Duygu GÖKSU/Gülsüm ERDEM EMEN
Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) ve EKONOMİ Gazetesi iş birliğinde düzenlenen Ege İhracat Buluşmaları’nın yedincisi, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde şehzadeler şehri Manisa’da gerçekleştirildi.
Toplantının tek gündem maddesi “deprem” oldu. Toplantıda, deprem bölgesinden nitelikli iş gücü göçünün bölgede üretkenliği düşüreceği belirtilerek, bunun önüne geçmek için geçici barınma ihtiyacının hızlı bir şekilde karşılanması ve çalışanlara birisi işverenler, birisi de devlet tarafından olmak üzere çift maaş ödenmesine olanak sağlayan bir teşvik sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, deprem bölgesindeki illerde ortaya çıkacak üretim ve ihracat açığını kapatmak için deprem bölgesi dışındaki illere iki kat sorumluluk düştüğüne işaret etti.
“7,7’lik depreme uykuda yakalanan 15 milyon insanımızın bazıları bir daha hiç uyanamazken, hayatta kalanlar da gözlerini büyük bir kaosa ve bilinmezliğe açtı” tespitinde bulunan Jak Eskinazi, “6 Şubat sabahından itibaren tüm mesaimizi depremin yaralarını sarmaya vakfettik. İlk andan itibaren bugüne kadar depremi konuşmadığımız, deprem için çalışmadığımız 1 dakika bile yok. Tüm olanaklarımızı deprem bölgesine yönlendiriyoruz” diye konuştu.
Kalıcı konutlar için bilim insanlarına kulak verelim
Deprem bölgesinde kalıcı konutların inşasında bilim insanlarının görüşleri doğrultusunda adımlar atılması çağrısında bulunan Jak Eskinazi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Depremin yaralarını sarmak için 24 saat çalışırken, bir yandan da ihracat yapmaya devam etmek zorundayız. Zira, depremin vurduğu 11 ilimizin ortaya çıkacak üretim ve ihracat açıklarını da diğer iller olarak kapatmak zorundayız.
EİB olarak Şubat ayında ihracatımızı yüzde 5 artırmayı başardık. 1 milyar 511 milyon dolar ihracat gerçekleştirdik. Manisa; sanayi ve tarımsal üretimin ve ihracatının güçlü olduğu bir ilimiz. 2023 yılının ilk iki ayında 749 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdi. 2023 yılında Manisa’nın ihracatta 6 milyar doları geçmesini bekliyoruz.”
Manisa yabancı yatırımcı açısından cazip noktada
Manisalı iş insanlarının Ar-Ge’ye de önem vererek yatırım yaptığını ifade eden Jak Eskinazi, “Manisa, 33 tane Ar-Ge merkezine sahip. Manisa, maden ve enerji yönüyle de zengin bir il. Nikel, titanyum, zeolit madenleri rezervinde birinci il olan Manisa, jeotermal enerjide ikinci, rüzgâr enerjisinde dördüncü il konumunda. Manisa, yatırım için ideal bir kent. Bunu ben söylemiyorum, bütün dünya söylüyor.
2004 yılında Manisa, Financial Times dergisinin düzenlediği proje yarışmasında 200 dünya kenti arasında “Yatırım Yapılabilir En İdeal Kent” seçildi. Ulaşım kolaylığı, başarılı organize sanayi bölgeleri, enerji sorunu yaşamaması, İzmir Limanı’na demiryolu ile uygun maliyetli yük taşımacılığı, gıda sanayine uygun zengin ürün deseniyle üretim yapabildiği verimli toprakları, yetişmiş insan gücü, İzmir gibi büyük bir metropole yakınlığı gibi pek çok avantaja sahip olan Manisa, yabancı yatırımcı açısından da cazip bir noktada. İzmirli sanayiciler ve ihracatçılar olarak Manisa’yı yatırımlarımız için genişleme bölgesi olarak görüyoruz” diyerek sözlerini noktaladı.
Mehmet Yılmaz: 6 Şubat depremleri milat olmalı
Kahramanmaraş depremlerinin, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu bir kez daha hatırlattığını dile getiren Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Çare için çaba göstermek zorundayız. Böyle devam edemez. Hiçbir şey eskisi gibi olmamalı. 6 Şubat depremi milat olmalı. ‘6 Şubat öncesi ve sonrası’ diye konuşmalıyız. Hep birlikte el ele, top yekun bir seferberlik yürütmeliyiz. Her alanda bunu başlatmamızın vakti geldi.
