Ayşe Nazmiye Uça / Datassist Bordro Servisi Yönetim Kurulu Başkanı
“Firmalar artık geleneksel yöntemlerle iş yapmıyor”
Deneyim tasarımı aslında İnsan Kaynakları ile alakalı görünmese de aslında birbiriyle ilişkili. Özellikle personelin motivasyonu kullanılan programlar ve uygulamalarla son derece ilgili. O yüzden çalışanın deneyimini doğrudan etkileyen çok önemli bir konu. Siz ne düşünüyorsunuz?
Gerçekten doğru, son zamanlarda iş yapma şekillerimiz de oldukça değişti. Birçok firma artık geleneksel yöntemlerle iş yapmıyor. Hal böyle olunca tasarım da işin içine girmeye başlıyor. Kullanıcı deneyimi tasarımı dediğimiz şey disiplin çok geniş bir spektrum. Deneyim tasarımı konusunu genelde dijital tarafıyla açıklıyoruz ancak bunun bir de fiziksel tarafı var. Bir mağazanın veya iş yerinin genel deneyiminde de böyle pratikler çalışabiliyor. Uzaktan çalışma veya buna benzer bir şey devreye girdiği zaman işin içine çok fazla değişken giriyor.
▶Deneyim tasarımı öyle bir noktaya geldi ki çalışanın en büyük bağlantısı burada. Ancak buna çok fazla önem verilmiyor. Siz ne dersiniz?
Bu zamanla gelişen bir duygu ve markayla olan ilişkinizi de belirliyor. Meslek jargon kullanıldığında bazı şeyler olduğundan daha karmaşık görünebilir, ama bu aslında bir bakkala girip oradan domates alırken de vardır. Bakkaldan bir şey almaya girdiğiniz zaman -deneyim tasarımı dilindeorada bir sürü temas noktasıyla karşılaşıyorsunuz. Girişteki tabela, içerdeki raflar, ürünler, bakkalın kendisi dahil bunların hepsi birer temas noktası. Bu unsurların hepsi çok iyiyken bakkalın yüzü düşükse bu çok rahatsız edici olabiliyor. İkinci, üçüncü kez gittiğinizde de bu sizi rahatsız ediyorsa oradaki domatesin ne kadar iyi olduğu artık daha düşük önemde bir şeye dönüşmeye başlıyor. Tam karşı tarafta domatesi o kadar da iyi olmayan ama görece güler yüzlü bir bakkal varsa bir süre sonra oraya yöneliyorsunuz. Bütün deneyimler için benzer örnek geçerli.
▶Çalışan ve çalışan deneyimi açısından da şirketin İnsan Kaynakları uygulamalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan Kaynakları uygulamaları görece olarak çok eski olabiliyor ve bu şirket içinde pek öncelendirilmiyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu, projelerde bizim de karşılaştığımız bir durum. Örneğin şirketin 5 tane faal projesi varsa ve bunların 4 tanesi dışarıya dönükse zaten bütçenin %95’ini alıyorlar. İçeriye dönük olan proje ise matematiksel olarak alması gerekenden hem önem olarak hem de bütçe olarak çok daha düşük bir değer alıyor. Sebebi de stratejik anlamda önem verilmemesi olabilir. En azından benim gözlemlerim bu yönde oldu.
▶Burada testin önemi ne kadar? Bu test aşamalarında yapay zeka kullanılıyor mu?
Yapay zeka kullanımının henüz bizim alanda yerleşik olarak kullanılabilmesi için biraz daha yolu var gibi görünüyor. Yapay zekanın bize güvenilir anlamda test sonuçları verebilmesi için benim gördüğüm alternatifler henüz yeterli değil. Yapay zekayla küçük şeyleri test edip sonuç alabiliyorsunuz. Deneyim tasarımı yolculuğunun belirli yerlerini yapay zekaya bırakıp kalanını sadece kontrol ettiğimiz zamanlar oluyor. Bu süreçte test çok belirleyici bir şey. Çünkü benim bir problemin çözümüne dair süper bir fikrim olabilir ama bunun süper olduğuna benim inanmış olmam çok ufak bir şey ifade ediyor; uygulanmadan önce her fikrin test edilmesinde yarar vardır.
“Deneyim tasarımı özünde, bazı hataları önden görüp onlara çözüm üretmek”
▶Deneyim tasarımı benim gördüğüm kadarıyla son yılların mesleği. Son zamanlarda da çok ihtiyaç olduğunu görüyorum. Bu gelecek için güzel bir meslek mi, nasıl görüyorsunuz?
