Hüseyin GÖKÇE
Genç Girişim ve Yönetişim Derneği (GGYD) Genel Başkanı M. Nezih Allıoğlu, iş insanlarının yönlerini belirlemekte zorlandıklarını belirterek, ilerlemek için gaza daha çok basılmasına rağmen ilerlenmediği gibi maliyetin de giderek arttığını söyledi. Türkiye’ni şu anda duran otomobil gibi yakıt harcadığının altını çizen Allıoğlu, enerjiyi daha fazla verimli kullanmanın yollarının bulunması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin üretime odaklanması gerektiğini ancak bunu büyük fabrikalar yerine bilişim sektörüne odaklanarak yapması gerektiğine işaret eden Allıoğlu, yabancı yatırımların artması için de güven ortamına ihtiyaç olduğunu anlattı.
Ekonomi muhabirleriyle bir araya gelen Nezih Allıoğlu, yabancı sermayenin Türkiye ekonomisine yatırım için güven ortamına ihtiyaç olduğunu söyledi. Küresel ekonomilerin tamamında yabancı sermayenin güven ortamını tercih ettiğinin altını çizen Allıoğlu, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan çıkmasının yolunun da güven sağlanmasından geçtiğini belirtti. Türkiye’deki yetişmiş insan gücünün de yurt dışını tercih etmemesi için güven ortamına ihtiyaç olduğunu ifade eden Nezih Allıoğlu, bunu çözmek için sihirli değneğin şart olmadığını ifade etti.
“Dövizde oynaklığın hakim olduğu durumdan rahatsızız”
İş insanların dövizde oynaklığın hakim olduğu bir durumdan rahatsız olduğunu söyleyen Allıoğlu, “İş dünyası belirsizliğin hüküm sürdüğü bir ortamdan hoşlanmıyor. Böyle bir durumda program yapamıyorsun, hammaddeni alamıyorsun ve yatırımını yapamıyorsun” dedi.
“MB piyasa gerçeklerine paralel hareket etmeli”
Merkez Bankası’nın faiz politikasını değerlendiren Allıoğlu, mevduat ile kredi faizi arasında çok yüksek fark bulunduğunu kaydederek “Merkez Bankası’ndan ilk faiz artırımında yüzde 20’ye çıkmasını, daha sonra ise yüzde 4-5 puan daha artırarak, piyasa gerçeklerine paralel hareket etmesini beklerdim” İfadelerini kullandı.
Özellikle ihracatçıların gelirlerinin yüzde 40’ını bozdurma zorunluluğunun sakıncaları bulunduğunu vurgulayan Allıoğlu, dövizi bozduran ihracatçının hammadde almak için aynı parayla yüzde 20 daha fazla bedelle döviz almak zorunda kaldığını belirtti.
Bu koşullarda bir yatırımcının parasını bankaya yatırmak yerine ihtiyaç duyduğu malzemeyi zamanından öne alarak stok yapmayı tercih ettiğine dikkat çeken Nezih Allıoğlu, bir süre sonra ihtiyaç dışı alımların bile yapıldığını, bu bakış açısının ise kısır döngü yaratarak enflasyonu yükselttiğini ifade etti.
ABD Merkez Bankası Fed’in ne yapacağının ipuçlarını önceden vererek insanların kendilerini buna göre ayarlamasını sağladığını dile getiren Nezih Allıoğlu, “Bizim de gerçekçi hedefl eri olan 5 yıllık, 10 yıllık kalkınma planları yapmaya ihtiyacımız var. Bankaların çöktüğü geçtiğimiz yıllardaki krize kıyasla daha iyiyiz, ancak bir planımız yok, enerjimizi boşa harcıyoruz” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de otomobil yatırım aracı haline geldi”
Allıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de otomobil yatırım aracı haline geldi. Çünkü insanlar parasını bankaya mevduata yatırırsa, gerçek enfl asyonun altında faiz aldığında parasının değer kaybedeceğini bildiği için otomobil alıyor. Bu durum sadece otomotiv sektöründe değil, diğer sektörlerde de aynı. Bu insanları ihtiyacı olmadığı halde, önceden tüketime sevk ediyor, kendince haklı bir gerekçesi olmasına rağmen, doğru bir yaklaşım değil. Türkiye’de yılın ilk 7 ayında yeni otomobil satışları geçen yıl aynı döneme göre, yüzde 58 oranında arttı. Bu otomobillerin yüzde 65’i ise ithal. Yani dövizimiz geçen seneye kıyasla yüzde 65-70 oranında kaçtı.”
