EKONOMİ gazetesinin Sertrans Logistics’in katkılarıyla düzenlediği Dış Ticarette Yeni Ufuklar Buluşmaları’nın sektörel başlık altındaki ilk etkinliğinde iklimlendirme sektör temsilcileri ağırlandı.
EKONOMİ’nin ev sahipliğinde, İklimlendirme Sanayi İhracatçıları Birliği’nin işbirliğinde ve Sertrans Logistics’in katkılarıyla gazetemizin İstanbul’daki merkezinde gerçekleşen yuvarlak masa toplantısının moderatörlüğünü EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar yaptı. İklimlendirme sektörünün ısıtma-soğutma, havalandırma, izolasyon, tedarik sanayisinin önde gelen temsilcileri, Türkiye’nin bu alanda ortaya koyduğu performansı, önündeki fırsatları ve riskleri EKONOMİ’ye anlattı.
Toplantıya, Bosch Home Comfort Group Satış Genel Müdürü Kıvanç Arman, Duyar Vana Partneri ve İklimlendirme Sanayi İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Duyar, İZODER Başkanı ve Eryap Grup CEO’su Emrullah Eruslu, Daikin Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Özen, AFS Yönetim Kurulu Başkanı, TOBB Türkiye İklimlendirme Meclisi Başkanı ve TİM Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Poyraz, ÜNTES ve İklimlendirme Sanayi İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal ile Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş katıldı. Toplantıya soruları ve değerlendirmeleriyle EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ da katılarak, etkinliğe katkı sundu.
Küreselde 540 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan iklimlendirme sektörü; ısıtma, soğutma, havalandırma, klima, tesisat ve yalıtım alanlarını kapsıyor. Türkiye, bu alanda küresel varlığını her geçen gün artırıyor. 2022 yılında yaklaşık 7 milyar dolarlık ihracat yapan sektör, bu rakamla küresel iklimlendirme ithalatından yüzde 1,2’ye yakın pay aldı. Isıtma özelinde ise bu pay yüzde 4’e yaklaşıyor. İklimlendirme sektöründe ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 93’e yaklaşıyor. Son 5 yılda ihracatını yüzde 70’in üzerinde artıran sektör, 2023 yılında da yurt dışı satışlarındaki ivmesini sürdürüyor. Bu yıl ilk 8 ayda sektörün ihracatı yüzde 9 artarak 4,7 milyar dolara ulaştı. Bazı alanlarda bu oran çok daha yüksek. Bosch, Daikin gibi küresel devler, dünyada çok sayıda ülkenin yönetimini Türkiye’den yaparken, Ar-Ge ve kapasite yatırımlarıyla büyüyor. En büyük klima santrali üreticilerinden Systemair, Baymak ve Alarko Carrier gibi şirketler de ihracat paylarını gittikçe artırıyor. Sektörde, Türkiye’den 100’den fazla ülkeye ihracat gerçekleşiyor. Türkiye, Avrupa’da iklimlendirmenin ısıtma- soğutma, havalandırma, tesisat, yalıtım gibi belirli alanlarda en büyük üreticileri arasında yer alıyor.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ ÖN PLANDA
Türkiye, Ar-Ge konusunda da bölgenin önemli üslerinden biri. Kilogram başına ihracat değerini 6,2 dolara çıkaran sektör, dış ticaret fazlası vermeye de çok yakın bir konumda. Türkiye iklimlendirme sektöründe ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 93’e yakın. Sektör, küresel iklimlendirme pazarından daha fazla pay almak için enerji verimliliğini artıran teknolojilere odaklandı. Çünkü Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin odağında karbon nötr teknolojiler var. AB Yeşil Mutabakatı, Paris Anlaşması ve Sınırda Karbon Vergisi gibi konular nedeniyle sektörün küresel rekabet gücünü artırmasının en önemli koşulu çevreci teknolojilere yatırım ve Ar-Ge olacak. Bu kapsamda pazardaki Ar-Ge yatırımlarını hızlandıran sektör, küreselde öne çıkan yeni teknolojileri de Türkiye’ye getirmek için çaba harcıyor. Devletin Ar-Ge ve katma değerli üretim konusunda vereceği destekler de sektörün küresel hedeflerine ulaşmasında hayati bir rol üstlenecek. Sektör yetkilileri yeni nesil ürün talebi artan iç pazara yönelik de önemli açıklamalarda bulundu. İklimlendirme sektöründe ihracatta talep yavaşlarken, iç pazarda ise satışların hareketlendiği ifade ediliyor. Bunda 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli deprem sonrası bölgedeki yeniden inşa çalışmaları etkili olmuş. Tüketicinin daha verimli ve çevreci ürünlere yönelik talebi de satışlara pozitif yansıyor.
