TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, ihracat rakamları ile sektörün sorunlarını değerlendirdi. Çözüme yönelik önerilerini de dile getiren Veysel Yayan, 2022’deki yüksek enerji maliyetlerinin etkisiyle 2023 yılının 8 ayında rekabet gücünün düştüğünü, ihracatın yüzde 41,8 oranında gerilemesi ve ithalattaki yüzde 21,4’lük artışın üretimde yüzde 12,1’lik düşüşe yol açtığını belirtti. Küresel ham çelik üretiminde ise Türkiye’nin aksine yüzde 0,2’lik artış olduğunu dile getiren Veysel Yayan, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgede üretimin durması sebebiyle yaşanan ciddi üretim kayıplarının, yılın ikinci yarısından itibaren, şartların kademeli bir şekilde iyileştirilmesi ile telafi edildiğini kaydetti. İhracatta aylık bazda yüzde 55 seviyelerine varan düşüşün kademeli şekilde iyileştiğini ve 8 ay itibariyle ihracattaki gerilemenin yüzde 41,8 olarak gerçekleştiğini aktaran Veysel Yayan, “2023’ün ilk iki ayında aylık bazda gerileyen nihai mamul tüketimi ise deprem felaketinin ardından bölgedeki inşaat faaliyetlerinin canlanması ile birlikte artış göstermeye başladı. 8 ayda tüketim yüzde 17,4 artarak 26,1 milyon ton seviyesine ulaştı. İthalattaki yüksek oranlı artış sebebiyle, yurt içi tüketimdeki artış ağırlıklı olarak yurt dışına transfer edildi” dedi.
Maliyetler, rekabette güç kaybına neden oldu
Hammadde temininde dövizdeki dalgalanma ve maliyet artışının etkilerini yorumlayan Veysel Yayan; Türk çelik sektörünün hurda, demir cevheri, koklaşabilir kömür, ferro alyajlar ve grafit elektrot gibi üretimde kullanılan hammaddeleri ağırlıklı şekilde ithalat yoluyla temin ettiğine dikkat çekti. Bu durumun sektörün döviz kurlarındaki dalgalanmalardan olumsuz yönde etkilenmesine sebep olduğunun altını çizen Veysel Yayan, “Döviz kurlarındaki dalgalanmalar aynı zamanda sektördeki yatırım planlarını da belirsiz hale getiriyor. Yatırımlarda öngörülebilirliğin artması açısından, döviz kurlarındaki dalgalanmaların belirli bir seviyeden sonra istikrara kavuşturulması önem taşıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı yılın 8 ayında kapasite kullanım oranının yüzde 67’den yüzde 57’ye gerilemesinde büyük ölçüde etkili oldu. Enerji maliyetlerindeki yükselişin üretim maliyetlerini artırarak, üretim ve ihracatta gerilemeye sebep olması ile birlikte sektörün rekabet gücü giderek zayıfladı. Enerji maliyet artışları henüz tam olarak telafi edilememişken, 1 Ekim 2023’de enerji fiyatlarına yüzde 20’lik zam yapılması, ihracatın toparlanma eğilimine gireceği yönündeki beklentilerin ertelenmesine yol açtı. Kapasite kullanım oranlarında artış sağlanması, üretim ve ihracat rakamlarının tekrar eski seviyelerine getirilmesini teminen, enerji maliyetlerinin makul seviyelere düşürülmesi hayati önem taşıyor” şeklinde konuştu.
