Selçuk ALTUN
Sigorta bilincinin düşüklüğüne atıfta bulunarak bunun hem bireyin hem de ülke ekonomisine verdiği zararları dile getiren Türkiye Sigorta Genel Müdürü Atilla Benli, özellikle sanayici ve iş dünyasına seslenerek “Bugün benim işim iyi gidiyor, yarına Allah kerim dersek olmaz. 1,5 dakikada her şey tersine dönebiliyor” dedi.
Türkiye Sigorta’nın Kızılay ile birlikte gerçekleştirdiği ve depremin vurduğu ‘11 ilde 11 iftar sofrası’ programı kapsamında Adana’da bulunan Genel Müdür Atilla Benli, EKONOMİ gazetesinin sorularını yanıtladı. Aynı zamanda Türkiye Sigorta Birliği Başkanlığı’nı da yapan Benli, depremin gerçekleştiği 6 Şubat tarihinden bu yana kendisi gibi sigorta sektörünün bölgede yoğun bir mesai harcadığının altını çizdi. Özellikle sigorta bilincinin eksikliği ve sigortalılık oranının düşüklüğü nedeniyle hem bireyin hem de ülke ekonomisinin bir anda ağır bir yük altına girdiğini dile getiren Benli, “Gelişmiş ülkelerde afetlerin verdiği zararın yüzde 40-45’ini sigorta sektörü üstleniyor. Geri kalanı sistemin üzerinde kalıyor. Bizde ise bu oran yüzde 3-5 seviyesinde. Arada bu kadar büyük fark var. Şu anda 115 milyar dolar gibi bir ekonomik zarardan bahsediyoruz. Bunun en az yüzde 75’ini reasüransla dünyaya dağıtabilirdik.
Sigorta bilincini okullarda müfredata sokup, kişinin ekonomik bakış açısının içerisine mutlaka entegre etmemiz gerekiyor. Bakkalı da KOBİ’si de üreticisi de sanayicisi de bu bilince geldiği, risk bakış açısına sahip olduğu zaman ekonomik yıkımlar yaşamayız. Bugün işim iyi gidiyor, yarına Allah Kerim dersek olmaz. 1,5 dakikada her şey tersine dönebiliyor. Tüm hayatınızı vererek kurduğunuz işiniz, emekleriniz bir anda yok olur. Şu anda bunun çok örneklerini ne yazık ki görüyoruz. Sigortalı olsalar en azından kaldığı yerden hayatına devam ederlerdi.”
Sigorta bilincinin toplumun genelinde yaygınlaşması için küçük yaştan itibaren bu konu üzerinde çalışılması gerektiğinin altını çizen Benli, “Bunların hepsinin ticaret odaları, sanayi odaları ve Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte ele alarak, ortak paydamız haline getirmemiz gerekiyor. Bu çok etkili bir afet olduğu için belki hassasiyetimiz 1 sene sürer, ama sonra eski alışkanlıklarımıza döneriz” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de sigortalılık oranı yüzde 20’yi geçmiyor
Türkiye’de sigortalılık oranın genel itibariyle yüzde 17 -20 seviyelerinde kaldığını, nispeten ticari sigortaların genel sigorta oranından daha yüksek olmasına karşın yüzde 25-30’ları geçmediğini dile getiren Benli, “Tam anlamıyla kendisini teminata almış sanayicimiz çok az. Bunlarda genelde yangın poliçesi var ve bu da depremi kapsadığı için aslında kısmen rahatlar. Ancak, içeride makine teçhizatı, üretim yapmak için faydalı olan mütemmim cüzleri dediğimiz işletmenin onlarla ilgili bir teminatı yoksa onları tekrar üretime katma konusunda sıkıntı olacak. Bunların bazıları yurt dışından getirilmiş makineler. Bunların tamiri veya yenisinin yerine konması bayağı sıkıntılı bir iş. Bir de burada enfl asyon ve döviz kurlarının yükselişi nedeniyle eksik sigorta sorunu da oluşabilir. Biz mümkün olduğunca esnek bakmaya çalışıyoruz ama bu sorun da var. Sanayici, varlıklarının değerini enfl asyona veya kura göre zeyil yaparak artırmadılarsa hasarını da eksik alıyor tabii” ifadelerini kullandı.
İş durması ve kâr kaybı önem kazandı
Deprem sonrasında özellikle iş durması ve kar kaybı gibi sigorta ürünlerinin daha büyük önem kazandığını vurgulayan Benli, şunları söyledi: “Belki fabrikasında bir zararı yok, işçisini getirebilse üretime devam edecek, ihracatını yapacak firma. Ama işçisini getiremediği için üretim yapamıyor. Eski cirolarına ulaşamıyor, kar kaybı da, normal üretim kaybı da oluyor. Bunu engelleyebilecek bir poliçe yok şu anda. Belki en büyük ihtiyaçlardan bir tanesi de o. Aslında ürün olarak sigortalanamayacak bir şey yok. Yeter ki talep oluşsun, sigortanın mantığı formülü belli. Biz bu ürünlerde yeterli havuzu oluşturamazsak satılabilir prim rakamlarına ulaşamayız. Çok yüksek rakamlar olur. Azınlığın sigorta bilincine ulaşması yüksek rakamlı yüksek primli sigorta ürünlerine sebep oluyor. Bu da sürdürülebilir olmuyor. Gerçekten sigortacılık, herkesin birbirine göbekten bağlı olduğu bir sistem. Kimsenin ihmal etmemesi lazım. Kendisi ne kadar iyi durumda olursa olsun, en azından toplumu, kendi sektörünü, iş ortaklarını düşünüp sigortacılığı hiçbir şekilde ikinci plana bırakmaması gerekiyor.”
Şirketlerin bedava risk analizini yapıyoruz
Deprem felaketi sonrasında Türkiye Sigorta olarak iş dünyasına sundukları paket poliçeleri tekrar incelemeye başladıklarını belirten Genel Müdür Atilla Benli, “Özellikle sanayi ve ticari fi rmaların gerçek risklerini kapsayıp kapsamadığını görmek istiyoruz. Risk analistleri ve eksperlerle şirketlerin analizini yapıyoruz. Daha önceden de yapıyorduk ama şimdi tekrar gözden geçiriyoruz. Hem hasar tespiti hem de gerçek ihtiyaçların belirlenmesi anlamında faydalı oluyor. Önce risk mühendisimiz ve eksperlerimiz analizini yapıyor, sonrasında sanayiciye tespitlerle, işletmeleriyle ilgili öneriler sunuyoruz. Aslında işletmelerin hem sigorta hem de risk analizi yapacak ayrı birimleri olması lazım. Bugün itibariyle buna sahip şirketler yok denecek kadar az. Ama biz bu hizmetle şirketlere bedavaya risk analizi yapmış oluyoruz. Bunu alıp bakan işletme sahibi de en azından “işletme körlüğü olmuş bende, dışarıdan 3’üncü bir göz eksikliğimi gösterdi” diyebiliyor” şeklinde konuştu.