ABDULLAH SÖNMEZ
Kil Bilimleri Derneği’nin katkılarıyla geleneksel olarak iki yılda bir farklı üniversitelerin ev sahipliğinde gerçekleşen Ulusal Kil Sempozyumu’nun 19’uncusu (Kil’2023 ESTÜ Eskişehir), 6-9 Eylül tarihleri arasında Eskişehir Teknik Üniversitesi’nde yapıldı. Sempozyum kapsamında Seramik Araştırma Merkezi (SAM) tarafından düzenlenen “Endüstriyel Hammadde Paneli” iş dünyası, kamu kurumları, üniversite ve seramik endüstrisinin paydaşlarını bir araya getirdi. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ve seramik sektörünün ihtiyaç duyduğu hammaddelerin tedariki ve sürdürülebilirliği konularının ele alındığı panelde; seramik, döküm ve inşaat sektörleri için hammadde bakımından kritik önem taşıyan Şile Havzası’nda yaşanan izin sorunlarına dikkat çekilerek çözüm önerileri masaya yatırıldı.
“SERAMİĞİN ÜRETİM DEĞERİ 4 MİLYAR DOLAR”
Panelde, Şile Havzası’nda izinlerin alınamamasının seramik sektörünün geleceğini derinden etkileyeceğine dikkat çeken bir sunum yapan Seramik Federasyonu Genel Sekreteri Mehmet Mercan, şunları söyledi: “Türkiye seramik sektörünün üretim değeri 4 milyar dolar. 200’den fazla ülkeye ihracat yapılıyor. Yüzde 82’lik ihracattan katkı oranıyla katma değeri çok yüksek bir sektör. Hammaddenin yüzde 90’ı yurtiçinden temin ediliyor. Sektörün en büyük sorunu Şile Havzası’nda yaşanan izin sorunları. Seramik, döküm ve inşaat sektörü için bu bölgede tedarik edilen killerin alternatifi yok. Orman izinlerinin alınamaması nedeniyle, bu sektörlerdeki üretim ve tedarik aksadı. Yaşanan sıkıntı otomotiv sektörünü de çok etkileyecek. Bölgedeki izin sorununun çok hızlı bir şekilde çözülmesi lazım.”
“2024 YILI ZOR GEÇECEK”
Sunumların ardından başlayan panelin moderatörlüğünü yapan EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Seramik Federasyonu ve SAM’ın yaptığı çalışmaların üniversite sanayi iş birliği açısından çok güzel bir örnek olduğunu söyledi. Güldağ, “Bu panelde endüstriyel hammadde tedarikinde yaşanan sorunlara hangi çözümlerin bulunabileceği noktasında bir ortak akıl geliştirme çabası içinde olmaya gayret edeceğiz. Geçtiğimiz günlerde açıklanan orta vadeli programda görüldüğü üzere 2024 yılı zor geçecek. Böylesi dönemlerde kamuyla özel sektörün birbirlerine daha çok yardımcı olmaları gerektiğine inanıyorum. Endüstriyel hammaddeye ihtiyaç çok yüksek bunu hepimiz biliyoruz. Artık ekonomi nasıl sürdürülebilirlikle birleştiyse endüstriyel hammadde tarafı da kesinlikle sektörlerin her birisiyle ve sürdürülebilirlikle ciddi bir şekilde birleşmiş vaziyette” ifadelerini kullandı.
■ Seramik Fedarasyonu Başkanı İlter Yurtbay
GİDİŞAT ÜLKE ENFLASYONUNUN ÜZERİNDE MALİYET ENFLASYONU GETİRECEK
Toprağa dayalı sanayinin ulusal katma değeri tüm sektörlerin üzerinde. Biz yaptığımız 10 dolarlık ihracatın 8’ini ülkemizde bırakıyoruz. Kendi sürdürülebilirliğimizi sağlayacak olan kaynaklarımızın ne durumda olduğunu sürekli gözlemliyoruz. Ocağınız boşaldığında bunun devamını getirmek istediğiniz zaman belli başlı izin engellerine takılıyorsunuz. Bu noktada herhangi bir girdi artışı olmaksızın sadece izinleri alamadığımız için hammadde maliyetlerimiz yükseliyor. Madenlerdeki izin sorunları sadece Şile özelinde değil tüm bölgelerimizde mevcut. Şile killeri alternatifsiz olduğu için göz önünde. Eğer Şile killeri ve diğer madenlerimizde problem yaşamaya devam edersek bu bize ülke enflasyonundan daha yüksek maliyet enflasyonu getirecek. Çünkü hammadde ithal etmek zorunda kalacağız. İthalatta nakliye fiyatları ürün fiyatlarını geçecek noktada diyebilirim. Sonuç olarak Türkiye seramik sektörünün satış fiyatları piyasada kabul görmeyecek hale gelecek kadar yükselecek.
