Yener KARADENİZ
Tekstil ve moda endüstrisinde sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmak ve çözüm odaklı adımlar atmak üzere gerçekleştirilen 4. Sustainability Talks İstanbul, İ stanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği İTHİB) stratejik ortaklığında, Orbit Consulting ve Kipaş Holding işbirliğinde düzenlendi. Organizasyonun açılışında konuşan İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, sektörü daha sürdürülebilir hale getirmenin ve dünyayı korumanın sadece üreticinin değil herkesin ortak sorumluluğu olduğuna dikkat çekti. Öksüz, “Üretimde çevresel etkileri en aza indirgeme, yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir kaynaklara yönelme, su tüketimini, enerji kullanımını ve atık üretimini azaltacak yöntemlerin benimsenmesi büyük önem taşıyor. Bunlarla beraber ürünlerin dayanıklılığını artırmak, fazla kaynak tüketiminin önlenmesi, ürünlerin kullanım ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüşüm olanakları göz önünde bulundurularak tasarlanması ve tüketicilerin bilinçlenmesini sağlamak yapabileceklerimizden sadece bazıları. Biz de İTHİB olarak ‘Sustainability Talks’ programımızın yanında, üzerimize düşen görevleri hakkıyla yürüttüğümüze inanıyoruz” dedi.
“Sürdürülebilirlik hepimizin ortak sorumluluğu”
Konferansın döngüsel ekonomi yolculuğunda yürütülecek birçok çalışma ve kat edilecek yol olduğuna dikkat çeken Ahmet Öksüz, “Bu yolculukta üreticiler, tedarikçiler, markalar, kamu, üniversite gibi tüm paydaşların ortak hareket etmesi gerekiyor. ‘Sustainability Talks’ programımız da bu çerçevede, tüm tarafları bir araya getiren en kapsamlı faaliyet olarak sektörümüzü destekliyor. 2018 yılında ‘Sustainability Talks’ programımızın ilki, 200 kişinin katılımıyla hayata geçmişti. Geldiğimiz noktada bugün sadece Türkiye’nin değil dünyanın sürdürülebilirlik gündemini, birbirinden değerli uzmanlar ve konu başlıklarıyla değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı. Büyük bir duyarlılıkla çıkılan sürdürülebilirlik yolculuğunda tekstil sektörünü; başta ‘denetim yorgunluğu’, ‘green washing’ (yeşil aklama) ve ‘enerji krizi’ gibi gündem maddelerinin olumsuz etkilediğini kaydeden Öksüz, “Ancak bu sorumluluk, sadece üreticinin değil tasarımcının, global markaların ve hatta tüketicilerin de ortak sorumluluğu. Her markanın kendi denetimleriyle birlikte 40’ın üzerinde sosyal uygunluk çevresel denetim süreçleri ve sertifikasyonu bulunuyor. Yeşil aklama, tüketicileri yanılttığı gibi haksız rekabet ortamı da biz üreticileri zorluyor. Enerji krizi ise maalesef tüm yakın coğrafyamızın ortak problemi” dedi.
“Zorlanan, iflasın eşiğine gelen perakendeci var”
Konferansın konuşmacıları arasında yer alan İkea Sürdürülebilir İşletme Yöneticisi Calvin Woolley, geride kalan dönemin büyük perakendeciler için çok da iyi bir dönem olmadığını ve artan yaşam maliyetlerinin satışları da negatif etkilediğini söyledi. ABD gibi tüketicilerin maaştan maaşa hayatlarını idame ettirdikleri pazarlarda hacimlerin aşağı doğru gittiğini anlatan Woolley, “Zorlanan pek çok perakendeci var. Bazıları iflasın eşiğinde” dedi. Öte yandan iklim değişikliğinin ise herkesin gündeminde olduğunu anlatan Woolley, şöyle konuştu: “Bizim de bu konuda etkimiz çok önemli. Müşterilerin satın alımlarını da etkiliyor. Markaların tüketiciye güven aşılamaları bu anlamda çok önemli. İkea’da bir dizi veri tabanı mevcut. İmalat sürecinde pek çok detaya bakıyoruz. Çok fazla ahşap kullanıyoruz mesela. Her bir ürün için karbon emisyonu yaşam döngüsü gibi konuları tek tek takip ediyoruz.”
İkea’dan 100 milyon Euro’luk yeşil enerji desteği
Bu kapsamda 2030’a kadar fosil yakıt tabanlı hammaddelerden kurtulmak istediklerini dile getiren Woolley, şöyle devam etti: “Geri dönüştürülebilir ve yenilenebilir ürünler kullanmak istiyoruz. Tekstilde öneli rakamlara ulaştık. Avrupa’da 4 yatak ve döşekten biri İkea markalı. Koltukta da güçlüyüz. 200 bin ton polyesterden bahsediyoruz. Geri dönüşümlü polyester oranını yüzde 90’a ulaştırdık. Yüzde 10’luk kısım kaldı sadece. Pamukta 2015’ten bu yana ürünlerimizi sürdürülebilir kaynaklardan alıyoruz” dedi. Tedarikçileri konusunda da dikkatle hareket ettiklerini anlatan Calvin Woolley, “İklim açısından bakıldığında gidecek daha çok yer var. Üretim ikinci en büyük etkiye sahip küresel ısınmada. Kömür kullanımından bahsediyoruz tekstil terbiyede. Bunların durması için uzun zamandır çalışıyoruz. 37 tedarikçimiz artık kömür kullanmıyor mesela. Bunun için 100 milyon Euro’luk da bir fonumuz var bu konuda temiz enerjiye geçmek isteyenler destek vermek için. Yenilenebilir enerji de önemli bir diğer nokta. 2030’a kadar yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefimiz var. Polonya ve Türkiye’deki fabrikalar da enerjilerini yenilenebilir enerjiden elde ediyor” diye konuştu.
“FAST FASHION ŞIMARIKLIĞINA UYDUK”
Konferansın keynote konuşmacıları arasında yer alan Kara Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Kara, son sustunability konferansının gerçekleştiği 2022’den bu yana 5,1 milyon hektar orman alanının yok olduğunu, 36,3 milyon ton karbonun 9,7 milyon ton da zehirli kimyasalın doğaya bırakıldığını anlattı. Öte yandan tekstil sektörünün de doğayı en fazla kirleten ikinci sektör olduğuna dikkat çeken Kara, “Basic bir tişört için 2,7 bin ton, bir kot pantolon için ise 10 bin 850 ton su tüketiliyor. Çin’deki kotaların kalkması ile 1990’larda hayatımıza ucuz ürünler girdi. 1996- 2012 yılları arasında AB’de tüketim ürünlerinin fi yatı yüzde 60 artarken tekstilin fi yatı yalnızca yüzde 3 arttı. Kullan at dediğimiz ve doğada da kaybolmayan ürünler yaygınlaştı. Doğayı tahrip ettik. Dünya nüfusu hızla artıyor. 1927’de 2 milyar olan nüfus, 2011’de 7 milyara, şimdi ise 8 milyar 75 milyona çıktı. Fast fashion şımarıklığına uyduk. Elyaf üretimi yüzde 75 arttı ve yıllık 123 milyar tona yükseldi. 2005’te sentetik elyafın payı yüzde 53 iken şimdi yüzde 60’ları geçti. Pamuğun payı yüzde 21’e düştü. Sentetik elyaf doğada eritilemiyor” diye konuştu.