HANDAN SEMA CEYLAN
“10 yaşındasın, bence bunu okuyabilirsin” diye uzattı kitabı annem. Bizim jenerasyonumuzda çocuklara sürekli “travma” yaratacak şeyler yoktu, sanırım. Masallarda, kardeşler, üvey anneler, cadılar, hayvanlar acımasızca davranır, bunları okumamız, izlememiz konusunda bir sıkıntı olmazdı! 1001 Gece Masalları fasiküller şeklinde yayınlandığında her hafta canavarlar, büyüler, kötü kalpli sultanları okur, bunun için özel harçlık alabilirdik…
Böylece 10 yaşımda ilk polisiye kitabımı okudum. Agatha Christie ile tanışmam böyle oldu. Ama ilk okuduğun polisiyenin ismi ne deseniz şimdi kitapçıda farklı isimle bulabilirsiniz. Agatha Christie’nin “Ten Little Niggers”ı Altın Kitaplar tarafından “On Küçük Zenci” olarak Türkçeleştirilmişti. Yine biz çocukken, kültürümüzde zenci kelimesi ırkçı bir söylem olarak görülmüyor, TV’lerde “çikolata renkli sanatçı” demek ayıp sayılmıyordu. Ama bundan 85 yıl önce yine böyle bir kasım ayında İngiltere’de yayınlanan kitap hiçbir zaman Amerika’da orijinal ismiyle basılmadı. Çünkü herkes günahını çok iyi biliyordu. İlk baskı Amerika’da “And Then There Were None” olarak yayımlandı. Türkçeye “Ve Sonra Hiçbiri Kalmadı” diye çevirebiliriz. Aslında kitap ismini olay örgüsünün çözülmesini sağlayan bir şiirden ve 10 küçük siyah çocuk heykelinin bir bir kaybolmasından alıyordu.
On küçük zenci yemeğe gitti Birisi kendisini boğdu ve kaldı dokuz. Dokuz küçük zenci çok geç kalktı, biri uyuyakaldı, kaldı sekiz, Sekiz küçük zenci Devon’da geziye çıktı,
biri kayboldu, kaldı yedi. Yedi küçük zenci odun kırdı, biri kendisini kesti, kaldı altı,. Altı küçük zenci kovanla oynadı, bir balarası, içlerinden birini soktu, kaldı beş,
Beş küçük zenci mahkemeye gitti,
biri idam cezası aldı, kaldı dört. Dört küçük zenci denize gitti, birini balık yuttu, kaldı üç. Üç küçük zenci hayvanat bahçesine gitti, birine ayı saldırdı, kaldı iki İki küçük zenci güneş altında oturdu,
biri güneşte kızardı, kaldı bir. Bir küçük zenci tek başına kaldı gidip kendisini astı ve hiçbiri kalmadı.
2021 yılında Christie’nin kendi ajansı kitabın ismini “On Kişiydiler” diye değiştirdiği ve kırıcı dilinden arındırdıklarını açıkladı. Davet edildikleri Zenci Adası’ndaki bir malikanede, ev sahibi olmadan kendi günahları ile başbaşa kalan suçluları anlatıyordu kitap. Aslında herkesin vicdanında neler olup bittiğini bildiği ama birinin gün yüzüne çıkarılmasını istediği suçlar… Üstelik onları adaya getiren teknenin de ortadan kaybolması ile kendi suçları içinde kapana sıkışmış 10 kişi… Yemek masasının üzerindeki 10 küçük siyahi heykelinden biri her ölümle eksilir, son kişi kalana kadar.
Ahmet Ümit‘in ilk baskısını geçen ay Yapı Kredi Yayınları’ndan yayınlanan kitabı “Yırtıcı Kuşlar Zamanı”nda tanıdık kahraman “Başkomser Nevzat”ı okuduk yine. Ama bir farkla başkasının başına gelenleri değil, kendi başından geçenleri çözmeye çalışıyordu. Üstelik tam da şimdiki toplumumuzun içinde bulunduğun “hafızasızlığı” ile başetmeye çalışarak. Küçük bir Türkiye özeti yaparken, hayat, mutluluk, aşk, kurallar ve pek çok şeyi sorgulamamızı sağlayarak. “Dünya kendini temizliyor” diyor, Ümit kitabında… İlahi adalete olan ihtiyacımıza değiniyor belki de…
Ümit’in kitaba başladığı Epiktetos’tan alıntıyla veda edelim size, belki kitabın geriye kalan sayfalarını çevirmek için siz de benim kadar hevesli olursunuz:
“Bir kere sınırı aşan için artık sınır yoktur.”