Veysel AĞDAR
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Maden Sektör Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, bugüne kadar doğru bilinen yanlışları ve eleştirileri gidermek için her fırsatta bilgi paylaşımına açık olduklarını söyledi. Mardin’de basın mensupları ile bir araya gelen Çetinkaya, “Bugün insan hakları ve iklim değişikliğini adına yapılan faaliyetlerde örnek olarak gösterilen Kuzey Avrupa ülkeleri, en çok madencilik teknolojisi üreten ülkeler. Biz de madencilikte bu adımı atmazsak 2050 yılına geldiğimizde petrole değil, madene bağımlı hale geliriz” değerlendirmesini yaptı.
2050 yılında petrole değil, madene bağımlı olabiliriz
Türkiye’de 5 grup madencilik yapıldığını ve Türkiye’nin gelişimine büyük oranda fayda sağlayacak dördüncü grup madencilik için sunulan ‘Asla yapılmamalı, ülke için bir felakettir.’ görüşlerinin gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin maden bağımlısı haline geleceğini ifade eden Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası Enerji Ajansı’nın bilgilerine göre, 2050 yılında talep lityuma 40 kat, kobalta 21 kat, nikele 20 kat ve alüminyuma 19 kat artacak. Temiz enerjiye geçmek istiyorsanız daha çok maden üreteceksiniz. Çünkü, temiz enerjiye geçişte en çok ihtiyacınız olan dördüncü grup madenler. Tüm faaliyetlerimizde çevreyi, iklimi, temiz enerjiyi sahiplenen bir madencilik kültürü ön planda olacak. Gerekli denetlemeler yapılsın ki iyi ile kötü madencilik de ayrılsın. Kötü örnekler de şartlarını iyileştirmek için teşvik edilsin.”
Hammadde bağımsızlığı için madenlerimize sahip çıkmalıyız
“Hammadde konusunda tam bağımsız olabilmek için madenlerimize sahip çıkmak ve dünyaya satmak zorundayız” diyen Çetinkaya, “Bunu yaparken de çevreyle uyumlu, sürdürülebilirliğe bağlı bir şekilde yapabiliriz. Yer altı kaynakları tüm ülkeler için çok değerli. Cari açığın en büyük nedenleri arasında da bu konudaki ithalat geliyor. Ancak, madenler konusunda çok zengin bir ülke olmamıza rağmen çıkarılan madenler yeterli gelmiyor. Eğer, madenlerimizi çıkarmayı başarabilirsek 2022’de 6,5 milyar dolar olan ihracatımızı 30-40 milyar dolar seviyelerine çıkarabiliriz. Buradaki sorun ise madencilerin doğa karşıtı olarak gösterilmesi. Biz de buna karşı çıkıyoruz. Çünkü, doğa ile uyumlu, sürdürülebilir bir madenciliği tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yapabiliyoruz. Sürekli söylediğimiz ve iddia ettiğimiz gibi doğayla birlikte madencilik gayet uyumlu bir şekilde yönetilebilir. Bunu da birçok kez gösterdik. Ama salt madencilik karşıtlığıyla bunu yapmak mümkün değil” diye konuştu.
“EN AZ TEMA KADAR ÇEVRECİYİZ”
“Bizi diğer sektörler için düşmanlaştırmaya çalışan bazı görüşler olduğunu görüyoruz” diyen Çetinkaya, “Türkiye’de çevreci gibi görünen çevre örgütleri maalesef ‘maden çıkartılmasın’ anlayışına kadar gelerek maden karşıtlığı söylemlerini artırıyor. Bizler, bugüne kadar hiçbir şekilde haklarında negatif bir söylem üretmedik. TEMA Vakfı başta olmak üzere tüm kurumlarla bir masa etrafında uzlaşmasak da muhakkak konuşabileceğimizi, en az onlar kadar çevreci olduğumuzu izah etmeyi sürekli dile getirdik. Ancak, kesin ve ne bir şekilde hayır cevabını aldık. Endişeleri gidermek ve doğru bilgileri paylaşabileceğimize inandığımız için bir araya gelmek istiyoruz. Herhangi bir STK ile ya da akademisyenlerle istenilen her zamanda, her yerde ve her şartta bir araya gelmeye hazırız, bu açık teklifimizdir” dedi.