AB ülkelerinin halen Türkiye’den çok sayıda rüzgar türbini ekipmanı ithal ettiğini hatırlatan Dickson, “Mükemmel bir tedarik zinciriniz var ve AB bundan dolayı çok müteşekkir” dedi. AB ülkelerinin ekipmandan daha fazlasını istediğini kaydeden Dickson, “Çünkü Avrupa Birliği’ndeki yeni rüzgar santrallerinin kapasitesini iki katına çıkaracağız. Artık Birlik içinde daha çok fabrika kuracağız ama sizin Türkiye’deki fabrikalarınıza da ihtiyacımız olacak” dedi.
Enerji teknolojileri ve nadir elementler ilişkisine de değinen Giles Dickson, Avrupa Birliği’nin rüzgar türbinlerindeki kalıcı mıknatısların önemli bir girdisi olan neodimyum, disprosyum gibi nadir toprak elementleri konusuyla da yakından ilgilendiğini vurguladı. Avrupa’nın halen bu konularda da neredeyse tamamen Çin’e bağımlı durumda olduğunun altını çizen Dickson “Dolayısıyla bu bağımlılığı azaltmak istiyoruz. Arzı çeşitlendirmek istiyoruz. Ve Türkiye’de kaynaklarınız olduğundan, AB bu potansiyeli geliştirmek için sizinle birlikte çalışmak istiyor” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin cam elyaf konusunda da oldukça büyük bir potansiyele sahip olduğunu kaydeden Wind Europe CEO’su Giles Dickson,“- Pervaneler için anahtar unsur budur. Hammaddeler halen Çin’den geliyor ama siz onları burada, Türkiye’de işliyorsunuz ve biz sizden bunu daha da fazlasını yapmanızı istiyoruz” diye konuştu.
Elektriklendiremeyeceğimiz alanlarda hidrojene rol düşecek
enerjinin geleceğinde hidrojenin de bir rolü olacağını söyledi. Dickson “Önemli olan, elektriğin bugün toplam enerji karışımının çok küçük bir payı olması. Arabanıza koyduğunuz benzin veya kombinizde yaktığınız gaz mesela. Şimdi bunu değiştirmeliyiz çünkü enerjiyi karbondan arındırmak istiyorsak fosil yakıtlardan kurtulmalıyız. Ve bunu yapmanın en iyi yollarından biri elektrikli arabalarla ulaşımı elektrikli hale getirmek, ısıtmayı elektrikli hale getirmek, ısı pompalarıyla endüstriyel süreçleri elektrikli hale getirmek. Ve artık pek çok endüstri bunu yapıyor. Enerji sisteminde bugün elektrikle çalışmayan ama aslında elektrikle çalışabilecek pek çok şey var. Ve elektriklendirebileceğimiz her şeyi şimdi elektriklendirmeliyiz. Tabii her şeyi elektriklendiremeyiz. Uçaklar, belirli gemi türleri, belirli ağır endüstriyel işlemler. Onlara elektrik veremezsin. Hidrojenin devreye girdiği yer de burasıdır. Tabii kullanacağınız hidrojen yenilenebilir kaynaklardan elde edilmelidir.”