MERVE YİĞİTCAN
Çelik sektörü, başta AB ve ABD olmak üzere ihracat pazarlarında uygulanan korumacılık önlemleri ve küresel piyasalardaki talepsizliğin devam etmesiyle bu yılı da daralmayla kapamaya hazırlanıyor. Sektörün ocak-ekim döneminde ihracatı 12,3 milyar dolar iken, bu dönemde ithalatı da 16,2 milyar dolar olarak ölçüldü. Böylece Türkiye ilk defa nihai çelik ürünlerinde net ithalatçı oldu. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan ve Başkan Yardımcısı Uğur Dalbeler, 2023 yılına ilişkin bir değerlendirme toplantısı düzenledi. Aslan, burada yaptığı açıklamada Ocak-Kasım döneminde ihracatın yüzde 31,2 gerileyerek 19 milyar 697 milyon dolardan 13 milyar 545 milyon dolara düştüğünü, aynı dönemde miktar bazında ihracatın da 28,8’lik düşüşle, 18 milyon 341 bin tondan 13 milyon 55 bin tona gerilediğini aktardı. Yılın 10 ayında ithalatın ise 2022’nin aynı dönemine göre yüzde 14,8 artışla 15 milyon 366 bin tondan 17 milyon 639 bin tona çıktığına dikkat çeken Aslan, “Türkiye artık çelik ürününde net ithalatçı konumundadır. 2015 yılından günümüze kadar ilk kez böyle bir yılı geride bırakıyoruz. Her zaman nihai ürünlerde net ihracatçı konumunda yer alıyorduk” ifadelerini kullandı.
Türkiye ‘açık Pazar’ gibi
İthalatta yaşanan artışın Türkiye’nin çelik üreticilerine zarar verecek noktaya geldiğine işaret eden Aslan, Tüm dünyada yönetimlerin çelik sektörlerini korumaya yönelik politikalar uyguladığını, Türkiye’nin ise hala ‘açık pazar’ konumunda olduğunu vurguladı. Aslan, “Ülkelerin korumacılık önlemleri, AB’nin uyguladığı kotalar, ABD vergileri ve Kuzey Afrika’dan Mısır, Cezayir gibi ülkelerin net ihracatçı konumuna gelmesi bizim ihracatımızın düşmesine neden oldu. İhracatımızdaki düşüşte diğer bir etken ise navlun ve konteyner fiyatlarının gerilemesiydi. 2022’de konteyner ve navlun fiyatlarının çok yükselmesiyle birlikte sektörde ciddi bir avantaj elde etmiştik. Bu avantajı kaybetmemiz ihracata da yansıdı” dedi.
Kapasite kullanım oranı yarıya düştü
Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “2022’nin 10 ayında üretimimiz 30 milyon 91 bin tondu. 2023’te yüzde 8,8 gerileyerek 27 milyon 454 bin tona düştü. Türkiye, üretiminin yüzde 50-55’lik kısmını ihraç ediyor. 2022’de ihracatımız 20 milyon ton üzeri seviyelere çıkmıştı. 2023’ün tamamında ise 14 milyon ton seviyelerine yaklaşacaktır. Normal şartlar altında 2023 hedefimiz 16 milyon ton, 16 milyar dolar ihracattı. Ancak gerisinde kaldık” diye konuştu. Çelik sektöründe kapasite kullanım oranlarının da yüzde 50-55 seviyelerine indiğinin altını çizen Aslan, bu düşüşün ardındaki en önemli sebepleri talepsizlik ve enerji maliyetlerinin yüksekliği olarak gösterdi.
Aslan, kapasitelerin bu kadar düştüğü bir dönemde çelik ithalatındaki tehlikeli artışa değindi. Aslan, “Hem STA imzaladığımız ülkelerden hem de farklı ülkelerden çelik ithal ediliyor. Ancak ithalat yapılan ülkelerden gelen ürünler iç piyasadaki dengeleri bozuyor. Bu noktada bizim de resmi kurumlara başvurularımız oldu. Yapılacak incelemeler sonucunda bu ithalatlarda bir sübvansiyon uygulandığı ortaya çıkarsa söz konusu ithalata ek vergi uygulanmasını talep ettik” şeklinde konuştu.
Dalbeler: DTÖ kararının hiçbir yaptırımı yok
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Türkiye’nin ABD’nin çelik ve alüminyum vergilerine misilleme olarak uygulamaya aldığı ek vergileri DTÖ politikaları ile ‘tutarsız’ bularak önceki gün Türkiye’nin vergileri kaldırması gerektiğine karar vermişti. Toplantıdan sonra kararı değerlendiren ÇİB Başkan Yardımcısı Uğur Dalbeler, DTÖ’nün aldığı kararların hiçbir yaptırımı olmadığını belirterek, şu ifadeleri kullandı: “Yaptırım olmaz, ama kazanana kaybedene karşı bir önlem alma hakkı tanır. ABD 2001’de çelik sektörü için bir koruma önlemi almıştı. Sonra bizim ve AB’nin de içinde olduğu birçok ülke kararı DTÖ’ye götürünce ABD, bunu geri alındı. Sonra ABD DTÖ’yü devre dışı bırakmak adına bir başkanlık kararnamesi ile ulusal güvenlik kararı olarak çelik sektörü için korumacılık önlemleri aldı. Ulusal güvenlik kararları DTÖ’nün kapsamının dışında kaldığı için DTÖ buna karışamadı. Bu arada ABD’ye karşı Türkiye dahil birçok ülke mütekabiliyet kapsamında önlem aldı. ABD’liler de bunu DTÖ’ye taşıdılar ve bizim aldığımız karar da DTÖ kapsamında olduğu için DTÖ, bize ‘Haksızsınız’ dedi. Teknik olarak doğrudur, ama bu karar Türkiye’nin bu vergileri indirmesini gerektirmez. Sadece Amerikalıların Türkiye ‘ye karşı ilave önlem alma hakkı tanır. Ki o da gerçekleşemeyecek. Çünkü Amerikalı Türkiye’den alacağını aldı. Asıl mevzu da son 5 yıldır kimse DTÖ’yü takmıyor. DTM fonksiyonel olarak işlemez hale geldi. Temyiz bünyesindeki yargıçların atanmamasını sağlayarak karar alma mekanizmasını tanıdı. Dolayısıyla bu karar çok da önemli değil” ifadelerini kullandı.