Murat KÜÇÜK-Hasan COŞKUN
EKONOMİ ve Sertrans Logistics iş birliğinde, Sakarya Ticaret Odası’nın ev sahipliğinde yedincisi düzenlenen Dış Ticarette Yeni Ufuklar buluşması, Türkiye’nin ihracatçılarına katkı sağlamaya devam ediyor. Yoğun bir katılım ile gerçekleşen etkinlikte açılış konuşmasını yapan Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı A. Akgün Altuğ, Sakarya’nın üretim ve ticaret gücüne dikkat çekti.
“Sakarya, tükettiğinden fazlasını üreten özel bir şehir” diyen Başkan A. Akgün Altuğ, şehirde ticaret, sanayi, tarım, turizm ve beşeri sermayenin entegre bir şekilde gelişerek hepsinin birbirini beslediğini dile getirdi. Son 10 yılda hem Türkiye’nin hem de Sakarya’nın ihracatta gelişim gösterdiğini belirten Başkan Akgün, “Öyle ki geçtiğimiz yıl 254 milyar dolar ile rekor seviyede ihracat gerçekleştirildi. Sakarya’da son iki yıldır 5 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştiriyoruz. Bu değerler bizi ülkemizin en büyük 7’nci ihracatçısı yapıyor” dedi.
Son yıllarda ortalama 2 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası verdiklerini hatırlatan Akgün, toplam ihracatın %2,5 ila %3,30 arasında değişen bir oranını Sakarya’nın yaptığını söyledi.
A. AKGÜN ALTUĞ: SAKARYA, OTOMOTİVDE BİR MARKA OLDU
Sakarya’nın özellikle otomotiv endüstrisinde bir marka olduğunu belirten Akgün, “Bu sektörde son 10 yılda toplam 36,5 milyar dolarlık ihracat ile ülke ekonomisine ciddi katkı sağladık” dedi. Akgün, otomotiv endüstrisi ihracatında Kocaeli, İstanbul ve Bursa’nın ardından 4’üncü sırada yer aldıklarının da altını çizdi. “Tarıma dayalı ihracat değerimiz 2 yıl öncesine göre yaklaşık 2 katı arttı” diyen Akgün, Sakarya’da geçtiğimiz yıl yaklaşık 100 bin ton fındık üretimi yapıldığını ve bunun Türkiye’ üretiminin %14’üne karşılık geldiğini dile getirdi. Süs bitkileri üretiminde de Sakarya’nın bir marka haline geldiğini sözlerine ekleyen Akgün, “Ülkemizde üretilen süs bitkilerinin %25’i şehrimizde üretiliyor. Süs bitkisi üretiminde 2’inci sırada yer alıyoruz” şeklinde konuştu. Yılın ilk 4 ayında 148 ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini söyleyen Akgün, bunun yüzde 82’sini Avrupa Birliği ve İngiltere’ye yaptıklarını ifade etti. “Firmalarımızı ve ihracatçılarımızı Avrupa Yeşil Mutabakatı’na da hazırlıyoruz” diyen Akgün, sene sonunda 1000 ihracatçı hedefine ulaşacaklarının da altını çizdi.
PROF. DR. ERHAN ASLANOĞLU: YAŞANAN YAVAŞLAMA MI RESESYON MU?
Yaşanan durumun yavaşlama mı yoksa resesyon mu olduğunu katılımcılara soran Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, şunları söyledi: “Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası dünya bir yavaşlama dönemine girdi ve bu yavaşlamanın resesyona dönüşme ihtimali tartışıldı. Hızlı enfl asyon sonrası dezenfl asyon dönemi başladı. IMF raporuna göre dünya ekonomisi salgında 3,2 daralmış. Bu II. Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en büyük daralma, salgın sonrası yaşanan 6,2’lik büyüme ise savaş sonrası yaşanan en yüksek büyüme. Bu şunu gösteriyor; Covid-19’un ekonomiye etkisi, II. Dünya Savaş ile aynı. Bu sene global büyüme tahmini 2.8 olarak açıklandı. Yaşadığımız durumun resesyon olabilmesi için büyümenin 2.5’in altında kalması gerekiyor. Demek ki biz bir resesyon yaşamıyoruz ancak güçlü bir yavaşlamadan bahsedebiliriz.” Verilerin dünyadaki ticaret hacminin yavaşladığını gösterdiğini belirten Erhan Aslanoğlu, ihracat siparişlerinde ise artış olduğunu söyledi ve bunun olumlu bir gelişme olarak yorumlanabileceğine dikkat çekti. Çip krizi gibi sorunlarla yavaşlayan otomotivde krizin kısmen aşıldığını söyleyen Aslanoğlu, deniz ticareti, hava kargo ve konteynır gibi sektörlerin yavaşladığını aktardı. “Enflasyonun ABD’de 5’in altına, Avrupa’da ise 7’nin altına indiğini görüyoruz” diyen Aslanoğlu, “Tüm dünyada emtia fi yatları aşağı düştüğü için enflasyonun da düşmeye devam edeceğini öngörüyorum” tespitinde bulundu.