“Kamu ihalelerinde ‘muadil’ şartı patentli ürün için engel!”
Sanayide katma değerli ürün üretmenin en önemli konu olduğuna vurgu yapan sektör yetkilileri, devletin bu konuda bir takım teşvikleri olduğunu ancak patentli ürünlerde ihalelerde sıkıntı yaşadıklarını belirterek, şu açıklamayı yapıyor: ”Diyelim ki siz patentli bir mal ürettiniz. Malum inşaat sektöründe en büyük alıcı devlet ancak devlete bu ürünü satmaya kalktığınızda bu ürünün muadili olmadığı için devlet tarafından alınamayacağı söyleniyor. Bu patentli bir ürün muadili olamaz, ancak ihale kanununda haksız rekabet oluşmaması için muadili olmayan ürünlerin alınamayacağını belirtiyor. O zaman biz neden Ar-Ge ve inovasyon yapıyoruz? Devlet üretmemiz için bize destek verdiği ürünü almıyor. Sonrasında muadili olmayan üründen ise yerli olmayan ürünün üretilmesi istendi. Bu sorun muhtemelen diğer sektörlerde de vardır. Bu konuda bir önlem alınmaz ise Ar-Ge faaliyetleri devam etmez. İnsanlar teşvik var diye yatırım yapamazlar. Devletin sektörümüzde en büyük alıcı olduğu düşünüldüğünde, ihalelere yerli malı kullanımı doğru şekilde yerleştirilirse yatırım konusu çözülür.”
“Elektriğin %20’sini tüketen pompalar daha verimli hale getirilmeli”
Küresel ısınma ve AB’nin Yeşil Mutabakatı, diğer tüm sanayi kollarında olduğu gibi, iklimlendirmede de en önemli konulardan biri. Özellikle sınırda karbon vergisi uygulamasının getireceği ek maliyet yükü, iklimlendirmecilerde büyük endişe yaratıyor. Bu noktada sektör yetkilileri, sanayide kullanılan tüm elektriğin yüzde 20’sini pompaların tükettiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de pompa ailesiyle ilgili ne bir enstitü var ne bir merkez var. Üniversitelerde de bu konuda bir şey yok. Firmalar bireysel çalışmalar yapıyor. Yurt dışı rakiplerimize baktığımızda karşımızda dünya devleri var. Milyar dolar ciroları var. Onların Ar-Ge’leri ile bireysel olarak rekabet etme şansımız yok. Onların pompaları daha verimli olduğu için rekabet gücümüzü de koruyamıyoruz. Öte yandan ısı pompasının alternatifi olan hidrojen pompası konusunda da çok ciddi çalışmalar var” açıklamasını yapıyor. Bu noktada, Ar-Ge maliyetlerini düşürmek için birlikte hareket etmek gerektiğine de vurgu yapılıyor.
“Karbonsuzlaşmaya karşı iki alternatif gündemde”
Türkiye pazarında doğalgazın alternatifsiz bir enerji kaynağı olarak görüldüğünü hatırlatan iklimlendirme sektörü temsilcileri, Avrupa’da karbon nötr bir hedefe doğru yol alındığını, bu açıdan yapılarda yenilenebilir enerji kullanımının artırılması gerektiğini ifade ediyor ve şu açıklamayı yapıyorlar: “Türkiye’de doğalgaz yatırımcı için de kullanıcı için de ısınma amaçlı en düşük maliyetli seçenek olma özelliğini korumaya devam ediyor. İhracat pazarları için durum bambaşka çünkü onlar hem gaza bağımlılıklarını azaltmaya çalışıyor hem de karbon nötr bir hedefe yürüyorlar. Kısa vadede olmasa da ülke olarak biz de bu karbon nötr trendine girmek zorundayız. Türkiye’de ilk etapta 2 bin metrekarenin üzerindeki yapılarda yüzde 10 yenilenebilir enerji kullanma regülasyonu hayata geçmiş durumda. Bunun zamanla daha artacağını tahmin ediyoruz.”
