Ocak ayı için %5 civarında açıklandıktan sonra Şubat ayında da TÜFE’de en az %3 enflasyon beklentisi artınca bazı meslektaşlarımız “Mart ayında pas geçebilirler” şeklinde konuşmaya başladı. O zaman meseleye detaylı bakmak gerekiyor.
Geçen hafta cuma sabahı “Merkez Bankası açıklanacak enflasyon raporunda TÜFE öngörüsünde herhangi bir değişiklik yapmaz ise pas geçmesi büyük soru işaretleriyle karşılanacak” diye yorum yaptım. Yani “enflasyon hedefi tutacak ama faizleri neme lazım yüksek tutmaya devam ediyoruz” demek fazla inandırıcı olmayacaktı.
Diğer taraftan enflasyon raporunda TÜFE hedefinde değişiklik yapılırsa bu sefer de geçen yıl yaşadıklarımızın benzerini yaşayacağımızı anlayacaktık. Öyle de oldu. Hatta daha tuhaf bir şey oldu, TÜFE hedefi yukarı doğru revize edildi ama ekonomi yönetimi hala faiz indiriminde devam ermekte istekli görünüyor.
İşin gerçeği, TÜFE hedefinin kısa zaman içinde yukarı doğru revize edilmesi güvensizliğin zirve yapmasına sebep oldu. Ayrıca basın toplantısındaki üslup, güvensizliğin üzerine bir de öfke ekledi. Merkez Bankası’nın kurumsallığı adına bir talihsiz gün daha yaşandı.
Bana kalırsa Merkez Bankası’nın TÜFE hedefleri zaten tutmayacak ancak, kurul üyeleri arasında aşırı ısrarcı profiller kadar konformistler de olduğu görülüyor. Yani bir tarafta “hedefleri değiştirmeyelim iddialı olalım” diyenler, diğer tarafta da “ortasını bulalım siyaseti ve piyasaları rahatsız etmeyelim” diyenler. Aksi taktirde birbiriyle uyumlu olmayan çıkışlar yaşanmazdı.
Benim fikrim şu: 23 Şubat sonrasında neler olacağına bakmadan Merkez Bankası’nın vereceği faiz kararı konusunda kesin bir yargıda bulunmamak lazım. Mart ayının 6’sında açıklanacak faiz kararı ile TÜFE açıklaması arasında 3 günlük bir zaman var. Daha önceki toplantılarda belki de kararlar çok önceden belliydi ancak bu sefer büyük bir belirsizlik var.
Yatırımcılar devlet tahvillerinde sürekli ‘doldur-boşalt’ yapıyor
Yabancıların ciddi bir tahvil satışı yaptıklarını da göz ucuyla takip ediyorum. Bu arada Merkez Bankası rezervlerinden eksilme olduğu görünüyor. Tüm bu gelişmeler, yatırımcıların devlet tahvillerinde sürekli “doldur-boşalt” yaptığını gösteriyor. Döviz bazında astronomik kazanç devam ederken, tahvil faizlerinin aşağıya doğru esnemekte zorluk çektiği bir gerçek. Yatırımcıların, döviz bazında %20 civarında garantili kazancı görmeden para sokmayacakları bir başka gerçek.
Bakalım carry trade’e bağlı şekilde sürdürülen programa nasıl bir hassas ayar verilecek. Bu şartlar altında Merkez Bankası’nın faiz indirmesi teknik anlamda rasyonel olmaz ancak, faiz indirmede ısrarcı olmaya devam edeceklerini son basın toplantısındaki üsluptan anlamış durumdayım. Yanlış veri ve yanlış yaklaşımlarla oluşturdukları gayet belli olan statik bir modelleme sonucunda “indirsek de hala reel faiz yüksek kalacak” diyebilirler. Yine de son sözü onlar söylemeyecek. Bunu biliyoruz en azından.