Şehirlerimizi, binalarımızı, caddelerimizi, köprülerimizi, okullarımızı, camilerimizi ve yuvalarımızı kısaca her yeri bizi öldürmeyecek biçimde, yeniden tasarlamamız gerekiyor. Yeni bir inşa sürecine girmeliyiz. Ben sahip olduğumuz fiziki ve beşeri kaynaklarımız ile bunu başaracak güce sahip olduğumuzu düşünüyorum. Bütün bunları baştan inşa ederken, yani köprüleri, binaları, evleri yaparken, kaybolduğunu fark ettiğimiz iş ahlakını depremle bulabilir miyiz?” şeklinde konuştu.
“Fabrika ayarlarımıza dönmemiz gerekiyor” tespitinde bulunan Mehmet Yılmaz, “İşimizi layıkıyla yerine getirmemiz lazım. Ahlak, ahlak. Kaybedersek zor buluruz. Bu yeniden inşa sürecinde önce yitirdiklerimizi bularak işe başlamamız geriyor. Şehirleri ve binaları sonra yapabiliriz… Önce atalarımızdan aldığımız mirasa daha fazla zarar vermeden, çocuklarımıza aktarmamız gerekiyor. Yoksa caddeleri, köprüleri okulları yaparız.
Bunu yapmak çok zor değil. Yüzlerce yıl önce atalarımızın yaptıklarına bakmamız yeter. Yıkılmadıklarını görürüz. Aslında o yıkılmayan yapı değil, köprü değil, sahip oldukları iş ahlakıdır. Elbette bunun sadece insanların inisiyatifine bırakılacak bir konu olmadığını kabul ediyorum. Yetki ve sorumluluk anlamında yapılacak hukuki düzenlemeler, mutlaka yaptırımlarla birlikte yürümeli” ifadelerini kullandı.
Yeşil ekonomiye üretim yapacak konuma gelmeliyiz
Depremin tahribatını ortadan kaldırmaya mesai harcarken, dünyadaki gelişmelere de ayak uydurulması gerektiğine vurgu yapan Mehmet Yılmaz, “Önümüzdeki dönemde ülke olarak, birkaç konuda daha çok çalışmamız gerektiğine inanıyorum.
Bunların başında ‘yeşil ekonomi’ geliyor. Yeşil ekonomi hayali, uzakta olan, olursa olur, olmazsa olmaz bir konu değil. Kapımızda ve biz ne kadar hazırız? Açıkçası endişelerim var. Eğer sürdürülebilir, yenilenebilir ve tabiata uyumlu olarak üretim yapabilirsek ayakta kalacağız. Yapamazsak başta AB pazarı olmak üzere pazar kaybına uğrayacağız.
Bu öyle uzak bir tarihte değil, yakında olacak. Rakiplerimiz AB mutabakatına karşı kendi yeşil dönüşüm planlarını uygulamaya başladı bile. Malum, AB yeşil mutabakatı yeşil ekonomiyi zorunlu kılıyor. Su ayak izi, karbon ayak izi, enerji verimliliği gibi zorunlulukları her an önümüze çıkarıyor. Mutabakatı uygulamak kolay değil, ancak başka şansımız da yok. Yeşil dönüşüm yolunda yapılacak her çalışma ekonomimizi rekabetçi kılar. Yeşil mutabakat, ekonomimize çağ atlatma imkanı verebilir. Türkiye bu dönüşümü yapacak güçte. Ancak bu konuda daha hızlı hareket etmemiz lazım” diyerek sözlerini tamamladı.
Timurhan: İhracatın yüzde 90’ını yapan illerde varız
Türk ihracatçılarını uluslararası rekabette desteklemek ve daha fazla mal ve hizmet ihracatı yapılmasına katkıda bulunmak için çalıştıklarını dile getiren Türk Eximbank Ege Bölge Müdürü Gülom Timurhan, ihracatçılara doğrudan temas etmek, ihtiyaçlarını yerinde ve daha hızlı karşılayabilmek amacıyla toplam 23 şube 11 irtibat ofisi olmak üzere 34 farklı noktada, Türkiye’nin ihracatının yüzde 90’dan fazlasını yapan illerde hizmet sağladıklarını anlattı.
2022 yılı sonu itibariyle ihracatçılara 19,6 milyar dolar kredi desteği sağlandığını aktaran Gülom Timurhan, “Kısa vadeli ihracata hazırlık kredilerinin yanı sıra orta ve uzun vadeli ihracata yönelik işletme finansmanı ve yatırım kredileri ile ihracatçılarımızın finansman sorunlarına çözüm üretiyoruz. Aynı zamanda ülkemizin en büyük alacak sigortası kuruluşuyuz. 2022 yılı sonu itibariyle sigortalanan ihracat alacakları tutarı 25,4 milyar dolar.