Sektör uzmanları enerji verimliliği konusunda yönetmeliklerin de yetersiz kaldığına işaret ederek, “Deniliyor ki, sen yenilenebilir enerji ile yapıyı destekle ama tasarrufla ilgili yönetmelikte hiçbir şey yok. Bugün hala Türkiye’de yeni bir bina yapılırken ısıtmaya dair enerji ihtiyacı belirleniyor ancak soğutma yükleri hesapta yok. Artık küresel ısınma değil küresel kaynama başladı. Şantiye binalarında bile klimadan bahsediyoruz ama onun çekeceği enerjiyi bina yapımında hesaba katmıyoruz. Soğutma ısıtmadan daha maliyetli bir süreç” açıklamasını yaptı.
Türkiye’de karbonsuzlaşmaya karşı iki hareket noktası olduğuna işaret eden iklimlendirmeciler, şunları kaydetti: “Biri batarya kapasitesi, bununla ilgili çok yoğun çalışma var. Diğeri de yeşil hidrojen burada kilogram başına maliyetler çok yüksek. Bununla ilgili Balıkesir’de bir konsorsiyum kuruldu ve yeşil hidrojen için üretim yapılmaya başlandı. Beklenti, kilogram başına bu maliyetin 2035’te 2,4 dolara, 2053’te de 1,2 dolara düşeceği yönünde. Bu beklentiler gerçekleşirse biz Türkiye olarak 200 bin ton/yıl hidrojen üretimine ulaşacağız. Böyle projeksiyonlar var ama ne kadar gerçekleşir bilmiyoruz. Bir konu da doğalgazdaki sübvansiyon konusudur. Malum ısı pompasında geri dönüş süresi 11,9 yıldır. Bu ancak 2040’ta 3,2 yıla düşecek. Devlet bir teşvik vermez ise bu tarihten önce ısı pompasına geçmek verimli olmayacak. Avrupa’da tüm ülkeler bunun için teşvik veriyor. Devlet bunca yıl doğalgaza büyük yatırım yaptığı için bu alana sübvansiyon vermeye devam edecek gibi duruyor.”
“Sıfır enerjili bina yatırımı müteahhide de üreticiye de uzun vadede kazandırıyor”
Çevreci dönüşüm kapsamında sıfır enerjili binalara geçiş gündeme gelirken, bu konudaki ek maliyetlerin müteahhitlerin gözünü korkuttuğunu anlatan iklimlendirmeciler, aslında bu yatırımın uzun vadede kazandırdığına dikkat çekiyor. Sektör yetkilileri, “Enerjili bina konseptine geçildiğinde müteahhitlerin yatırım maliyetinin ne kadar artacağına dair bir 5 farklı iklim bölgesinde çalışma yaptık. Sıfır enerjili bina yapımı ile gelen ilave maliyet buradaki tasarruflarla birbirini dengeliyor. Yani inşaatta 5 santim yerine 15 santim kullandığınız zaman diğer masraf kalemleri ile cebinizde kalıyor” Sadece konut bazında değil iş yeri olarak da düşünülmeli. AVM’ler, iş merkezleri, okullar, hastaneler de düşünüldüğünde yatırımı başa baş getiriyorsunuz. Artı işletmede de tasarruf yapıyorsunuz” yorumunu yapıyor. Doğru yalıtım ve enerji verimli binaların klima üreticilerinin yatırım maliyetlerini de azalttığının da altı çiziliyor.
Sektörün beklentileri neler?
● Ar-Ge yatırımlarına yönelik desteklerin artırılması,
● Yatırımların ve büyümenin önünü kesen mevzuatsal engellerin ortadan kaldırılması,
● Yabancı sermayenin yeni yatırımlarının Türkiye’ye gelmesini sağlayacak adımların atılması,
● Türkiye’nin ısı pompası yatırımları konusunda cazip bir ülke haline getirilmesi.
Sektörün üç ana hedefi var
● İklimlendirme sektöründe ihracatın ithalatı karşılama oranını yüzde 93’den yüzde 100’ün üzerinde çıkararak, cari fazla veren bir sektör olmak,
● Küresel iklimlendirme pastasından alınan payı yüzde 1.5’e çıkarmak,
● İklimlendirme alanında teknoloji odaklı yeni yatırımları Türkiye’ye çekmek.
