Çin’in ABD ve AB’ye ihracatı azalsa da Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’da her geçen gün pazar payını artırıyor. Fırsatlar olsa da riskleri de görmeliyiz.
ABD son yıllarda ihracatımızı artırdığımız pazarlardan biri. 2024 yılı Türkiye ihracatında ABD, Almanya’nın ardından en büyük ikinci pazarımız konumunda. Çok değil beş yıl önce ihracat rakamlarına baktığımızda ABD; Almanya, Birleşik Krallık, İtalya, Irak ve Fransa’nın ardından en büyük beşinci pazarımızdı. Trademap verilerini kerteriz alırsak 2015-2023 döneminde Çin’in ABD’ye olan ihracatı yüzde 11 azalmış. Bu süreçte Vietnam’ın ABD’ye ihracatı yaklaşık 3 kat artarken Türkiye’nin ihracatı 2 kat artmış.
Diğer ülkelerin ABD’ye olan ihracat artışlarına bakacak olursak, aynı dönemde Hindistan’ın %87, Güney Kore Cumhuriyeti’nin %62, Meksika’nın %60, Kanada’nın %42 ve Japonya’nın %12 artışını görüyoruz.
Bu tabloda en dikkat çekici ülkelerden biri Meksika… Meksika’nın ABD’ye olan ihracatı son dönemde rekor kırdı ve ABD’nin ithalatında Kanada ve Çin’i geçerek birinci sıraya oturdu. Tabi bu başarıda Çin faktörünü de unutmamak gerek. Uzmanlar Çin’in ABD’nin uyguladığı gümrük duvarını aşmak için Meksika’da kurduğu üretim ya da montaj hatlarının bu sıçrayışta önemli katkısının olduğunu söylüyor.
Bu tabloda dikkat çeken bir diğer husus da ABD’nin son yıllarda uyguladığı near-shoring ve frend shoring (çevre ve dost ülkelerden tedarik) gibi yaklaşımların görece başarılı olduğu. Near shoring kapsamında Meksika ve Kanada, frend-shoring kapsamında Vietnam ve Hindistan ile ticarette önemli bir gelişme sağlamış.
Şimdi gelelim asıl konumuza. Donald Trump’ın 2. başkanlık dönemi 20 Ocak’ta resmen başladı. Göreve gelir gelmez imzaladığı kararnameler ve Panama, Kanada ve Grönland söylemleri dünya kamuoyuna damgasını vurdu.
Trump’ın seçim söylemlerinde Çin ürünlerine yüzde 60 ilave vergi getireceğini vadetmesi ve ilk döneminde ABD-Türkiye arasında ikili ticaret hedefini 100 milyar dolara çıkarma hedefi, Türk iş dünyamızda Trump 2.0 döneminde Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da güçleneceği görüşünü hâkim kıldı.
Gelin resmin mümkün olduğu kadar bütününe bakalım. Öncelikle şunu söylemekte fayda var ki içinden geçtiğimiz süreçte dış politika, güvenlik ve ekonominin girift bir ilişkisi bulunuyor. Bunları birbirinden ayırmak çok da mümkün değil. Atılacak her adımda bu paradigmalar göz önünde bulundurulacaktır.
Dikkat etmemiz gereken diğer bir konuysa, büyük devletlerin uzun dönem dostlukları ya da düşmanlıkları yoktur; onların çıkar ve menfaatleri vardır. Trump’ın sloganı ve hedefi ‘’Büyük Amerika.’’ Bana sorarsanız önümüzdeki dönemde reel politiğin getireceği süreçleri göreceğiz. Politika ya da strateji değişmez, lakin taktikler değişebilir.
Şimdi gelin Trump 2.0 dönemini sadece “dış ticaret’’ tekelini ele almaya çalışarak devam edelim.
Çin’e uygulanacak ek gümrük vergisi
Yeni Trump döneminde Kanada ve Meksika’ya şubat ayı itibariyle yüzde 25 gümrük vergisi uygulansa da Çin konusunda henüz açıklanan bir oran yok. Görünen o ki Çin’e USMCA (NAFTA) bölgesinden daha yüksek oranda bir ek vergi uygulanacak.
Görünürde bu bizim için bir fırsat olsa da Çin’in çevre bölgelerimizde artan hegemonyası ihracatımız için önemli bir tehdit. Evet, Çin’in ABD ve AB’ye ihracatı azalsa da kapasite fazlası olan Çin bizim için önemli pazarlar olan Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika’da her geçen gün pazar payını artırıyor. Yani bu yönüyle fırsatlar olsa da riskleri de görmeliyiz.
AB’ye uygulanması muhtemel ek gümrük vergisi
Trump seçim döneminde AB meşeli ürünlere de %10 ile %20 arasında gümrük vergisi getireceğini söylemişti. Uzmanlar da bu oranın USMCA ülkelerine uygulanan yüzde 25’lik orandan düşük olacağı görüşünde.
ABD-Avrupa Birliği ikili ticareti yaklaşık 1 trilyon dolar. Gelmesi muhtemel bu ek vergi ana pazarımız AB’de resesyon ihtimalini güçlendirebilir. Uzmanlar Trump’ın getireceği %10 ilave gümrük vergisinin AB’nin GSYİH’sinde yüzde 1’ lik, %20 ilave vergininse yüzde 1,5’luk bir küçülmeye neden olacağını söylüyor. Böylesi bir durumda ülkemizin AB’ye olan ihracatı da menfi yönde etkilenebilir.