“6 ay 6 bin kilometre kararı olumlu”
Otomotiv sektöründe “6 ay 6 bin kilometre” karanının olumlu sonuç verdiğini söyleyen Allıoğlu, “Bir şirket 3 adet otomobil alıyor ve garaja koyuyordu, fiyatlar yükseldiği zaman da onları satışa çıkarıyordu. Bu yaklaşım alınan bu kararla birlikte engellendi. Galericinin işi sıfır otomobil alıp satmak değil, sıfır otomobil satmak bayinin işi. Galericiden sıfır otomobil alıyorsan orada bir yanlışlık söz konusu. 6 ay 6 bin kilometre kararı bunu ve şirketlerin otomobili önceden satın alıp birkaç ay sonra piyasaya sunmasını engelledi. İkinci el otomobil fiyatının sıfır otomobil fiyatından fazla olmasını engelleyen bir karar daha alındı, ancak şimdilik işler gibi görünmese de zamanla sonuçlarını göreceğiz” dedi.
“Elektrikli araç piyasası”
Elektrikli araç konusundan da bahseden Allıoğlu, AB ülkelerinin birçoğunda 2025-2026 yıllarında fosil yakıtlı araçların yeni tesciline izin verilmemesinin amaçlandığını, böylece otomotiv şirketlerinin elektrikli araç teknolojisini geliştirmeye yönlendirildiğini kaydetti.
Şuanda Türkiye’de çok fazla elektrikli araç satılmamasının nedeninin bu araçların Avrupa’da çok iyi satılmasının olduğunun altını çizen Allıoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Elektrikli araçların çoğ Avrupa’dan geliyor. Ancak şu anda elektrikli araçlar Avrupa’da çok sattığı için Türkiye’ye daha çok benzinli araçlar geliyor. Bizde de talep yüksek olduğu için Avrupalı, ‘elektrikli aracı ben daha çok satıyorum, sana da dizel ve benzinli araç vereyim’ diyor. Ancak gelecek yıllarda, Türkiye’deki altyapı geliştiğinde ve şarj istasyonları yaygınlaştığında elektrikli araç satışları da artacaktır. Türkiye’de, 2021 yılında yüzde 0,5 olan elektrikli araç satışları, bugün yüzde 4’e kadar ulaşmış durumda, yani katlanarak büyüyor. 2026 yılında, o yıl satılan araçlarda elektrikli araçların payının yüzde 10-15 seviyesine ulaşacağını düşünüyorum.”
“TOGG hepimizin gurur duyacağı bir yatırım”
Otomotiv sektöründeki gelişmelere de değinen Allıoğlu, Türkiye’nin yerli ve milli otomobile yatırım yapmasının, olumlu yansımalara yol açacak önemli bir adım olduğunu söyledi. İran’da yaklaşık 5 yıl önce bir otomobil fabrikasını ziyaret ettiğini, uygulanan ambargolara rağmen, zayıf bir üretim olsa da gösterdikleri çabaya tanıklık ettiğini belirten Allıoğlu, “O zaman ‘niçin bizde de yok’ sorusunu sormuştum. Sonuçta bugün bir adım atıldı ve Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) hepimizin gurur duyacağı bir yatırım. Dünya ile rekabet edilecek ürünler üretip, bunun da meyvelerini toplamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. Akaryakıt fi yatlarındaki artışın, Katma Değer Vergisi (KDV) oranının yükselmesinin ve ek Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) alınması kararının sektörde olumsuz yansıdığını vurgulayan Allıoğlu, “İnsanlar otomobillerini akaryakıt fi yatlarının artması yüzünden kullanmamaya başladılar. Daha önce akaryakıt fi yatlarındaki artış trafiği ilk 2-3 gün olumlu anlamda etkilerdi, ancak bu sefer artışlar sadece yakıta değil, her kaleme olduğundan ve artışlar devam edeceği için insanlar otomobillerini daha az kullanıyorlar” dedi.