SERTRANS LOGISTICS YÖNETİM KURULU BAŞKANI NİLGÜN KELEŞ:
“Türkiye, lojistikten kazanabilir ama firmalar yatırım yapamıyor”
Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, toplantıda yaptığı konuşmasında lojistik sektörünün önündeki fırsatları ve riskleri değerlendirdi. Keleş, “Türkiye’de lojistik uluslararası taşımacılık üzerine kurulu. Yaklaşık 2.400 firma kayıtlı, bunlardan 2.350 tanesi sadece uluslararası taşımacılık yapıyor. Sektörde fiyata dayalı bir rekabet söz konusu. Suriye’de ki mevcut durum, İran ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, Rusya-Ukrayna savaşı ve mazot fiyatlarındaki artışlar gibi nedenler bütün sektörün yüzünü Avrupa’ya dönmesine neden oldu. Bu da rekabet ortamını daha da yoğunlaştırdı. Türkiye coğrafi konumu itibarıyla esasında lojistikten kazanacak bir ülke. Ancak rasyonel olmayan fiyat rekabetinin yoğun olduğu bu sektörde firmalar yatırım yapamıyor ve buda jeopolitik konumumuzun sektörümüz ve ülkemizi için bir avantaja dönüşmesini engelliyor. Yine rasyonel olmayan fiyat rekabeti nedeniyle sektörde her yıl 300-400 firma kapanır, bir o kadar da yenisi açılır” dedi.
Sertrans’ın sektördeki konumu hakkında da açıklamalarda bulunan Nilgün Keleş, şu bilgileri paylaştı: “1989 yılında nakliye organizatörü olarak faaliyete başladık. Avrupa’da belli ülkelere hizmet verdik bugün ise dünya coğrafyasının hemen hemen tamamında varız. Şu anda sektör ortalamasının üzerinden bir filo büyüklüğüne sahibiz. Özelikle hızlı taşıma kaslarımız oldukça güçlü. Şartlar ne olursa olsun işimizi başarıyla yapmaya odaklanmış bir şirketiz. Uluslararası nakliyeden, serbest ve gümrüklü depolamaya kadar lojistiğin birçok alanında hizmet verebilir noktaya geldik. Mevcutta yurt dışında büyümeye dair önemli projelerimiz var. Beş yıllık yol haritamız aşağı yukarı belli. Türk ihracatına gerek operasyonel gerekse maliyet açısından önemli avantajlar sağlayacağımız yurt dışı büyüme planımızı yakında duyuruyor olacağız. Şirket olarak büyümeyi sürdürülebilir kılmayı başarmış sektörümüzdeki şanslı azınlık içerisindeyiz. Tabi bunda gelecek öngörülerini doğru yapmış olmamızın etkisi büyük. Örneğin e-ticaret lojistiği alanında büyümeyi görüp buradaki yatırımları çok önceden yapmış olmamızın pozitif etkilerini bugün daha net görüyoruz. İklimlendirme sanayi odak sektörlerimizden biri. 2022 yılını yaklaşık 6,6 milyar dolar ihracat rakamı ile kapatan sektörün güçlü üretim alt yapısı ile önünün açık olduğunu düşünüyoruz.