“Jeopolitik riskler stagflasyonu getiriyor”
“Dünyadaki jeopolitik risklerin devam etmesi stagflasyonu getiriyor” diyen Aslanoğlu, “Yani üretimde düşüş, enfl asyonda artış ortamı doğuyor. Böyle bir tablo oluşursa, enerji ve gıda fi yatlarının arttığı dünyada resim değişir ki bence bu risk var” dedi. ABD ve Avrupa’da bankaların hassaslaştığını dile getiren Aslanoğlu, “Stagflasyon ortamları bankaları bozar. Durgun dönemlerde sorunlu kredilerin sayısı artar. Bugün dünyada 300 trilyon dolardan fazla borç var. Her yavaşlamada bu borç nasıl ödenecek sorusu gündeme geliyor ve piyasa tedirgin oluyor. Ayrıca bakır, krom ve çelik gibi emtiaların da baskı altında olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
“Hizmet sektörü bu durumdayken, ücretler baskı altındayken Fed faiz artırmayacak ama uzun süre de indirmeyecektir” öngörüsünde bulunan Prof. Dr. Aslanoğlu, olası senaryoları şu sözlerle anlattı: “Dünya; yavaşlama mı resesyon mu sorusunun yanıtını arayacağı için emtiaların yatay yönde gideceğini düşünüyorum. İşler iyi giderse dolar zayıfl ayacaktır. Altın her halükarda yukarıyı zorlayacaktır. Borsalar da biraz yukarı doğru seyreder. Savaş ve benzeri nedenlerle kötümser senaryo olursa; enerji hariç tüm emtialar daha da aşağı gider. Gıda, yukarı yönde seyredecektir. Dolar güçlenir altın ise çok daha güçlü konuma gelir. Borsalar ise çok daha aşağı iner.”
SAKARYALI İHRACATÇI İLHAM VERİYOR
Cambridge öğrencisini giydiren de var, kök hücre teknolojisi ihraç eden de
Etkinliğin ikinci bölümünde düzenlenen panelde; Otokar İş ve Strateji Geliştirme Direktörü Cenk Evren Kükrer, Bambina Tekstil Genel Müdürü Nagihan Aygün, Kar Metal Genel Müdürü Fatih Kar, Kantec Genel Müdürü Kaan Akdoğan, Bloocell CEO’su Mustafa Cüneyt Çıkman ve Sertrans Lojistics Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Keleş, Hakan Güldağ’ın sorularını yanıtladı.
SERTRANS LOGISTICS YÖNETİM KURULU BAŞKANI NİLGÜN KELEŞ: E-TİCARET SONRASI İHRACATÇI HIZLI OLMAK ZORUNDA
“Geçmişte 10 günde Avrupa ile Türkiye arasında taşıma yapmak bir marifetken bugün taşımaların yüzde 70’i, 3-5 günde gerçekleşiyor. Ülke olarak Avrupa’nın en büyük ikinci araç filosuna sahibiz ancak firmalarımızın büyük bölümü 10 gün ve üzeri taşıma yapıyor. Bu imalatçılarımız için büyük bir dezavantaj çünkü günümüzde hız gerektiren e-ticaret ve e-ihracattan bahsediyoruz. Biz firma olarak 2008’den beri e-ticaret lojistiği yapıyoruz. 140 bin metrekarelik alanda, 2 bin kişi ile günde 400 bine yakın paketleme yapıyoruz. Pandemide daha da büyüyen e-ticaret ve e-ihracat, bürokratik bazı iyileştirmelere ihtiyaç duyuyor. Özellikle ödeme sistemleri ve ihracat sistemlerinin sadeleştirilmesi konusunda iyileştirmelere ihtiyaç var. Bu konuda kamuya sunmak üzere bir rapor hazırlıyoruz. Lojistik büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bütün hizmetlerin tek elden sunulması gerekliliği zorunlu hale geliyor. Artık ihracatçıların fiyat odaklı değil hız odaklı düşünmesi gerekiyor. Uluslararası nakliyede süreçler bölündükçe maliyetler artıyor ve zaman kaybı oluşuyor. Bu durum firmanın rekabetçiliğine zarar veriyor ve dezavantaja dönüşüyor. Türkiye; üretim gücü yüksek bir ülke ve giderek Çin’den kayan üretime de ev sahipliği yapıyor. Biz bu esnekliğimiz ve üretim gücümüzü doğru lojistik ile birleştiremezsek istediğimiz sonuçları alamayız. Türkiye’de depo eksiği var. Biz bütün Marmara Bölgesi’nde depo bulmakta zorlanıyoruz. Hem sanayici hem de bizim için bir sıkışmışlık var. Anadolu’ya gitmek avantajlı gibi görünse de rekabetçiliği kaybettiriyor. Artık konu hız, üretici de ihracatçı hızlı olmak zorunda.”