Trump’ın BRICS+ ülkelerine ilave vergi tehdidi
Trump BRICS+ ülkeleri için de %100’ü aşan gümrük vergileri getireceğini söyledi. Bildiğiniz üzere ABD’nin Asya’da en önemli müttefiklerinden biri de Hindistan. BRICS+ kurucu üyesi olan Hindistan’ın ve birliğin yeni üyesi olacak olan Endonezya’nın ihracatında ABD çok önemli bir ülke. Bu olası vergilerin bu ülkeleri etkileyeceği kesin. Bu yönüyle bakarsak bu durum ülkemiz gibi birçok ülkeyi ABD pazarında pozitif etkileyebilir.
USMCA ülkelerine yüzde 25 vergi
ABD, Eski Adı NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) olan USMCA’ daki iki ticaret ortağı olan Meksika ve Kanada’ya yüzde 25 gümrük vergisi getireceğini duyurdu. 2022 verilerine göre yılda 1,8 trilyon dolarlık ürün ve hizmet ticareti yapılıyor.
Yukardaki tablodan da görüleceği üzere son yıllarda Meksika ve Kanada’nın ABD’ye olan ihracatında önemli bir artış var. Lakin gözüken o ki Kanada’nın ABD’ye bağlanması söylemi ve Meksika ile göçmenlerin ABD’ye geçiş problemi USMCA ülkelerinin ilişkilerini menfi yönde etkileyebilir.
Peki ,olası bu vergiler ABD ekonomisini nasıl etkiler?
Tabi gelmesi muhtemel bu vergilerin ABD ekonomisine etkileri de tartışma konusu. New York Times gibi birçok mecralarda bu vergilerin tekrar ABD ekonomisinde enflasyona neden olabileceği tartışmaları yapılıyor. Enflasyon ve yükselen faizlerin ABD’de talebi yavaşlatabileceği ve bu yönüyle de küresel ekonominin negatif etkilenebileceği söz konusu.
Bu süreçler Türkiye’ye yarar mı?
Trump’ın yeniden başkan seçilmesi Türkiye’nin lehine ya da Türkiye’nin aleyhine gibi aşırı yorumlara katılmıyorum. Bu yorumları ussal değil duygusal refleksler olarak gördüğümü belirtmek isterim.
İki ülke arasındaki 100 Milyar USD hedefinin Trump zamanında koyulması Trump’ın kapıları Türk ürünleri için açacağı anlamına gelmez. Hatırlayacağınız üzere Türkiye’nin F35 programından çıkartılması, Türk Çeliğine ilave gümrük vergisi ve ülkemizin Genelleştirilmiş Tercihler sisteminden çıkartılması, Rahip Brunson krizi, Trump’ın ilk döneminde oldu.
Trump havuç-sopa ikilisini iyi kullanabilen bir lider. Kurumlara inanmıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nden ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekildi. BM ve NATO konusunda da düşünceleri belli.
Trump politikaları muhtemelen ülkeler ve hatta sektörler bazında farklılık gösterebilir. Bunları bugünden yorumlamak doğru olmaz. Yazımın başında da söylediğim üzere güvenlik ve dış politika beklentileri de dış ticaret süreçlerini etkileyebilir.
“Pandemi, Kızıl Deniz’in kapanması, ABD-Çin Ticaret Savaşı bize yarar’’ gibi söylemleri tamamen reddediyorum. Bana öyle geliyor ki “Bu bize yarar’’ görüşü kısa vadeli bir düşünce.
Evet ,Trump’ın ilk söylemlerine bakarsak, ABD pazarında önemli yeri olan Çin, Meksika, Kanada, Hindistan, Endonezya, AB gibi ülkeler yeni dönemde pazar kaybı yaşayabilir. Bu yönüyle bu pazarda bizim için bazı fırsatlar da doğabilir. Lakin bize düşen en önemli şey ABD pazarına bütüncül olarak iyi çalışmak.
Evet, ABD derinliği olan büyük bir pazar ve bizim için önemli fırsatlar barındırıyor. Lakin önce ABD pazarını öğrenip anlamalıyız. ABD bir ulus toplumu değil, kültürü çok farklı. Ülke çok büyük ve Amerika’yı eyalet eyalet incelememiz, pazarı iyi anlamamız lazım.
Batılılar Doğu’yu oryantalizmle nasıl keşfettilerse bizim de ABD’yi tekrar keşfetmemiz gerekiyor. Bilgi üretmemiz gerekiyor. Yani değerli okurlar ‘’bu bize yarar’’ yerine firmalar ve iş dünyası STK’ları olarak üzerimize düşen çalışmaları yapmamız gerekiyor.
Tabi ki tüm bunların yanında lojistik imkân ve kabiliyetlerimizi artırmak, lojistik maliyetlerimizi düşürmek ve uzak pazarlarda sürdürülebilir başarıyı sağlamak için sigorta ve finansman gibi enstrümanları çok iyi kullanmak da bu ekosistemin oluşmasını sağlayacaktır.