Türkiye, bugünlerde Orta Doğu’daki “fırtınanın” dışında kalmış bir görüntü çiziyor.
Orta Doğu’da tarih sanki geriye işliyor gibi. İngiltere, eski sömürgesi Irak’a ülkenin en kritik yerinde kurulacak yeni bir askeri üs, çok sayıda ekonomik anlaşma, milyonlarca Sterlin yatırım ile geri dönerken, Fransa da eski sömürgesi olan Suriye’de hareketlendi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Şam’da yönetimi devralan HTŞ Lideri Colani’yle (Ahmet El Şara) doğrudan temas kuran ilk AB ülkesi lideri oldu. Macron telefon görüşmesinde Colani’yi resmi ziyaret için Paris’e de davet etti.
FRANSA SURİYE’YE GERİ DÖNÜYOR
Elbette bu telefon görüşmesinin önemli bir sonucu da oldu Fransa açısından; Şam’ın yeni yönetimi Lazkiye limanındaki konteyner terminalinin işletilmesi için Fransız nakliye ve lojistik grubu CMA CGM ile yeni bir sözleşme üzerinde uzlaşıldığını açıkladı. Colani’nin Ankara ziyaretinden “bol bol işbirliği temennisi” yapılıp, iki ülke arasında herhangi bir ekonomik, askeri ya da siyasi anlaşma haberi çıkmazken, Fransa’nın Macron’un tek bir bir telefon görüşmesiyle böylesine somut ve kritik bir sözleşmeyi “kotarması” üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.
Bitmedi;
Fransa, Suriye’deki siyasi belirsizliği “kendi koyacağı şartlarla” çözmek için de harekete geçti. 13 Şubat’ta Paris’te bir Suriye toplantısı düzenlenecek. Suriye’nin yeni Dışişleri Bakanı da bu uluslararası toplantıya katılacak.
Türkiye’den ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan davetli. Ancak Fransa yönetimi, Fidan’a bir yandan resmi davetiye gönderirken, diğer yandan adeta “gelme” dercesine, Türkiye’nin resmen terör örgütü olarak tanıdığı Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrol eden PYD-YPG temsilcilerini de çağırdı konferansa.
Bir başka gelişme ise HTŞ güçlerinin Lübnan sınırında hareketlenip, bölgedeki Hizbullah milisleri ile çatışmaya girmesi; HTŞ perde önünde İsrail’le “düşmanmış” gibi dururken, perde arkasında İsrail’in “düşmanlarıyla” savaşır bir görüntü veriyor.
Ankara ise hem Fransa’nın daveti, hem HTŞ ile Hizbullah arasında yaşanan çatışmalar, hem de Suriye’ye ilişkin Türkiye’yi giderek daha çok dışlayan yeni gelişmeler konusunda sessizliğini koruyor.
FİLİSTİN MESELESİNDE DE ANKARA SESSİZ
Ankara’nın sessizliği sadece Suriye konusunda da değil.
ABD’nin yeni Başkanı Trump, Gazze Şeridi’ne el koyup, burayı bir “Amerikan Riviera’sına çevirmekten” bahsederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bu açıklamalara herhangi bir tepki şu ana kadar gelmiş değil.
Oysa Ürdün, Trump’ın planına şiddetle karşı çıktı. Amman yönetimi, Filistinliler’in zorla Ürdün’e gönderilmeye çalışılmaları halinde bunu İsrail’e karşı “savaş nedeni sayacağını” duyurmaya başladı.
Mısır’dan da Trump-Netanyahu ikilisinin Gazze’yi Filistinsizleştirme planına tepkiler, henüz “savaş ilanı” aşamasına gelmemiş de olsa, epeyce sert. Suudi Arabistan bile topa girip, böylesine bir planın kabul edilemez olduğunu açıkladı.
Tüm bunlar alt alta yazıldığında, Ankara’nın sessizliği daha da dikkat çekici hale geliyor açıkçası.
Bu sessizlikle bir zamanlar “Orta Doğu’da Ankara’dan habersiz yaprak kımıldamaz” retoriğini sıkça kullanan Türkiye, bugünlerde bölgedeki “fırtınanın” bile dışında kalmış bir görüntü çiziyor.