziraat Odası, TMMOB Ziraat Mühendisleri ve Gıda Mühendisleri Odası Mersin Şubesi’nin ortaklığında, ‘Üretmezsek Tükeniriz: Tarımsal Üretimde Riskler ve Fırsatlar’ başlıklı konferans düzenlendi.
Moderatörlüğünü Bloomberg HT Tarım ve Gıda Editörü İrfan Donat’ın üstlendiği etkinlikte Ankara Üniversitesi (AÜ) Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Umut Toprak ile EKONOMİ Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye’nin tarımsal üretim, ihracat ve ithalatı karnesini paylaşan İrfan Donat, ülkede üretilmeyen ürünlerde ithalata karşı olmadığını ancak üretimde güçlü olunan kalemlerdeki ithalatın alışkanlık haline gelmesinin tehlike oluşturduğunu söyledi.
“Pestisit sorunumuz var”
Tarımda tohumdan sofraya uzanan sürecin her aşamasında risk faktörünün bulunduğunu kaydeden EKONOMİ Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım ise, Türkiye’nin şiddetli kuraklık yaşadığını, Çukurova Havzası’nın son 65 yılda en az yağışı aldığını aktardı. Türkiye’nin pestisitte Avrupa Birliği Gıda ve Yem Hızlı Alarm Sistemi’nin ilk sırasında yer aldığını kaydeden Yıldırım, “Bir bölüm her şeyde zehir olduğunu düşünüyor. Tarım Bakanlığı dâhil diğer bölüm ise ‘Denetimleri yapıyoruz, çiftçi emeğine haksızlık yapıyorlar.’ diyor. İkisi de doğru değil. Pestisit sorunumuz var ama yediğimiz her şey zehir değil. Taklit ve tağşiş sonuçlarını paylaşan bakanlık, pestisiti de açıklasın. Tüm sorumluluk çiftçide değil. İlaç bayisiyle de görüşülmeli. İki tarafa önce uyarı, tekrarında men verilsin. İhraç mallarının zorunlu analizlerinde taban fiyat uygulanıyor. Artık isteğe bağlı analizlerde de taban fiyat uygulanacak. 1000 liralık analiz ücreti 3-4 kat artacak.” dedi.
Çevreyle dost, etkili mücadele
Yeni nesil biyopestisitler ve biyoteknoloji konulu sunumuyla ilaç kalıntısında çözüm olanaklarını sıralayan Prof. Dr. Umut Toprak da dünya genelinde yıllık 4.3 milyon ton tarım ilacı kullanıldığını bildirdi. Burada ticari değerin yaklaşık 103 milyar dolar olduğunu açıklayan Toprak, “2033’te rakamın 185 milyar dolara çıkacağı düşünülüyor. Çin, yıllık 1.6 milyon ton kullanımla ilk sırada. Türkiye ilk 15’te. Ortalama 60 milyon ton ilaç kullanıyoruz. İlaçlar nedeniyle ürünler geri dönüyor. Çevre dostu ama etkili mücadele stratejileri geliştirmeliyiz. Burada biyopestisit kavramı karşımıza çıkıyor. Doğadaki biyolojik kökenli maddeleri dış etmenlere karşı kullanabiliriz. Biyolojik olmaları nedeniyle çevredeki etkilerinin az olması ya da hiç olmaması büyük avantaj. Yeni nesil biyopestisitler dsRNA ve venom peptitleri, doğanın sunduğu müthiş bir mucize. Hastalık etmenlerinin preparat haline getirilmesiyle tarım ilaçları oluşturuluyor. Şuan ağırlıkla Çin’den getiriyoruz. Neden biyopestisit üretip satmayalım? Bunu fırsata dönüştürebiliriz. Hammaddeye sahibiz, ithalata gerek yok. Biyopestisit pazarı 2021’de 3.1 milyar dolarken, bu yıl 8.7 milyar dolara çıkmış. 2033’te 28.6 milyar dolarlık pazar olması bekleniyor. Türkiye bundan payını almalı” diye konuştu.
300 ailenin her birine 475 bin liralık destek
Tarımsal üretim ve hayvancılığın önemini vurgulayan Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, bakanlığın belediyeye ait ‘Hadi Gel Köyümüze Destek Verelim’ projesini incelemesini istedi. Projede 6’ncı yıla girildiğini bildiren Seçer, “300 aile hayvancılık yapıyor. Bu yıl her bir aileye verdiğimiz destek 475 bin TL. 25 damızlık koyun-keçi, yem ve veterinerlik hizmeti veriyoruz. Hayvanları çoğalan ailelerden aldığımız 25 hayvanı başka ailelere veriyoruz. ‘Darısekisi Örnek Köy’ projesiyle köyleri cazibe merkezi haline getiriyoruz. ‘Köyümüz Atölye’ projesinde coğrafi işaret tescili almış ya da aday ürünlerdeki çalışmalarla kente değer katacağız.” ifadelerini kullandı.
“Su yönetimini doğru planlamalıyız”
Küresel ısınmanın başta tarım olmak üzere tüm sektörleri etkisi altına aldığına dikkat çeken MTSO Başkanı Hakan Sefa Çakır ise şunları söyledi: “Su yönetimini doğru planlamalı, tasarruflu sulamaya geçmeliyiz. Kuraklığa ve hastalığa dirençli ürün çeşitleri geliştirmeliyiz. Topraklarımızı ve suyumuzu koruyup doğru üretimi sürdürürsek, ülkemizin tarımda avantajlı hale gelmesini sağlarız. 2050 yılında dünya nüfusu 10 milyarı aşacak. Üretimimiz buna paralel artmıyor. Nüfusun yüzde 92’si kentlerde yaşıyor. Kırsal cazip hale getirilmeli, gençler tarıma özendirilmeli.”