ÜNTES VE İKLİMLENDİRME SANAYİ İHRACATÇILAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET ŞANAL:
Dış ticaret fazlası veren bir sektör olma hedefimiz var
ÜNTES ve İklimlendirme Sanayi İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şanal, konuşmasında iklimlendirme sektörünün kilogram başına ihracat rakamının 6,2 dolar seviyesinde olduğunu ifade ederek, küresel iklimlendirme sektörü büyüklüğünün 540 milyar dolar civarında olduğunu ve Türkiye’nin bu pazardan yüzde 1,2 pay aldığını söyledi. Hedeflerinin bu payı yüzde 1,5’in üzerine çıkarmak olduğunu aktaran Şanal, “Diğer önemli hedefimiz de dış ticaret fazlası veren sektör konumuna gelmek. İki yıl öncesinde ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 98 mertebesindeydi. Hatta bir dönem aylık bazda dış ticaret fazlası veren konuma da gelmiştik. An itibari ile ihracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 93. yani çok kötü bir durumda değiliz. Isıtmada dünya pazarı genelinden 3.7, soğutma cihazlarında 1.41, klimada yüzde 1, havalandırmada binde 8, tesisat malzemelerinde yüzde 1, yalıtımda ise 1.35’lik pay alıyoruz. Aldığımız pay her yıl artış gösteriyor. Isıtmada payımızın yüksek olmasının nedeni radyatör üretiminde lider olmamız ve kombi yatırımında da çok iyi durumdayız. Çin’de Türk radyatörü özellikle kaliteli olarak nitelendiriliyor ve daha yüksek fiyattan satılıyor” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki kombi pazarının çok büyük olduğunu ve bu vesileyle birçok büyük firmanın Türkiye’de yatırım yaptığına dikkat çeken Şanal, ısı pompasında ise benzer bir durumun olmadığını ifade etti. Şanal, “Yatırımın cazip olması için üretim yapılan bölgede güçlü bir pazarın olması gerekiyor. Isı pompası konusunda yatırımları Türkiye’ye çekemedik çünkü Türkiye’de ısı pompası pazar büyüklüğü 13-14 bin adet mertebesinde. Bu nedenle Türkiye ısı pompası yatırımı için cazip bir ülke değil” dedi. Sektör olarak ihracatımızın yüzde 60’ını Avrupa’ya yaptıklarını belirten Şanal, “Fakat ilk 7 aylık verilere göre bu oran yüzde 56’ya düşmüş durumda. Bunun gerçek gerekçelerini yıl sonunda tespit edeceğiz. Bunda Avrupa’daki kombi ve radyatör tüketiminin azalması önemli bir etken. Sektör olarak baktığımızda biz TİM’deki 26 sektör içerisinde en fazla aktivite yapan sektörüz. Bu sene 30’dan fazla ülkede uluslararası aktivitemiz var. Endonezya’dan Güney Amerika’ya kadar birçok yerde etkinlik yaptık. İçimizden herhangi bir firma tek gittiği zaman bunun anlamı olmuyor ama birçok firma birlikte gittiğimizde ‘Türkiye’de klima-havalandırma sektörü gelişmiştir’ algısını oluşturabiliyoruz” diye konuştu.
Son dönemde iç pazardaki hareketliliğe dikkat çeken Şanal, “Split klima, havalandırma ve vantilatörlerde sektörün daha çok hareketlendiğini görüyoruz. Şu anda üretim ve tedarik konusunda bir sıkıntı olmamakla birlikte daha çok servis ve montajda yeterli altyapının olmadığını görüyoruz. Şu an deprem bölgesinde binlerce konut yapılıyor, ciddi bir ihtiyaç olduğundan o tarafa yoğunlaşıldı” dedi.
“Enerji verimliliği hedefleri lafta kalıyor”
Isıtma tarafında kullanım türevleri değiştiği için sektörü bekleyen birtakım tehlikeler olduğunu dile getiren Şanal, şöyle devam etti: “Biz yoğun enerji tüketen bir sektörüz. Bununla birlikte ürünlerimizdeki enerji verimliliği de çok önemli. O noktada ülkemizde bazı tedbirler alınıyor, söylemler belirleniyor, hedefler konuyor ama eylem tarafı eksik kalıyor. Uygulama tarafında birtakım sıkıntılarımız var. Karbon nötr olma yolunda tüm firmalarımızın hazırlıkları var ama bu sadece bizim yapacağımız bir şey değil. Ülke olarak emisyonlarımızı düşürmemiz lazım. Çünkü hepimiz biliyoruz ki AB Yeşil Mutabakatı Avrupa tarafından bir bariyer olarak kullanılacak ve sınırda ciddi karbon vergileri ile karşılaşacağız. Buradaki önemli noktalar, tüketicinin bilinçlendirilmesi gerekliliği. Yarın öbür gün kişisel karbon vergileri ile de karşılaşabiliriz.
Isı pompasında kullanıma yönelik birtakım teşvikleri geliştirmedikçe karbon oranlarını düşüremeyiz. Sanayici Türkiye’de üretim yaptığında ek vergiler ödeyecek. Bu handikaplı durumda yatırımcı da gelmez. Ev tipi enerji depolama sistemleri de gelişmeye devam ediyor.
