Remzi Akçin
UGM Yönetim Kurul Başkanı
ABD Başkanı Trump, seçim döneminde dile getirdiği marjinal vaatlerini bir bir uygulamaya koyuyor. Panama Kanalı’nın yönetiminin ABD’ye geçirilmesi, Meksika Körfezi isminin Amerika Körfezi olarak değiştirilmesi, Grönland’ın kontrolünün ele geçirilmesi, Rusya-Ukrayna ile İsrail’in Lübnan ve Gazze girişimlerinin sonlandırılması gibi konularda, ne kadar kararlı olduğunu seçim sürecinde sürekli olarak dile getirdi. Dile getirdiği konulardan birisi de Kanada ve Meksika’ya ek gümrük vergisi koyacağına ilişkin açıklamalarıydı. Nitekim, Kanada’ya 1 Şubat itibariyle %25 gümrük vergisi koymayı planlığını deklare etti. 20 Ocak 2025 tarihinde gazetecilerin sorusuna verdiği cevapta; “Meksika ve Kanada’ya yüzde 25 oranında gümrük vergisi uyguluyoruz çünkü ülkeye çok sayıda insanın girmesine izin veriyorlar. Bence bunu 1 Şubat’ta yapacağız” dedi.[1] Yaptı da.
Hepimizin bildiği gibi ABD’nin devasa büyüklüğüne rağmen kara sınırı olan sadece iki ülke var: kuzeyde Kanada, güneyde Meksika. Neden Trump tüm komşularına karşı korumacı politika izliyor? Bunun temelinde NAFTA var. ABD, Meksika ve Kanada arasında, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) kapsamında 2022 rakamlarına göre yılda 1,8 trilyon dolarlık ürün ve hizmet ticareti yapılıyor. Otomotiv, NAFTA kapsamındaki en önemli sektörlerden biri. Bernstein’in araştırmasına göre ABD merkezli otomotiv şirketlerinden General Motors, ülkede sattığı otomobillerin yüzde 30’unu Kanada ve Meksika’dan ithal ediyor. Ford Motors’da bu oran yüzde 25. Çatısı altında Chrysler ve Jeep gibi efsane Amerikan markalarını bulunduran Avrupa merkezli Stellantis’in iki ülkeden ithal edip ABD’de sattığı otoların payı yüzde 40’a çıkıyor.[2]
Trump, NAFTA’nın ABD aleyhine işlediğini ve ABD dış ticaret haddini olumsuz etkilediğini görerek, Çin’e yaptığının benzeri bir uygulama ile önlem almak istiyor.
Trump’ın ilk döneminde globalizmin ölümünden ve korumacılıktan bahsediyorduk. Çember gittikçe daralıyor. Bugün, bölgesel konvansiyonların çöküşü mü geliyor demeye başladık. Küresel bazda ticaretin artırılmasını liberalleştirilmesini içeren globalizmden ayrı olarak, bölgesel bazda ticari bütünleşmeyi amaçlayan daha dar yapılar da Trump tarafından sorgulanıyor.
Bu durum aklımıza Türkiye’nin dış ticaretini artırmak amacıyla 2000 yılında uygulamaya koyduğu Komşu ve Çevre Ülkelerle Ticareti Geliştirme Stratejisi’ni aklımıza getirdi.[3] 24 yılda bu konuda gerçekten mesafe aldık mı, neler değişti bunu kara sınırımız olan komşu ülkeler bazında masaya yatırmak istedik.
Stratejinin uygulamaya konulmasının en büyük etkisinin; Fransa’nın 2001 yılında komşuları ile (İngiltere, İspanya, İtalya, Almanya, Belçika-Lüksemburg ve İsviçre) yaptığı ticaretin toplam ticareti içindeki payının %50,9, Almanya’nın 2001 yılında komşuları ile (Danimarka, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Fransa, İsviçre, Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Polonya) ticaretinin toplam ticareti içindeki oranı %37,91, Kanada’nın ABD ve Meksika ile ticaretinin toplam ticareti içindeki payının %77,87, ABD’nin Kanada ve Meksika ile gerçekleştirdiği ticaretin toplam ticaret içindeki oranı %31,2 olması söylenebilir. Aynı zamanda komşu ülkeler kültürel olarak birbirlerine benzer olduğu kadar, mesafe nedeniyle lojistik maliyetinin de çok uygun olduğu ülkelerdir. Bu nedenle her zaman komşu ülkelerle olan ticaret, uzak ülkelere göre çok daha avantajlıdır.