Eximbank olarak Türk ihracatçısının vadeli mal ve hizmet satışından doğan ihracat alacaklarının tahsilat riskini, alacak sigortası ile güvence altına alıyoruz. 2022’de ihracatçılarımıza nakdi kredili alacak sigortası ürünü ile sağladığımız toplam destek 45 milyar dolara ulaştı. Aktif yararlanan ihracatçıların sayısı 16 bine yaklaştı. KOBİ’lerin payının artırılması doğrultusunda bankamız hizmetlerinden faydalanan ihracatçılar içerisinde KOBİ’lerin payı 2022’de yüzde 81’e yükseldi. Amacımız Türk Eximbank imkanlarını çok daha fazla ihracatçıya ulaştırmak” dedi.
Manisa’nın ihracat şampiyonları ödüllerini aldı
Ege İhracat Buluşmaları’nın yedinci toplantısında, EİB üyeleri arasında Manisa’dan en fazla ihracat yapan 5 firma ödüllendirildi. Manisa İhracatının Yıldızları Ödül Töreni’nde EİB üyeleri arasında 2022 yılında Manisa’nın ihracat şampiyonu Mitsubishi Electric Turkey Klima Sistemleri Üretim AŞ olurken, ikincilik ödülü Schneider Elektrik San. ve Tic. AŞ’ye gitti. Imperial Tobacco Sigara ve Tütüncülük San. ve Tic. AŞ, Manisa’dan en çok ihracat yapan üçüncü firma ödülünü aldı.
Manisa’nın dünyaca ünlü çekirdeksiz kuru üzümünü ihraç eden Özgür Tarım Ürünleri İnşaat San. ve Tic. AŞ, Manisa’nın ihracat şampiyonları arasında dördüncü sırada kendine yer buldu. Keskinoğlu Tavukçuluk ve Damızlık İşletmeleri San. Tic. AŞ’de Manisa’dan en çok ihracat yapan beşinci firma ödülünü aldı.
Öncelik eğitime ve işgücüne teşvik olmalı
Moderatörlüğünü EKONOMİ Gazetesi İstihbarat Şefi Aysel Yücel’in yaptığı toplantının panel kısmında konuşan EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, Türk demir çeliğinin yüzde 32’sini üreten İskenderun’da hasarın büyük olduğunu, ancak üretimlerin ufak ufak başladığını aktardı.
Güldağ, “Adana ve Gaziantep’te organize sanayi bölgelerinde bir şey yok ama iş gücü kaybı var. İş gücü, oradaki iş dünyasının en önemli taleplerinden biri. Şehirler tekrar ayağa kaldırılacaksa iş gücünün kaybedilmemesi lazım. Tersine geçici göçü teşvik etmek gerekiyor. Eğitimle ilgili de ciddi bir talep var. Özel okulların teşvikle, bedava eğitim vermesinin sağlanması gibi. Kalıcı konut, taleplerde son sırada bile değil, hiç konuşulmuyor. Öncelikli olarak geçici barınma ve eğitim merkezlerine talep var” diye konuştu.
“Kahramanmaraş’ta OSB’de fabrika binaları sağlam ancak sarsıntıyla bozulan makinelerin toparlanması zaman alacak” diyen EKONOMİ Gazetesi Genel Koordinatörü Vahap Munyar, “2 OSB ciddi zarar almış. İki küçük sanayi sitesi yok olmuş durumda. 2 bin atölye yok oldu. 1999 depreminden ders alınmadı. Bölgeye ciddi teşvikler verilmeli. Kentlerden çıkan insanların tekrar dönmesini sağlamamız gerekiyor. Hiçbir kentin tüm ilçeleri tamamen yıkılmış değil. Fabrikaların ayağa kaldırılması için ilçe bazlı teşvik verilmesi lazım” dedi.
“Sebepleri gidermeye harcamadığımız parayı sonuçların telafisi için harcayacağız” tespitinde bulunan EKONOMİ Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz ise, “Bu tarz olaylardan çıkarılan dersleri bir yere yazıyoruz. Ancak bir müddet gündemde tuttuktan sonra unutuyoruz. Hâlbuki depremin öncesi, sırası ve sonrasına hazır olmalıyız.
Yıkılan bir bina ile yıkılmayanın farkını gördük. Deprem değil cehalet öldürür. Müteahhitleri suçluyoruz ancak asıl önemlisi işleyen bir denetime ihtiyacımız var. Krizden sonra ekonomist, darbeden sonra demokrat, depremden sonra da jeolog oluyoruz. En büyük denetim şirketi depremin bizzat kendisi. Deprem içerisinde yaşıyoruz. Ders biz öğrenene kadar devam edecek” diye konuştu.