Ezgi Türkmen
Şirketler neden rekabet uyum programı yürütmelidir?
Rekabet Kurumu’nun son yıllardaki aktif tutumu, şirketler için rekabet uyum programlarının önemini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kurum; dijital dünyanın devlerinden ilaç firmalarına, perakende ve çimento gibi rekabet hukukunun alışılageldik sektörlerinden özel okullara, kast ajanslarına kadar birbirinden farklı pek çok alanda incelemeler sürdürüyor. Ayrıca Kurum, inceleme konularını çeşitlendiriyor. Fiyat serbestisinin engellenmesi, bölge paylaşımı gibi klasikleşmiş rekabet ihlallerinin yanına, çalışan transfer etmeme, algoritmalar, negatif eşleme anlaşmaları gibi yeni pek çok alanı da ekliyor. Dolayısıyla, rekabet kurallarına uyumun yalnızca bir yasal zorunluluk değil, aynı zamanda da stratejik bir ihtiyaç olduğunu açıkça görmekteyiz.
Rekabet hukukuna uyum, sadece cezai yaptırımlardan kaçınmanın ötesinde, etik ve sürdürülebilir bir iş yapısı oluşturmanın da temel taşlarından biri haline geldi. Kurumsal şirketlerin tamamı etkili bir rekabet uyum programı uygulayabilmek için kolları sıvadılar. Elbette, istenen etkinlikte bir uyum programı yalnızca bir belge hazırlamakla değil, sürekli ve aktif bir çabayla mümkün. Ve hemen stratejik her konuda olduğu gibi, bu konuda da iş üst yönetimin rekabet hukuku uyumunu benimsemesiyle ve ciddiye almasıyla başlıyor. Şirket yönetiminin benimsemediği, içselleştirmediği, açık taahhüdü ve örnek davranışlarıyla desteklemediği bir programın başarılı olması beklenmemeli.
Rekabet uyum programının içeriği nasıl belirlenmeli ve ne olmalıdır?
Rekabet uyum programları, öncelikle şirketlerin kendi risk profillerine göre özelleştirilmelidir. Bu adımların merkezinde ise eğitim, politikalar ve sürekli danışmanlık yer almalıdır. Çevirim içi ya da yüz yüze yapılacak klasik eğitimler, şirket içindeki rekabet hukuku bilincini artırmanın halen en etkili yolu. Düzenli olarak yapılacak ve tüm personeli kapsayacak eğitimlerle çalışanlar, hangi davranışların rekabet kurallarını ihlal edebileceğini ve iş süreçlerinde nelere dikkat etmeleri gerektiğini öğrenecek ve böylelikle risk önemli ölçüde -çoğu zaman hiç doğmadan- ortadan kalkacaktır.
Bunun yanı sıra, uyumun sürdürülebilirliği için şirketlerin yazılı politikalar oluşturması ve bunları güncel tutması gerekir. Açık kurallar ve prosedürler, çalışanların hangi durumlarda nasıl davranmaları gerektiğini netleştirecektir. Ayrıca, çalışanların olası ihlalleri bildirebileceği güvenli bir ihbar mekanizması oluşturulmalı ve danışabilecekleri bir sistem sağlanmalıdır. Bu mekanizma, iş ortakları ve tedarikçilerle olan ilişkilerde de uyumun dikkate alınmasını sağlar.
Sonuç olarak, rekabet kurallarına uyum, kâğıt üzerindeki bir programla sınırlı kalmamalı, şirket kültürünün ve vizyonunun ayrılmaz bir parçası haline getirilmelidir. Şirketler ancak yönetim desteği, eğitim programları, iç denetimler ve etkin bir ihbar mekanizması sayesinde, rekabet hukuku risklerini en aza indirerek etik ve sürdürülebilir bir iş ortamı yaratabilir. Unutulmamalıdır ki; rekabet kurallarına uyum, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda şirketlerin itibarını ve sürdürülebilir başarısını güvence altına alan stratejik bir adımdır. Riski doğmadan bertaraf etmek proaktif bir yaklaşım gerektirir. Bu yaklaşım da uzun vadede şirketin rekabet gücünü artırır. Bu nedenle, şirketlerin rekabet kurallarına uyum konusunda sürekli bir çaba göstermeleri ve bu alanda gelişmeleri takip etmeleri büyük önem taşır.