Bizim artık sıfır enerjili binaları konuşmamız lazım ve devletin de buna teşvik mekanizmaları geliştirmesi gerekiyor. Ülke olarak eylem planını oluşturursak yatırımları da çekebiliriz. Avrupa soğutucu gazların kotalarını oluşturmaya başladı. Biz şimdiden bunun handikabını yaşıyoruz. 4-5 yıl sonrasında biz doğru bir eylem planı yapamazsak, mevzuat ve yol haritası belirlenmezse k sektör olarak ilerleyemeyiz.”
İZODER BAŞKANI VE ERYAP GRUP CEO’SU EMRULLAH ERUSLU:
Yalıtım teknolojilerinde gelişmiş ülkelerin gerisindeyiz
Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Başkanı ve Eryap Grup CEO’su Emrullah Eruslu, iklimlendirme sektöründe enerji tasarrufunu halleden tarafta olduklarını hatırlatarak, yapılarda yalıtımın önemini şu sözlerle vurguladı: “Alınan basit tedbirlerle binaların yalıtımının sağlıklı ve minimum enerjiyle tasarlanması ve enerji tüketimini minimuma indirilmesi gerekiyor. Bu ölçekte ülkemizde yolun çok başındayız. Binalarda ısı yalıtımını, standartlarını her şeyi kapsayan yönetmeliğimiz var. Bu ihtiyaçla binalar tasarlıyoruz. Gelişmiş ülkelerin birkaç kat gerisindeyiz. Çok yetersiz kalıyoruz. Konforlu yapılar inşa etme noktasında yalıtım büyük önem taşımaktadır.”
“Bina temellerinde yalıtımın önemi arttı”
Eruslu, şunları kaydetti: “Pazar şartlarına baktığımızda depremle beraber inişli çıkışlı bir dönemden geçtik. Bizim müteahhitlik sektörü su yalıtımına daha çok önem verir. Yıllar içerisinde su ile problem müteahhidin her zaman başını ağrıtır. Ama ısı yalıtımı çok önemsenmezdi. Bizim temeller için su yalıtımının çok büyük önemi var. Deprem sonrası bunun önemi anlaşıldı. İnsanlar daha çok sorguluyor. Su yalıtımında işler geçen yıla göre iyi. Isı yalıtımında daralma söz konusu. Fiyat, döviz gibi hususlar sektörümüzü de etkiliyor. COVID sonrası insanlar evlerinde daha fazla vakit geçirdiği için evlerine çok daha fazla yatırım yaptılar.” Eruslu, yurt dışında faizlerin artması gibi sebeplerle yalıtım sektöründe bir daralma olduğunu aktararak, “İhracatta yüzde 40 gibi daralma söz konusu” dedi. Son 5 yılda Türkiye’nin yalıtım alanında ihracatı yüzde 108 artmış. Ancak depremden sonra konteyner gibi acil ihtiyaçlara öncelik verilmesi bu yıl ihracat verilerinde düşüşe neden olmuş. Emrullah Eruslu, devlet desteklerinin de daha belirli belirsiz hale geldiğini dile getirerek, “Bunda seçimin önemli bir etkisi var. Seçim öncesi inanılmaz destekler vardı. Bu desteklerin azalması da bizi olumsuz etkiliyor. Avrupa’da küresel devlerle rekabet kolay değil” diye konuştu. Artan lojistik maliyetlerin de sektörü zorladığını ifade eden Eruslu, “Kilo başına 1 dolarlık ürün satıyoruz. 4-5 bin dolarlık bir araçla yollayıp 2.500 Euro’ya nakliyesini yapıyorsun” diye konuştu.