“Orta ve Uzak Doğulu üreticiler, ihracat pazarlarımız ve iç piyasamızdaki yoğunluğunu artırıyor”
Türkiye’deki maliyet artışları ile rekabette güçlenen Çin, Hindistan, Güney Kore ve Endonezya gibi Asya ülkelerinin Türk sektörü üzerindeki etkilerine de değinen Veysel Yayan, şunları kaydetti: “Uzun mamul grubunda yer alan filmaşin ithalatı %99 oranında olağanüstü artış sonrasında, özellikle Malezya ve Mısır’dan yapılan ithalatın, ülke başına 100 bin tonu aşmasıyla, yılın 8 ayında 537,5 bin ton seviyesine ulaştı. Bu arada, ekonomik zorluklar yaşayan Çin’den gerçekleşen sıcak sac ithalatı yüzde 162 artışla, 1,4 milyon ton seviyesine çıktı. Güney Kore, Japonya ve Endonezya’dan yapılan ithalatta artış eğilimi sürdü. Bu yönü ile Asya ülkelerinin ülkemize yoğunlaşmaları, sektörün mevcut kapasite kullanım oranının gerilemesinde etkili oldu. Türk çelik sektörü, 60 milyon ton ile iç piyasa talebini rahatlıkla karşılayabilecek bir kapasiteye sahiptir. Ancak, düşük enerji maliyetleri ve hammadde açısından avantajlara sahip olan Orta Doğu ve Uzak Doğu ülkelerindeki üreticiler, yararlandıkları çok yönlü devlet yardımları sayesinde, ihracat pazarlarımızda ve iç piyasamızda yoğunluklarını artırmaya devam ediyor. Bu durum, mevcut kapasitelerin kullanılmasını zorlaştırırken, ihracat ve yurtiçi üretimde kayıplara neden oluyor. İç tüketimi yerel çelik üretimine yönlendirecek önlemlerin alınması büyük önem taşıyor.”
“Yeşil dönüşüme yönelik finansman koşulları yaratılmalı”
1940 yılında dünya ham çelik üretimi sıralamasında 29. sırada yer alan Türk çelik sektörü, uzun ve özverili çalışmalar sonucunda Cumhuriyetimizin 100. yılında, dünya çelik üreticileri sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer alma başarısını elde etmiştir. Ancak son yıllarda, AB Komisyonu AB çelik sektörüne özellikle yeşil dönüşüm yatırımları konusunda çok ciddi oranlarda kaynak tahsisi yapmakta iken, sektörümüzün henüz hiçbir devlet desteğinden yararlanamaması, haksız rekabete yol açmaktadır. Bunun yanı sıra, sektörün rekabet gücü, artan enerji maliyetleri, AB ve ABD’nin çelik ticaretine ilişkin korumacı politikaları ve hammadde açısından avantajlı konumda olan ve çok yönlü devlet desteği alan Uzak Doğu, Güney Asya ve Orta Doğu ülkelerinin çelik piyasalarındaki yoğunluklarını artırmalarından, olumsuz yönde etkilenmektedir. “Yeşil Dönüşüm” kapsamında gerçekleştirilecek yatırımlar için finansman mekanizması oluşturulmasına ek olarak, Çevre Katkı Payı, YEKDEM gibi çelik sektöründen kaynak tahsisine yol açan uygulamaların kaldırılması yönünde atılacak adımlar ile birlikte, sektörün geçmiş yıllarda sergilediği rekabet gücüne yeniden ulaşacağı değerlendirilmektedir. 2023 yılı itibariyle çelik üretim kapasitemiz, 60 milyon ton seviyesinin üstüne çıkmış bulunmaktadır. Yeni kapasite artırım projelerinin yanı sıra, ihracatı önceleyen ve ithalatı sınırlayıcı politika eğilimlerinin artması ile birlikte, sektörün Cumhuriyetin ikinci yüzyılında büyümeye devam ederek, orta ve uzun vadede, dünya çelik üretim sıralamasında mevcut durumda bulunduğu 8. sıradaki konumundan daha yüksek sıralara ulaşacağı ve Türkiye ekonomisine olan katkısını daha da artıracağı, bu cümleden olarak, Türkiye’nin karbon nötr taahhüdü için belirlediği 2053 yılına kadar geçecek 30 yıl içinde çelik üretim kapasitesinin 98 milyon tona, üretiminin ise 69 milyon tona ulaşacağı öngörülmektedir.