■ SERHAM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Geredeli
SERAMİK SEKTÖRÜ 2 YIL SONRA YÜKSEK MUKAVEMETLİ KİL BULAMAYACAK
Orman izninin yüzde 70 iadeye bağlanmasıyla mevcut sürdürülen ocağa dahi ilave izinler alamaz konuma geliyoruz. Şile bölgesi seramiğin ana yapısını oluşturan hammaddenin tek üretim kaynağı. Bunun dışında döküm sektörünün kum ihtiyacının da tek kaynağı burası. Ayrıca İstanbul Anadolu yakasının inşaat sektörünün tek kum kaynağı da bu bölge. Son zamanlarda Şile’de Orman Genel Müdürlüğü tarafından bir alan belirlendi ve bu alan dışına maden işletmesine izin vermeyeceğiz denildi. Nihai olarak seramik sektörü yüksek mukavemetli kil sıkıntısına girdi. 2 yıl içerisinde bunu bulamayacak hale geleceğiz. Geçen yıla göre kil ihracatımız yüzde 50 düştü. Bunun dışında döküm sektörü kum tedarik edemediği için bu sektörde binlerce döküm firması üretimi durdurma noktasına gelecek. Türkiye çok rekabetçi olduğu döküm sektöründen çıkmak zorunda kalabilir. İnşaat sektörüne bakarsak inşaat kumu 2 yıl önce İstanbul bölgesinde 40 liraydı. Şu anda 450-500 lira ve kum bulunamıyor. Konu kalker tozundan inşaat yapmaya gidiyor. 3-4 tane kum firması izin olmadığı için üretimi durdurdu. Üretime devam edenler ise fiyatlarını yükseltmek zorunda kaldılar. İnşaat sektörü için vahim bir durum. Madenlerimizi ana sermayemiz olarak düşünüp zamanında iyi değerlendirmeliyiz. Orman Genel Müdürlüğü bir alan belirlerken madencilerle birlikte belirlemeli. Torunlarımıza nasıl ormanları koruyup bırakmak görevimizse, gelişmiş bir ülke bırakmak da bizim milli görevimizdir.
■ Türkiye Döküm Sanayicileri Derneği İş Geliştirme Direktörü Tunçağ Cihangir Şen
DÖKÜM SEKTÖRÜNÜN 6 AYLIK KUM STOKU KALDI
Metal döküm sanayicileri olarak geçtiğimiz yıl 3 milyon ton döküm üretimi gerçekleştirmiş ve toplamda 8,5 milyar Euro üretim hacmine sahip bir sektörüz. Bunun 6,5 milyar Euro’sunu ihraç ediyoruz. Üretim miktarı bakımından Avrupa’da ikinciyiz. Otomotiv, savunma ve havacılık sanayiye çok kritik parçalarının üretimini gerçekleştiriyoruz. Sektör üretiminin üçte ikisi yani iki milyon tonu kum kalıba döküm tekniğiyle gerçekleşiyor. Kum kalıp dediğimiz silis kumu sektörümüzün en hassas olduğu en ihtiyaç duyduğu malzeme. Ne yazık ki ülkemizde Şile havzasından başka bir bölgede bu hammadde bulunmuyor. Üretici firmalarımızdan aldığımız bilgiye göre dökümcülerin kullanacağı silis kumu stokları 2024’ün ilk çeyreğini belki tamamlayacak durumda. Alarm zilleri çalıyor.
■ Eskişehir Madencilik Kümesi Yönetim Kurulu Üyesi Berna Kızılbük
MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN İHRACATI 1 MİLYAR DOLAR AZALACAK
Enerji ve işçilik gibi maliyetlerin çok yüksek olması sebebiyle madencilik sektörü sıkıntıya girmiş durumda. Geçen yıl 5 bin olan izinli saha sayısı bu yıl yarı yarıya azaldı. Son 8 ayın verilerine göre ihracat rakamımız tonajda yüzde 20, değerde yüzde 16 düştü. Bu değerlerden yola çıkarak maliyetlerden dolayı yılsonu ihracat rakamımızın 1 milyar dolar düşerek yaklaşık 5,5 milyar dolar seviyesinde olacağını öngörüyoruz. Bu kötü gidişatı durdurmak için kanunlar çıkartılırken sektör ve bakanlıklar istişare etmeli. Sıkıntılarla ilgili ortak çözüm noktası bulunup kanunların bu şekilde çıkması lazım. Bunun yanı sıra çevreye duyarlı madencilik ve madenciliğin ülke için önemi temalı bilgilendirici faaliyetler yapılmalı. Bakanlıkların bu konuda bize yardımcı olması gerekiyor. Madenci aslında doğayı katletmiyor, yaşam için maden üretiyor.
■ Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) Endüstriyel Mineraller Daire Başkanı Okan Sayın
RUHSAT SAHALARININ DENETİMİNİ YAPIYORUZ
Maden Petrol İşleri Genel Müdürlüğü olarak ruhsatlandırma işlemlerini ve ruhsatlandırdıktan sonra gerekli izinler alındıktan sonra faaliyetlerin kanuna uygunluğunu denetleyen bir kurum olarak görev yapıyoruz. Son dönemde ruhsat sahalarının maksimum 2 yılda bir minimum 3 aylık periyotlarla ruhsat sahalarının denetimlerini gerçekleştiriyoruz. Burada gerek ruhsat sahalarının izinlerinin kontrolü gerek emniyet tedbirlerinin kontrollerine yönelik denetimler gerçekleştiriyoruz. Son zamanlarda ÇED, işyeri açma ve çalışma ruhsatları ile mülkiyet izinlerine yönelik sorunlardan kaynaklanan sıkıntılarla karşılaşıyoruz. Ayrıca ocakların genişletilememesine ilişkin sorunlarla da karşı karşıya kalıyoruz. Sektördeki gelişme ve değişmelere bağlı olarak sürekli çalışma içerisindeyiz. İlgili kurumlarla da sürekli bağlantı halindeyiz.
■ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü Şube Müdürü Nüket Ercan
ÇEVREYE DE MADENE DE İHTİYACIMIZ VAR
Sürdürülebilir kalkınmanın sürdürülebilir bir madencilik ve sürdürülebilir bir çevre ile birlikte ilerlemesi lazım. Bizim çevreye de madenlerin çıkarılmasına da ihtiyacımız var. Maden bulunduğu yerde çıkarılması gereken bir kaynak. Dolayısıyla bunu hem ekonomiye kazandırıp hem de çevresel açıdan tedbirler aldırma konusunda bizim yükümlülüğümüz devreye giriyor. Aslında biz kesinlikle madencilere karşı durmuyoruz. Bakanlık olarak verdiğimiz ÇED kararlarında mutlaka her türlü çevresel etkilerin değerlendirmesini yapıyoruz. ÇED yönetmeliğinde projeyi inceleyen birim olarak diğer kurumlarla olan yazışmalarımız izin sürelerinin uzamasına neden oluyor. Sektörde yaşanan sorunlarının çözülmesi için tüm kurumlar daha sık bir araya gelmeli. Ortak çözümler ve ortak akıl üretmek için herkes taşın altına elini koymalı. Ancak beraber çözümler üretirsek sıkıntıların üstesinde gelebileceğimizi düşünüyorum.
■ Orman Genel Müdürlüğü İzin İrtifak Daire Başkanı Ahmet Köle
EKOLOJİK VE EKONOMİK DENGEYİ GÖZETİYORUZ
Biz izinleri verirken ekolojik ve ekonomik dengeyi koruma ve kullanma dengesini gözeterek izin vermek zorundayız. Toplumsal anlamda karşılaşılan problemleri sosyal anlamda çözebilmemiz lazım. ÇED’le veya diğer konularla ilgili neler yapılabilir üzerine çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Sorunların çözülmesi için kurumlar arası entegrasyonun sağlanması gerekiyor. Bu entegrasyonun sağlanması yatırımcıların izin süreçleri adına ciddi avantaj sağlayacaktır. 10 yıl sonra aynı şeyleri konuşmamamız için kuralları belirginleştirmeliyiz. Biz madencilerden gelen tekliflere açığız. Gelin beraber çalışalım. Bunu nasıl dengeleyeceğimizi beraber oturup konuşalım. Bu konuda istişareye açığız. Gerçekler üzerinden toplanmaya hazırız. Kapımız herkese açık.
“SAM, üniversite sanayi işbirliğinin güzel bir örneği”
Panelin açılışında, kuruluşunun 25’inci yılını kutlayan SAM’ın faaliyetlerini ve geçmişten bugüne yolculuğunu anlatan bir sunum yapan SAM Yönetim Kurulu Başkanı Servet Turan, “25 yıl önce seramik sektöründeki firmaların Ar-Ge faaliyetlerine destek olma amacıyla kurulduk. Bugüne kadar 30 bin akredite test, 150 bin analiz, 300 proje, bin saat eğitim ve birçok danışmanlık hizmeti veren SAM, üniversite sanayi işbirliğinin ülkemizdeki en güzel örneklerinden biri. Bugün burada sektördeki kullanıcılar, üreticiler ve mevzuat yapıcıları bir araya getirerek problemleri ve bunların çözüm yöntemlerini tartışıp karşılıklı birbirimize sesimizi duyurmak istedik” diye konuştu.