Komşu ve Çevre Ülkelerle Ticareti Geliştirme Stratejisi uygulanmaya konulduğu 2000 yılı baz alınarak, o tarihten bu yana kara sınırımız bulunan komşularımızla ticaretimiz nasıl seyretti.
Ülkemiz maalesef komşu bakımından çok talihsiz bir yapıya sahip. Gürcistan’ın dışında doğu ve güneydoğumuzda yer alan tüm komşularımızın kendine özgü sorunları var. Bu nedenle komşularımızla normal ve sürdürülebilir bir ticari faaliyet göstermek oldukça zor. Suriye 15 yıl süren bir iç savaştan yeni çıktı. Irak iç savaştan kurtulup tam olarak istikrara kavuşamadı. İran, uluslararası ambargolar nedeniyle yalnızlığa itilmiş durumda. Ermenistan’la olan siyasi ve ticari ilişkilerimiz dondurulmuş durumda. Yunanistan’la sürekli siyasi kriz yaşıyoruz. Bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde, komşu ülkelerle ticaretimizin hiç de stabil olamayacağı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
Komşu ülkelerden yapılan ithalatları incelediğimizde en büyük değişimin İran’dan yapılan ithalatta yaşandığını görmekteyiz. İran’dan yapılan ithalat 2003 yılından itibaren hızlı bir şekilde artmış, 2009 yılındaki düşüşe rağmen 2011 yılında 14 milyar 461 milyon dolara ulaşmıştır. Çıkışta olduğu gibi bu kez de aynı hızla düşüşe geçmiş, 2019 yılından bu yana düşük seyrine devam etmektedir. Bu konjonktürel dalgalanmada enerji ithalatının ve yaptırımların payının büyük olduğu değerlendirilmektedir.
Irak’tan yapılan ithalatta ise 2020 yılında sert bir yükselişin olduğu, bunun dışında normal seyrin sürdüğü görülmektedir.
Diğer ülkelerden yapılan ithalatlarda ise konjonktürel bir dalgalanma gözlemlenmemiştir.
Kaynak: TÜİK (2024 verileri tahminidir.)
Süreci ihracat açısından değerlendirdiğimizde de benzeri bir dudumla karşılaşmaktayız. İkinci Körfez krizi nedeniyle 2000, 2001 ve 2002 yıllarında Irak’la hiç ticaretimiz olmamış, ancak 2003 yılından itibaren ihracatımız çok hızlı bir şekilde artmıştır. Öyle ki 2010’lu yıllarda bazen Türkiye’nin ihracatında Irak ilk sırada yer almıştır. Son yıllarda Irak’a ihracatımız 11 milyar doların üzerinde seyretmektedir.
İthalata benzer şekilde İran’la ihracatımızda 2011-2016 yılları arasında sıçrama yaşanmış, sonrasında normale dönmüştür.
Bu süreçte, tıpkı ithalatta olduğu gibi diğer ülkelere ihracatımızda da konjonktürel bir dalgalanma olmamıştır.
Kaynak: TÜİK (2024 verileri tahminidir.)
Toplam ithalat ve ihracatımızın içinde komşu ülkelerle yapılan ithalat ve ihracatın payına baktığımızda, ilk göze çarpan konunun ihracat artışının ithalattan çok daha yüksek olduğudur. 2000 yılında toplam ithalat ve ihracatımızın içinde kara komşu ülkelerin payı %4 iken, bugün bu pay ithalatta %2,18’e düşmüş, ihracatta ise %10,78’e çıkmıştır. Irak’ın normalleşme yönünde iyileşmenin olması, Suriye’de ise savaşın sone ermesi nedeniyle ihracatın payının daha da artacağı öngörülmektedir.
Komşu ülkelerle yapılan ihracat ve ithalatın payı
Sonuç olarak, kara sınırımız olan komşu ülkelerle olan ticaretimizin ülkemiz açısından son çeyrek yüzyılda iyiye seyrettiği ve bu seyrin devam edeceği anlaşılmaktadır.
Kaynak:
[1] https://www.bloomberght.com/trump-meksika-ve-kanada-ya-yuzde-25-ek-vergi-getirecek-3739684
[2] https://gazeteoksijen.com/surdurulebilir-yasam/los-angeles-kul-olduktan-sonra-trumpin-ilk-icraati-paris-anlasmasindan-cekildi-233228
[3] https://www.mfa.gov.tr/komsu-ve-cevre-ulkeler-ile-ticareti-gelistirme-stratejisi.tr.mfa