OTOKAR İŞ VE STRATEJİ GELİŞTİRME DİREKTÖRÜ CENK EVREN KÜKRER: TİCARİ ARAÇ İHRACATINDA KURALLARI AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI BELİRLİYOR
“Bugün dünya otomotiv piyasasında bağlantılı araçlar, otonom araçlar, elektrikli araçlar ve paylaşımlı hareketlilik gibi 4 trend öne çıkıyor. Dünyanın birçok noktasında ticari araç sürücüsü bulunamıyor. Avrupa’da otonom araçlar konusunda önemli çalışmalar var. Ticari araçların elektrikli olması yönünde çalışmalar artıyor. Türkiye’nin ilk elektrikli otobüsünü yapan şirket olarak Avrupa’ya yönelik çalışmalarımızı Yeşil Mutabakat rehberliğinde sürdürüyoruz. Elektrikli ve hibrit araçların gücü daha da artıyor. Elektrikli ticari araçlarda dünyanın birçok noktasından sipariş alıyoruz. Son 10 senede, her yıl ihracat gelirlerimizi yüzde 40’tan fazla artırdık. 2022’de gelirlerimizin yüzde 70’ini ihracattan elde ettik. Bütün ihracatçıların en büyük sorunu kur. O şimdi düzelmeye başladı. Diğer sorun ise finansman. Bir de bizler uzun vadeli anlaşmalar yapan şirketler olduğumuz için fiyat istikrarı çok önemli. Orta ve uzun vadeli sorun ise insan kaynağıdır. Yeni pazarlar için ihracat teşvikleri de gelmelidir. Bu ihracatçının önünü açar.”
BLOOCELL CEO’SU MUSTAFA CÜNEYT ÇIKMAN: “İHRAÇ ETTİĞİMİZ ÜRÜNÜN KİLOSU 10 KİLO ALTINA EŞDEĞER”
“Biyoteknoloji alanında ODTÜ ve Johns Hopkins üniversitelerinde yaptığımız çalışmaların meyvelerini aldık. Bloocell olarak 3D yazıcılarda yapay doku iskelesi üretiyoruz. Özellikle kemik ve kıkırdak dokularında, enjekte ettiğimiz sıvılarla vücudun bozulan yerleri kendisinin tamir etmesini sağlıyoruz. Özellikle plastik cerrahideki çene ameliyatlarında ve diğer yumuşak doku operasyonlarında başarılı sonuçlar elde ediyoruz. Yapay organa doğru gidiyoruz. Birçok ülkenin savunma bakanlığından büyük doku sorunlarına karşı neler yapılabileceği konusunda talepler alıyoruz. En son Düsseldorf’ta Heinrich Heine University ile klinik çalışma başlattık ve idrardan kök hücre elde edilmesini sağlıyoruz. Bu hücreleri kendi iskelelerimizi entegre ederek yeni doku oluşumunu sağlıyoruz. 2023 sonuna kadar daha büyük doku kayıplarını da iyileştirerek yapay organa giden yolculuğu başlatmış olacağız. Bu bağlamda çok klinik çalışma var ama gururla söyleyebilirim ticarileşen ilk çalışma budur. Şu anda 1000 hastayı tamamladık. Azerbaycan, Irak, İspanya, İtalya, Almanya ve İngiltere gibi ülkelere ihracat yapıyoruz ve oradaki sağlık bakanlıklarında da ürünlerimizin kaydını gerçekleştiriyoruz. Ürettiğimiz ürünün kilogramı 10 kilogram altına eşdeğer. Yatırım fonları ve kitle fonlamaları ile çalışmalar yürüterek global marka olma hedefinde yürüyoruz. 2-3 yıl içinde 1 milyar dolarlık şirket (unicorn) olacağız. Pazarımız 35 milyar dolar ve biz bu pazardaki 2 şirketten biriyiz”.