DUYAR VANA PARTNERİ VE İKLİMLENDİRME SANAYİ İHRACATÇILAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ ÖMER DUYAR:
Tesisat malzemelerinde iç pazar hareketlendirdi, tam kapasiteye geçildi
Duyar Vana Partneri ve İklimlendirme Sanayi İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Duyar, tesisat malzemeleri sektörüne yönelik açıklamalarda bulundu. Tesisat talebinde iç piyasada ciddi hareket olduğunu ifade eden Duyar, Kahramanmaraş merkezli depremin bu hareketlilikte önemli etkisi olduğunu vurguladı. Duyar, birçok firmanın tam kapasite çalıştığına dikkat çekerken, ancak eleman açığının sektörde büyük sorun yarattığını dile getirdi. Türkiye ihracatına yönelik bilgi veren Duyar, tesisat malzemelerinde ihracatın son 5 yılda yüzde 65 arttığını aktarırken, sektörün rekabet gücünün aşındığını belirterek, şu açıklamayı yaptı: “Türkiye olarak bu alanda ihracat tarafında bazı handikaplarımız var. Türkiye’nin tesisat sektöründe ihracatı kötü değil ama ölçek olarak baktığımızda bazı firmaları bir kenara koyarsak Türk markası olarak yurtdışında 10 milyon dolarlık ihracat yapan firma neredeyse yok. Bu da ciddi bir tıkanıklık getiriyor. Büyük firmalar içinden direkt alıyorlar. Orada da birlik olmak lazım. Bazı pazarlara girebilmek için markalaşmak gerekiyor. Döviz kurları da çok ciddi sıkıntı yarattı. Yüzde 30’a kadar fiyat artışı oldu. TL bazında maliyetlerin ciddi artması sektörü zorladı. Şu anda biraz daha iyi ama kaybettiğin müşteriyi hemen kazanamıyorsunuz”.
BOSCH HOME COMFORT GROUP SATIŞ GENEL MÜDÜRÜ KIVANÇ ARMAN:
Manisa’dan 41 ülkeye yenilikçi ürün ihraç ediyoruz
Alanında dünyanın en büyük tesislerinden olan Bosch Home Comfort Group Manisa Fabrikası, Ar-Ge Merkezi ile yenilikçi ve tam bir üretim üssü olarak faaliyet gösteriyor. Tam entegre yapısıyla enerji verimli ısıtma sistemleri, sıcak su çözümleri ve soğutma sistemleriyle dünyanın önde gelen tedarikçilerinden aynı zamanda. Manisa’dan 41 ülkeye ihracat yapıyor. Türkiye’deki şirket Kafkasya ve Ortadoğu’yu kapsayan 19 ülkeden sorumlu. Kıvanç Arman “İklim dostu bir ısı kaynağı olan ısı pompalarının kullanımı dünyada ve Avrupa’da hızla yaygınlaşıyor. Bosch, ısı pompalarının sürdürülebilir dünya ve kullanıcı ekonomisi açısından faydalarını çok önceden görmüş bir şirket. 2005’ten bu yana başta İsveç’teki fabrikamızda, Portekiz, İsrail ve son olarak Almanya’daki fabrikalarımızda üretim yapıyor ve yeni teknolojiler üzerinde çalışıyoruz. Polonya’da yeni bir ısı pompası üretim tesisi için yakın zamanda yatırım gerçekleştirdik. Dönüşümü tetiklemek için bir ısı pompası ile bir yoğuşmalı kazanı birleştiren hibrit çözümlere odaklanacağız. Şirketimiz bu alana şimdiye kadar 400 milyon Euro yatırım yaptı ve 2025’e kadar toplam yatırımını 700 milyon Euro’ya çıkarmayı planlıyor.’’ Kıvanç Arman, “Isı pompalarımızın Türkiye lansmanını geçen Nisan’da yaptık. Split tip ısı pompaları kategorisinde hem Buderus hem de Bosch markalarımızla tüketicilerimizin hizmetindeyiz. Pazara sunduğumuz ısı pompalarının en büyük avantajı, 3 işi yani ısıtma, soğutma ve sıcak su tedarikini tek bir cihazla yapabilmesi ve bunu yaparken elektrik hariç hiçbir fosil yakıt kullanmaması. Binalardaki dönüşümde önemli bir enerji kaynağı olacak hidrojen konusunda da bilgi veren Arman, Bosch Home Comfort olarak yüzde 100 hidrojen ile çalışan kombi çalışmalarını tamamladıklarını ifade etti.
DAIKIN TÜRKİYE YÖNETİM KURULU ÜYESİ ZEKİ ÖZEN:
Daikin Türkiye, Avrupa liderliği hedefliyor
Daikin Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Özen, Sanko Holding bünyesinde yer alan şirketin 2011 yılındaki satın alma ile Daikin Türkiye olarak faaliyet göstermeye başladığını hatırlatarak, “Fabrikalarımız Hendek’te. Fabrikalarımızı incelediler yeni sistem kurdular. Daikin bir Japon şirketi. 99 yıllık bir şirket. Biz Daikin Avrupa’ya bağlıyız. 28.2 milyar dolar geçen yılki ciromuz. Klima sektöründe dünyanın ve Türkiye’nin bir numarasıyız. Türkiye’nin ihtiyaçlarına yönelik neler yapılabilir, Avrupa’da neler var ona baktık. Avrupa’da 10 tane fabrika var ve bunlardan biri de Türkiye’de. Hedefimiz Daikin Avrupa içinde Türkiye olarak birinci olmak ve imalat hattına yeni teknolojik ürünler getirmek” diye konuştu.
