Fikri CİNOKUR
Antalya Ticaret Borsası’nda düzenlenen “Sektörel Sorunlar ve Beklentiler” konulu toplantıda buğday ve diğer hububat hasadı ile et ve süt üretiminde yaşanan sorunlar ve yeni seçilecek politikacılardan beklentiler tartışıldı. Bölgede buğday ve hububat hasadının başladığı belirtilirken TMO’nun bir an önce buğday fiyatını açıklaması istendi. Buğday ithalatının bu hasat döneminde durdurulması gerektiğini ifade eden üreticiler, “İthalat yerine iç piyasada üreticinin buğdayının alması değerlendirilmeli” dedi.
“TMO’dan fiyat bekliyoruz”
Antalya Ticaret Borsası Meclis Üyesi Nuri Büyükselçuk, hububat sektörünün beklentisinin öngörülebilirlik, sürdürülebilirlik ve belirsizliklerin ortadan kalkması olduğunu söyledi. Hububat üreticisinin TMO’nun vereceği fiyatı beklediğini anlatan Büyükselçuk, üreticinin seçim öncesi buğday ve hububat ithalatını durdurmasını istediğini söyledi. Büyükselçuk şunları kaydetti: “Belirsizlikler kalkarsa insanlar önlerini görüp yatırım yapabilirler. Şu an yatırım yapmak ve yatırım kararı almak mümkün değil. Resmi Gazete’de yayımlanan kararla tüm hububatlara arpa, mısır, buğdaya yüzde 130 vergi geldi. Daha önce buğdayda yüzde 45, arpada yüzde 35, mısırda yüzde 25 olan gümrük vergileri 31 Aralık 2022’de sıfırlanmıştı. 1 Mayıs itibariyle yüzde 130 vergi geldi. Bu sanırım bir nevi de hasada hazırlık. Geçen yıl TMO çoğu üreticinin de kabul ettiği iyi bir fiyat verdi. Şu an herkes bu yılki fiyatları bekliyor. Buğday ve hububatta dünya fiyatları verilmeli. Fark olursa bu makas teşviklerle kapatılmalı. Üreticinin enerji, gübre, akaryakıt gibi giderleri karşılanmalı.” Türkiye’nin 20 yıldır aynı miktarda buğday ürettiğini, buna karşılık Rusya’nın üretimini bu süre içinde 3 kat artırdığına dikkat çeken Büyükselçuk, “Üretimimizi artıramadık. Aynı miktar arazide üretimimizi artırmalıyız. Seçim sonu döviz kuru, faizler ne olacak. Krediye ulaşamıyoruz” dedi.
“Süt para etmediği sürece etten hayır beklemeyin”
ATB Meclis Üyesi Adnan İngeç de Ramazan ayında et sektörünün az da olsa hareketlendiğini, ancak Ramazan’ın sona ermesiyle bunun sona erdiğini bildirdi. İngenç şöyle konuştu: “Et sektörü biraz durgunlaştı. Fiyatlar anormal yükseliyor. Etin kilosuna her hafta 5-10 TL zam geliyor. Yeni 235 liraya dana kesildi. 235 TL’ye kesilen dananın kasaba maliyeti 310 TL. Yani bugün piyasada 310 liranın altında alınan etlerde tabiri caizse hile hurda vardır ya da bir sıkıntı vardır. 310 TL kasaba giriş maliyeti var. Tarım Bakanlığı’nın yayınladığı bir bildiri var. 85 bin canlı hayvan 4 bin 500 ton karkas et ithalatı açmışlar. O’nu da Ankara’da 500 markete vereceklermiş… Kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılacak. Diğer esnafın günahı ne? Etteki sübvanseyi yerli üreticiye verselerdi belki de biz bu işleri yarı yarıya çözmüştük. Günü kurtarmak için sübvanse ediliyor.”
Devletin üreticiyi sübvanse etmesi gerektiğini anlatan Adnan İngenç, “Hep günü kurtarmak için sübvanse yapılıyor, devlet bunun zararını çekiyor. Bu nereye kadar sürecek. Hep aynı şeyleri konuşuyoruz. Önümüzdeki ayda aynı şeyi konuşacağız. Emin olun ki seneye de aynı şeyleri konuşacağız” diye konuştu. Türkiye’nin ette ithalata bağımlı olduğunu anımsatan İngenç, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz hep ithalata bağımlıyız. Bu işin sonu ne olacak? Hububat üreticisi ne diyor? ‘Vergi geldi, yem yükseldi’ diyor. Onlar da ithalata bağımlı. Şimdi onun etkisi ete yansımayacak mı, süte yansımayacak mı? Bugün insanoğlunun en büyük protein kaynağı et, süt ve yumurta. Tarım Bakanlığı’nın ilk önce bunu halletmesi lazım. Sonra diğer detaylara bakılmalı. Sütçü kazanmadıkça ette sıkıntı bitmez. Süt para etmedikçe etten hayır beklemeyelim.”
“Halen damızlıklar kesiliyor”
ATB Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Simav, özellikle süt üretiminin sübvanse edilmesi gerektiğini ve yeni dönem siyasetçilerden beklentilerinin bu olduğunu bildirdi. Simav, “Yabancı çiftçinin ürününü alıp Türkiye’de tüketiciye sunarken aradaki yapılan görev zararı Türk üreticisine sübvanse edilseydi süt ve et fi yatı konularını çok konuşmuyor olacaktık” dedi. Şu anda elbette maliyetlerin olduğunu, arz-talep dengesizliği yaşandığını ifade eden Simav şöyle devam etti: “Talep var et yok, talep var süt yok. Çözüm ne ithalat… Oysa 2 yıl önceden başlayıp süt üreticisi sübvanse edilseydi, üreticisi süt veren hayvanlarını kestirmeseydi, bugün etlik materyal de elimizde vardı, sütlük materyalde.” Et fi yatlarının bu kadar yükselmesinden dolayı hala damızlık hayvanların kesildiğini anlatan Simav, şunları kaydetti: “Hala damızlık inekler kesiliyor, süt veren inek kesiliyor. Buradaki tek olay yabancı çiftçiye verilen, ithalatta meydana getirilen görev zararının Türk çiftçisine vererek üretimi Türkiye’de yaptırmak. Türk çiftçisi desteklenmeli. Paramız yabancı çiftçiye gideceğine kendi üretimimizi kendimiz yapmamız gerekiyor. En küçük bir krizde maliyetler yüksek ise devlet sübvanse etmeli. Başka yolu yok bunun. Üretici için özel bir maliyet sistemi getirilecek o üretici o ürünleri, gübresini, mazotunu enerjiyi, buradan karşılayacak ya da sübvanse edeceğiz, başka çaremiz yok. Önümüzdeki dönemin en önemli konusu bu. Yemde nesil üretimlere geçmemiz lazım.”