KAR METAL GENEL MÜDÜRÜ FATİH KAR: 2030’DA DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ OLMAK İSTİYORUZ
“2001 yılında Türkiye’nin makine ihracatı 1,8 milyar dolarken bugün 26 milyar dolara geldi. Ülkemiz bu alanda yaklaşık 14 katlık bir artış yaşadı. Dünyada 2001’de 964 milyar dolar olan sektör bugün 2,5 trilyon dolara ulaşmış durumda. Sektör olarak büyüme oranı ve hızımızın dünyanın ilerisinde olduğunu görüyoruz. Fakat işin bir de kötü tarafı var ithalatımız da sürekli artıyor. Geçen yıl 38 milyar dolarlık ithalat yapmışız. Bu makinelerin birçoğu ülkemizde üretilebilir makineler. Bizim asıl odaklanmamız gereken konu imaj ve marka değeridir. Birinci sırada Almanya’nın yer aldığı ‘bu ülkede yapıldı’ imaj sıralamasında maalesef 38’inci sıradayız. Bir diğer problemimiz de ölçek problemi… Ölçekli üretim yapamıyoruz maalesef bu nedenle ithalatımız daha da artıyor. Kar Metal olarak son 4 yılda özellikle insansız makinelere odaklandık. Dünyanın en hızlı kesim yapabilen testere makinesi Kar Metal tarafından üretiliyor. Disk bıçaklı testerelerde çalışma prensibini değiştirerek yüzde 60’a yakın enerji tasarrufu sağlayan ürünler ortaya çıkardık. Şimdi otomatik robotik kolların üretimine başladık. Bunu da yakın zamanda fuarda tanıtacağız. Hedefimiz 2030 yılında kendi sektörümüzde dünyanın en büyüğü olmak.”
KANTEC GENEL MÜDÜRÜ KAAN AKDOĞAN: ZENGİN TÜRK MUTFAĞININ TALEPLERİ KANTEC’İN GELİŞİMİNDE BAŞROL OYNADI
“Savunma, otomotiv ve iklimlendirme sektörlerine yönelik çalışmalar yaptıktan sonra beyaz et sektörünün öncü şirketlerinden bir tanesinin talebi ile farklı bir alana giriş yaptık. Avrupa’da tavuk 7 farklı parçaya ayrılıyor ve makineler buna göre çalışıyor. Türk mutfağı ise zengin çeşidi sebebiyle tavuğun farklı bölgelerine ihtiyaç duyuyor. Bu durum bizim de çalışmalarımızı etkiledi ve 500 farklı değerde çalışan bir ürün ortaya çıkarttık. Daha sonra robot projesi önümüze geldi ve biz en sonunda bir robot ortaya çıkarttık. Kanatlı sektöründe yerli ilk makine ortaya çıkmış oldu. Özellikle kelebek çıkartma makinemiz dünyada büyük ilgi gördü. Biz bundan şunu öğrendik; iyi bir makine ortaya çıkardığınızda müşteriler sizin diğer makinelerinizi de merak ediyor. Bugün yüzde 80 ihracata ulaşmış durumdayız. 6 yılda 50 makine sattık ama özellikle son 1 yılda Avrupa’ya 30 makine ihraç etmeyi başardık. Şu an ihracatçının en büyük sorunu vize alamamak. Çünkü malı satmak yetmiyor müşteri servis desteğinin de garantisini istiyor. Vize alamazsak nasıl müşterimize destek olacağız? Bu sorunun acil çözülmesi gerekiyor.”
BAMBİNA TEKSTİL GENEL MÜDÜRÜ NAGİHAN AYGÜN: ÇOCUĞUNUN OKUL KIYAFETLERİNİ BEĞENMEYİNCE İŞ KURDU, ŞİMDİ OXFORD’U GİYDİRİYOR
“Çocuğumun okul kıyafetlerini beğenmediğim için onların okul kıyafetlerini değiştirerek ticarete başladım. Bunu gören diğer okullardan da sipariş alınca kendimi ticaretin tam ortasında buldum. Sakarya’da bir imalathane kurdum. Daha sonra tüm Türkiye’ye yayıldım ve 40’a yakın kolejin okul kıyafetlerini verdim. Bununla da kalmayıp bütün Türkiye’deki üniversitelerin cübbe ve keplerini vermeye başladım ve 70 bin takım cübbe sattım. Sonrasında fabrika sahiplerinden gelen talepler doğrultusunda iş elbiseleri üreterek farklı bir alana geçiş yaptım. Kafe, restoran, otel derken birçok sektörün kıyafet ihtiyacını karşılayan Bambina doğmuş oldu. Pandemi ile medikal ürünlerin satışına başladım. Bu durum Avrupa’nın da dikkatini çekti ve ciddi talepler geldi. Sonrasında Avrupa’daki üniversitelerin kıyafetlerine odaklandım. Araştırmalar yaparak İngiliz Kraliyet Ailesi’ne hizmet veren bir şirkete ulaştım ve onun taşeronluğuna başladım. Bugün Cambridge ve Oxford’un cübbelerini ben giydiriyorum. İhracat teşvikleri konusunda geri ödemeler yavaş oluyor. Fuar konusunda da teşvikler verilmesi gerekiyor.