20 Ocak’ta sadece ABD’de yönetim değişmedi; tüm dünyada da bilindik ittifaklar, düşmanlıklar, işbirlikleri darmadağın oldu.
Türkiye de dağılan ve yeniden kurulmakta olan uluslararası dengelerden nasibini almakta; eski dostlar hasım, düşmanlar ile müttefik olma yolunda.
RUSYA İLE İLİŞKİLER NEREYE?: Türkiye açısından en büyük değişimin Moskova ile ilişkiler açısından yaşanmasını beklemek mümkün; ABD’nin yeni Başkan Trump eliyle barışacağı Rusya’nın tüm dış politikasını yeni dengelere göre oluşturması söz konusu. O yeni dengelere baktığımızda ise, Moskova’nın öncelikle çıkarlarının hemen hepsinde karşısında Türkiye’yi bulduğunu görmek mümkün.
Mesela Suriye’de; Rusya’nın müttefiki Esad’ın devrilmesinde en büyük rolü Türkiye oynadı. Esad’la işbirliği üzerinden Rusya’yı “sıcak denizlere indirebilmiş” olan Rus Lider Putin, Şam’daki rejim değişikliği ile birlikte Suriye’deki tüm askeri üslerini kaybetti.
Yine “sıcak denizlerden” Libya’daki Rus etkisinin tam karşısında da, ABD ile işbirliği içindeki Türkiye’nin durmakta olduğunu görmek mümkün. Keza, Afrika’da da Ankara-Washington işbirliği sadece Moskova’nın değil, bir dönem kendisini “Sahil’in efendisi” olarak gören Paris’in de kara kıtadaki çıkarlarıyla çelişen sonuçlar almakta.
Afrika’daki Fransa-Türkiye çekişmesi önemli; çünkü bu çekişme, ABD’nin terkettiği Avrupa’nın yeni güvenlik mimarisinin oluşturulmasında Paris eliyle Ankara’nın dışlanmasının da yolunu açmakta. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Paris’te düzenlediği Ukrayna merkezli iki ayrı uluslararası toplantıya Türkiye’yi davet etmemiş olmasını bu açıdan okumak gerek.
KARADENİZ MESELESİ: Ukrayna meselesinin ABD Başkanı Trump’ın ipuçlarını verdiği şekliyle çözüm yoluna girmesi, Ankara açısından da ciddi bir ikilemin kapısını açmakta;
Türkiye, Ukrayna savaşıyla birlikte Montrö Boğazlar Antlaşması’nın kendisine verdiği yetkiyi kullanıp, Rus savaş gemilerine Karadeniz girişini kapatmıştı. Barış olması halinde, Türkiye’nin bu yetkisi de otomatik olarak ortadan kalkacak. Ve bilin bakalım Rusya’nın Suriye’den, Akdeniz’den çekmek zorunda kaldığı donanma gücü nereye üslenecek?
Bir de tüm bunlara, oluşan yeni Avrupa güvenlik mimarisinde Fransa’nın Türkiye’yi dışlayan tavrını ekleyin; Trump’ın öngördüğü barış ile Ukrayna’da işgal ettiği topraklar için “meşruiyet kazanacak” olan Rusya ile Türkiye, Karadeniz’de çok uzun bir aradan sonra yeniden karşı karşıya gelmek üzereler.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un bugün Ankara’ya ziyareti bu açıdan çok önemli;
Rusya’nın mevcut durumu yakın dönemde Ankara’yı karşısına almasını engelleyecek nitelikte; Ukrayna savaşı nedeniyle ekonomisi bozulmuş, Çin’den ticaret, İran’dan silah sistemleri konusunda medet umar hale gelmiş Rusya, barışla birlikte ayakları üzerinde durmaya başlayınca acaba ilk gözünü nereye diker ? Bir başka deyişle, yeni oluşmakta olan uluslararası düzende Ankara-Moskova arasındaki potansiyel çıkar çatışması ne kadar ertelenebilir ?
Bunun ilk ipuçları bugünkü Lavrov ziyaretiyle ortaya çıkacak…