“Maliyetler Çin’e yakın ama kalitemiz çok iyi”
Ürünlerini hem Ortadoğu, Avrupa hem de Türk Cumhuriyetleri’ne satabildiklerinin altını çizen Özen, “Daikin markası satış için yeterli oluyor. Biz işçilik olarak Avrupa’nın en ucuz işçiliği olan ülkelerinden biriyiz. İşçilik ücretlerinde Çin’e yakınız. Ama kalitemiz çok iyi. Biz Daikin fabrikaları arasında dünya çapında kaynak yarışması yapıyoruz. Daikin Türkiye olarak hep ilk 3’e giriyoruz” dedi.
“Sınırda karbon vergisi sektörü zorlayacak”
Fabrikalarında kullandıkları elektriğin yüzde 100’ünü güneşten aldıklarının altını çizen Özen, sınırda karbon vergisi uygulamasının sektörü zorlayacağını dile getirdi. Özen, “Yeni gelen bu karbon ayak izi olaylarında Türkiye’yi büyük bir zorluk bekliyor. Vergiler gelecek. Kısa vadede maliyetlerimiz artacak. Avrupa’ya satışlarımızda biraz daha zorlanacağız” dedi. İhracatın geçen yıl 370 milyon Euro civarında olduğunu aktaran Özen, “Daikin sektör ihracatında bu yıl rakiplerini geride bırakarak birinciliğe yükseldi” diye belirtti.
AFS YÖNETİM KURULU BAŞKANI, TOBB TÜRKİYE İKLİMLENDİRME MECLİSİ BAŞKANI VE TİM YÖNETİM KURULU ÜYESİ ZEKİ POYRAZ:
Yabancı sermayenin yatırım yaptığı bir sektörüz
AFS Yönetim Kurulu Başkanı ve TİM Yönetim Kurulu Üyesi Zeki Poyraz, 1991 yılında kurulan AFS’nin, hava kanalları ürettiğini belirterek, “Dünyanın 80 ülkesine ihracat yapıyoruz. Ürettiğimiz tüm ürünler hava taşıyan ve havanın kalitesini arttıran ürünler. İstanbul’da Haramidere’de İspanyol ortaklı bir fabrikamız var. Biz havayı taşırken türbülans sesini sıfıra çekiyoruz. O konuda çok iddialıyız. Otellerin konferans salonuna çok iş yaptık. 8-10 çeşit ürün üretiyoruz. Hem iç piyasaya hem yurtdışına satış yapıyoruz. İhracatta ortalamanın üzerinde bir firmayız. Avrupa’da en iyiler arasındayız. Japonya ve Amerika’ya kadar birçok ülkeye ihracat yapıyoruz. Bir işi doğru yaparsanız büyüyorsunuz. İş doğruysa değişimleri de kaldırıyorsunuz” diye konuştu. Ankara merkezli AFS, Avrupa’nın en büyük esnek hava kanalı üreticisi olarak faaliyet yürütüyor. Üretiminin yüzde 80’ini 80 ülkeye ihraç ediyor.
24 Ekim’deki fuara davet
İklimlendirme sektörünün yabancı sermayenin yatırım yaptığı bir sektör olduğuna vurgu yapan Poyraz, “İhracatımız artıyor. Sektörde sürekli bir yenilenme var. Bizim sektör eğitimli. O yüzden böyle rekabet olmadan bir masada toplanabiliyoruz. Sektörde bütün dernekler birlik beraberlik içinde. Sektörde yapılan tek bir fuar var. 24 Ekim’de. Oraya muhakkak gelmeniz lazım. Fuarlara gidince görüyoruz. Ziyaret eden yetkililerimiz Türkiye’de ama sanki Avrupa’da gibi bir fuar organizasyonu tarifini yapıyorlar ki bu endüstrimiz açısından mutluluk verici. Sektörde insanlar kalifiye. Fuarımızı tavsiye ederim” açıklamasını yaptı.