Önce pek kullanmadığımız bir kavram olan “maddi yoksunluk” nedir, kısaca onu açıklamak gerek. TÜİK’e göre maddi yoksunluk oranı, “ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olanların” oranını gösteriyor. Peki ciddi finansal sıkıntıyı nasıl ölçeceğiz?
Bunun için dokuz harcama ya da varlık kalemi seçilmiş. Bunların dördünü karşılayamayan ya da mahrum olanlar “maddi yoksun” sayılıyor. Sıralayalım o dokuza kalemi:
1- Beklenmedik harcamaları karşılayamama
2- Evden uzakta bir haftalık tatil yapamama (tüm aile fertleri için)
3- Ödeme zorluğu (konut kredisi, kira, elektrik, su, doğalgaz vb. faturalar, taksit ve borçlar)
4- İki günde bir et, tavuk, balık içeren (vejetaryenler için eşdeğer) yemek yiyememe
5- Evin ısınma ihtiyacını karşılayamama
6- Otomobil sahipliği
7- Çamaşır makinesi sahipliği
8- Renkli televizyon sahipliği
9- Sabit telefon sahipliği veya cep telefonu sahipliği
Kalemler bunlar; eğer bu kalemlerden dördünü karşılayamıyorsanız ya da sahip değilseniz maddi yoksun sayılıyorsunuz.
Dört haneden üçü yoksun değil, öyle mi!
Bir etrafa bakıyorum… Gelir düzeyine ve gelir dağılımına…
Ucuz alışveriş yapabilmek için pazar yerlerine geç saatte gidenlere, hatta daha da geç gidip sağa sola atılmış artıkları toplamaya çalışanlara…
Halk ekmek büfelerinde sıra bekleyenlere ve belediyelerin kent lokantalarındaki kuyruklara…
Ev kiralarının ulaştığı düzeye…
Market kasalarına gelip parası çıkışmadığı için aldığı ürünün bazılarını bırakmak durumunda kalanların mahcubiyetine…
Bir pastaneye çocuğuna dondurma almak için oturup sonra menüdeki fiyatları görünce sessizce kalkıp giden babanın çaresizliğine…
Üniversiteyi bitirip yıllarca işsiz gezen gençlere…
Sonra dönüp bir de TÜİK’in birkaç gün önce açıkladığı yoksunluk oranı verisine…
Bir tuhaflık varmış gibi geliyor bana!
2024 verilerine göre Türk halkının (ya da hanelerinin) dörtte üçü maddi yoksunluk çekmiyor. Tam oranı vereyim, hanelerin yüzde 76.1’i maddi yoksunluk çekmiyor, yalnızca yüzde 23.9’luk kesim yoksun.
İster kendi durumunuzdan pay biçin; ister komşularınızı canlandırın gözünüzde, ister daha genel düşünün…
Türkiye’de hanelerin yalnızca yüzde 23.9’u mu maddi yoksunluk içinde yani, bu oran makul görünüyor mu size?
Tek tek sayalım…
Asgari ücretle çalışanların tümü, biraz daha yüksek ücretle çalışanların hemen hemen çoğu, yine emeklilerin büyük çoğunluğu beklenmedik bir harcama çıktığında karşılayabilecek durumda mı, hayır!
Bu kesimler evden uzakta tüm aile fertleriyle birlikte bir hafta tatil yapabilir mi, hayır!
Ev ile ilgili harcamalarda zorluk çekiliyor mudur, çok muhtemel.
Bu kesimler iki günde bir et, tavuk, balık yiyebiliyor mudur, nerede!
Kombisini faturayı düşünmeden gönül rahatlığıyla açabiliyor mudur, ne gezer!
Otomobili var mıdır, belki.
Çamaşır makinesi, renkli televizyonu ve telefonu var mıdır, hemen hemen tümünün vardır.
Dokuz kalemden eksik olanların sayısı en az beş, buna otomobili katarsak sayı altıya çıkıyor.
Ama TÜİK’e göre yalnızca dört kalem harcamayı karşılayamayan ya da sahip olmayanların oranı dörtte birden az, yüzde 23.9 düzeyinde.
Bu hesaplamada ve ortaya çıkan oranda bir tuhaflık var, bu kesin!
Şimdiye kadarki en düşük oran
TÜİK’e göre maddi yoksunluk azala azala geçen yıl şimdiye kadarki en düşük düzeye indi.
Maddi yoksunlukla ilgili veriler 2006’dan bu yana olan dönem için var.
Maddi yoksunluk 2006-2012 döneminde yüzde 55-60 arasında seyretmiş.
2013 ve 2014 yıllarında hızlı bir düşüşle yüzde 30’lara inilmiş.
2014’ten beri de küçük dalgalanmalar olsa da genel eğilim aşağı yönlü.
2022 yılında yüzde 28.4’lük bir kesim saydığım dokuz konunun dördünü gerçekleştiremediği ya da sahip olmadığı için maddi yoksun sayılıyormuş. Oran 2023’te yüzde 26.4’e ve nihayet geçen yıl yüzde 23.9’a inmiş.
Keşke yüzde 23.9 doğru olsa da benim tahminim yanlış çıksa…