Aslında tekerleğin icadından beri zaten bir deneyim tasarımı yapıyoruz, bir şeyleri üretiyor, test ediyoruz; daha iyi olsun diye geliştiriyoruz. Deneyim tasarımı özünde; çok sayıda üretmeden test edip, bazı hataları önden görüp, onun bağlamını kullanıcıya odaklayıp hayata devam etmek. Son zamanlarda biraz daha revaçta olmaya başladı. Bu da 80’lerde, 90’larda sıkça telaffuz edilmeye başlanan kullanılabilirlik ile bağlantılı bir şey. Bir süredir insanla cihaz etkileşimini regüle etmeye çalışıyoruz. Bunlarla alakalı belirli standartlarımız da var. Ancak açık pazara döndüğümüz zaman belirli şeyler çok daha farklılaşıp pazara özgün hale gelebiliyor. Bu durumda da işin içine kullanılabilirlik giriyor. İnsan yapımı bir ürünün ne düzeyde amacına uygun ya da ne düzeyde kolay etkileşime sahip diyebileceğimiz şekilde incelememize yardımcı olan bir kriter seti var. Bu biraz deneyim tasarımının özünü oluşturuyor diyebiliriz. Bu zamanla ilerledi ve rekabet oluşmaya başladıkça da firmalar çeşitli temas noktalarında (mağazalar, mobil uygulamalar, çalışan deneyimi vb.) bir miktar farklılaşabilmek için bu yaklaşımı kullanmaya başladılar. Böylece piyasa biraz büyüdü, piyasa büyüdükçe servis veren firmaların ve çalışanların sayısı arttı.
▶Datassist’in eski çalışanlarından biriydiniz, birlikte uzun süre çalıştık. Dönem dönem çatışmalar da oldu ve sanırım kariyer yolculuğunuz böylece değişime uğradı. Sizi nasıl değiştirdik?
Datassist’i her zaman iyi bir şekilde anıyorum. Benim endüstriyel, görece daha büyük ölçekli satış faaliyetlerinden pazarlamaya dönüşümün başladığı yer burasıydı. Benim için çok da öğretici bir yerdi. Datassist’te, markanın kendi doğasından gelen hatasızlık durumu beni çok beslemiştir. O dönem burada birlikte çalıştığımız arkadaşların kattığı şeyler de çok önemliydi.
▶İnsan Kaynakları programları genellikle kullanımı ve çalışanların hiç de keyif almadığı şeyler. Siz ne düşünüyorsunuz?
Ben de bu konuyla alakalı birçok projede yer aldım. Genel olarak gördüğüm şey şu: Özellikle kurumsal firmalar tek bir uygulama ile işlerini yürütmüyorlar. Bunları tek bir arayüze toplamak çoğu zaman imkansız. İnsan Kaynakları tarafı için de bunu tekilleştirmek çok zor oluyor. Örneğin işe yeni başlıyorsunuz size bir sürü farklı giriş bilgisi olan bir liste veriliyor. Her işi farklı uygulamadan yapıyorsunuz ve bu biraz korkunç.
“Tarif ettiğimiz şey sanattan ziyade zanaat”
▶“Design Thinking” deneyim tasarımının tam olarak neresinde?
Son dönemlerde bu terimin içi biraz boşaltılmış olsa da Design Thinking aslında çok güzel ve faydalı bir yaklaşımdır. Bir tasarımcı perspektifiyle bir işi, tasarımı gerçekleştirmek. Design Thinking’de de deneyim tasarımında da tasarım dediğimiz şeyde aslında artistik bir şeyi çok fazla tarifleyemiyoruz. Çoğunlukla tariflediğimiz şey sanattan ziyade bir zanaat. Deneyim tasarımında tasarımı konumladığımız yer genellikle bir problem çözme durumu. Bir probleme ihtiyacımız var. Örneğin bir şirkete başvuru sürecinde bir şeylerin ters gitmesi, çalışanın ortalama vadede belirli şeylerden dolayı şirkete antipati duymaya başlaması gibi. Sonrasında gerçek bir tasarımcı perspektifiyle bu problemi ortaya koyup bunun üzerinde olası çözüm önerileri geliştiriyoruz. Bu olası çözüm önerilerinin de bir kısmını rafa kaldırıyoruz, kimisi yasal süreçlerden kimisi de uygulanabilirlik sorunlarından hayata geçmiyor. Bunların içinden uygulanabilir olanları alıp küçük bir prototip oluşturup yarattığımız belirli ortamlarda test ederek uygulamaya başlıyoruz.