Esra ÖZARFAT
Bursa’nın yüzde 65’inin kaçak yapılaşma tehdidi altında olduğunu ve kentsel dönüşümün hızlı bir şekilde başlatılması gerektiğini savunan İnşaat Müteahhitleri Sanayici İşadamları Derneği (İMSİAD) Başkanı Şeref Demir, kentin her yıl yaklaşık 60 bin kişilik göç aldığını, ancak yeni imar alanları açılmaması nedeniyle kaçak yapılaşmanın giderek arttığını söyledi. İnşaat sektörünün her yıl yalnızca nüfus artışını baz alarak kentsel dönüşüm dışında en az 20 bin yeni konut üretmesi gerektiğini belirten Demir, “Geçen yıl satılan konut sayısı 17 bin. 2022’de nüfus artışından oluşan talebi bile sağlayamadık. Bir de bunun kentsel dönüşüm kısmı var. Bugün Bursa ovasının sadece adı kaldı. Bursa’nın yüzde 65’i kaçak yapıyla dolu. Sebebi de arsa üretilemiyor olması. Süreç içerisinde kentsel dönüşümün hızlanması gerekiyor. Arsa ile ilgili yeterli alanımız var” dedi.
2000 yılı öncesi yapıların tamamının mevzuat değişikliklerinden dolayı riskli yapı stoğu olarak kabul edildiğini ancak bu konuda bir çözüm üretilmediğini kaydeden Şeref Demir, bu noktada en büyük görevin kamuya düştüğünü vurguladı. “Kentsel dönüşümde yol katledebilmek için kamu gücü devreye girmeli. Vatandaşın inisiyatifine bırakılmamalı” diyen Şeref Demir, “Aksi halde dönüşüm çok zor ilerliyor. Şu anda kamu yetkisini kullanmamakla birlikte riskli yapı olarak kabul edilen binalarda hala oturanlar bulunuyor. Bu noktada yerel yönetimler yetkilerini tam olarak kullanmalı. Bursa’da bazı ilçelerde başlayan kentsel dönüşüm kamuoyuna ‘rantsal’ dönüşüm olarak lanse edildi. Yanlış bir algı oluşturuldu” diye konuştu.
“Dönüşümde eşit değil, adil olunmalı”
Bursa’da kamuya ait kayda değer alanlar bulunduğunu hatırlatan Şeref Demir, bu alanların imara açılabileceğini, oluşturulacak rezerv alanların da diğer ilçelerdeki kentsel dönüşümü desteklemek için kullanılabileceğini bildirdi. Demir, “Kentsel dönüşümde özellikle sosyal devlet ilkesi eşit değil adil olmalı. Geniş alanlar açıp rezerv alanlar oluşturulmalı. Riskli yapıları hızlıca dönüştürmeliyiz. Bu noktada kamu sürükleyici olmalı. Adil şekilde alternatif çözümler oluşturulabilir” değerlendirmesini yaptı.
“Arsa stoklamak suç sayılmalı”
Öte yandan imara açılacak arazilerde arsa spekülasyonların da önüne geçilmesi gerektiğine vurgu yapan Şeref Demir, vergilendirme sisteminin de arsa stokçuluğuna teşvik ettiğini savundu. Sanayiciler başta olmak üzere yatırımcıların birikimlerini üretime ve ihracata yatırarak ekonomiye kazandırmak yerine arsa alarak kar elde etme yoluna gittiğinin altını çizen Demir, “Arsa stoklamak suç sayılmalı. Oysa bugün stok yapanlar ödüllendiriliyor. İnşaat sektöründeki bir firmanın arsa alması cezalandırılırken, sektör dışından birinin alması, stok yapması ve bekletmesi vergilendirme sistemi içinde ödüllendiriliyor. Arsayı elinde uzun süre bekletmenin bir müeyyidesi olması lazım. Bu noktada emlak vergisi artırılabilir” değerlendirmesini yaptı.
“Yap-sat değil, yap-sabret dönemindeyiz”
İnşaat sektörünün kar marjı yüksek olan bir sektör gibi görüldüğünü ancak gelinen noktada yap-sat değil, yap-sabret döneminde olduklarını ifade eden Şeref Demir, konut satışlarında bir durağanlık gözlendiğini dile getirdi. Demir şunları söyledi: “Şu anda konuta çok talep var ama maliyet, emtia ve arsa fiyatlarındaki artışlarla gelir seviyesinin artışı eşit seviyede olmadığı için bir geçiş dönemi yaşanıyor. Mevcut müteahhitlerin sermaye yetersizliği de satışların düşmesine neden oluyor. Seçimlerin ardından belirlenecek ekonomik stratejiler belirleyici olacaktır. Piyasada güven ortamı çok önemli.” Konut sektörüne yönelik yapılacak kredi düzenlemelerinin devreye alınmadan önce açıklanmasını doğru bulmadıklarına işaret eden Demir, aradan geçen sürede tüketicide bir indirim beklentisi oluştuğunu, bunun da konut satışlarına olumsuz etki ettiğini bildirdi.