İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, olası İstanbul depremi için çalışma yapacak Bilim Kurulu ile bir araya geldi. İSKİ yerleşkesi içerisindeki AKOM’da gerçekleştirilen toplantıda konuşan İmamoğlu, toplantının bir başlangıç olduğunu, kurulun yapacağı çalışmaların 25 Şubat’tan sonra kamuoyu ile paylaşılacağını söyledi. Yapılacak çalışmanın kendileri için yol haritası olacağını kaydeden İmamoğlu, “Bu gösterilen yol haritasını kamuoyuyla paylaşmak, kendi sorumluluklarımızı üstümüze almak, bazı kurumların sorumluluklarını da onlara hatırlatmak için harekete geçtik” dedi.
“AFAD, İstanbul’u Hatay’la eşleştirdi”
AFAD tarafından deprem felaketi sonrasında Hatay ili ile eşleştirildiklerini hatırlatan İmamoğlu, “AFAD’la iş birliğini koordine edecek sorumluluğu, İstanbul olarak biz aldık. Kahramanmaraş’ta Ankara, Osmaniye’de İzmir, Adıyaman’da Mersin… Bu şehirler, AFAD’ın tarifl ediği şehirlerdi” dedi. Toplantıya katılanlara yaşanan gelişmeler hakkında bilgi veren İmamoğlu, birlikteliğin önemini vurguladı. Bu noktada bilim insanlarının değerlendirmelerinin son derece önemli olduğunu belirten İmamoğlu şunları söyledi, “Süreç boyunca verdiğim talimatlardan biri, yakın zamanda hem kendi içimizde sürekli çalıştığımız hem de danışmanlık aldığımız bilim insanlarımızın son değerlendirmelerini de tespit ederek, önümüzdeki günlerde kamuoyuna bir bilgilendirme yapalım oldu.”
“Artık yeter diyeceğiz”
Kamuoyuna yapacakları bilgilendirmenin uyarıcı nitelikte olacağını dile getiren İBB Başkanı İmamoğlu, “İstanbul üzerinden tekrar topluma, insanlarımıza, hemşehrilerimize en ciddi biçimde, en uyarıcı şekliyle, ‘Artık yeter’ diyecek bir bakış açısıyla hem kendimize ‘yeter’ diyeceğiz hem vatandaşa ‘yeter’ diyeceğiz. Bire bir o kadar çok şey yaşıyor ki insan, ister istemez böyle konuşmak zorunda kalıyor. Bu duyguları dile getirecek ama dile getirirken de bilimsel zemini son derece güçlü, kararlı bir açıklamayı sunabilecek bir çalışma yapacağız” bilgisini verdi. Depremin şehirleşme konusunda yapılan hataları, birçok yerdeki eksikleri turnusol kağıdı gibi gösterdiğini belirten İmamoğlu, “İmar politikalarının kentsel gelişmeyi oluştururken hiç de hoş olmayan, bilimi gözetmeyen hatlarla bir süreç yaşandığını gördük” açıklamasını yaptı.
24 yıldır konuşulmasına rağmen depremle ilgili ihmal edilen pek çok şey olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Deprem meselesinde, o kadar ihmal, o kadar hatalarla dolu bir şehirleşme var etmişiz ki; mültecilerle birlikte bugün 10 milyon dediğimiz yerin 4-4,5 milyonu, o depremden sonra yerleşmiş. Yani yüzde 40-45’i yerleşmiş, ama ne eskiyi toparlayabilmişiz, ne yeniyi doğru düzgün yapabilmişiz” diye konuştu.
“Kurumlarda kapasite kaybını gördüm”
Devlet kurumlarının faaliyet gösterdiği birçok yapıda da kayıplar olduğuna vurgu yapan İmamoğlu, “Çok sıkıntılı pozisyona düşmüş ve bu kurumlarda muazzam bir kapasite kaybını gördüm sahada. 99 depreminde birkaç kez o bölgede bulunduk. Ki ilk günlerinde de bulunduk. O zamandan bile kötü olabilmek bugün, bana çok acı geldi. Halbuki daha iyi olmalıydı. Çok çok çok daha iyi olmalıydı” diye konuştu.
“Yerel yönetim reformuna ihtiyaç var”
İBB Başkanı İmamoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada, amacının kendisini masumlaştırmak olmadığını belirterek, “Kim, nerede, ne şekilde suçlu varsa, eksik yapıyorsa, -buna siyaseten biz de dahiliz, iktidar da dahil- bir çözüm bulmak zorunda olduğumuzu gördüm. Bu da aslında bir yönüyle hem yerel yönetim reformuna ihtiyaç olduğunu bize gösteriyor hem aynı zamanda bir yönetişim modeline ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Afetin yönetiminin bu kadar merkezileşmesinin, bu kadar sivil toplumun yok sayılmasının sonuçları çok ağır. İnsan, böyle hayretler içerisinde izliyor” dedi.
“Daha fazlası için bir araya geldik”
İstanbul için çok fazla şey yapmalarına rağmen hala yapılacak çok şey olduğunu söyleyen İBB Başkanı İmamoğlu şunları söyledi, “Şahit olduğum süreçler, inanılmaz bir iç hesaplaşmaya da beni evirdi. ‘Daha fazlasını nasıl yapmalıyız’ kısmındayım. Onun için sizleri davet ettik ve bir araya geldik. Tüm yaptıklarımızın gözden geçirilmesine, bilimsel aklın ve çevrenin yönlendirilmesine dönük masaların daha genişletilmesine, ‘Ben niye orada yokum’ diyenin bile katkı sunmasının sağlanması gibi, bütün sürecin buna dönük bir çalışmayla bir sunuyu, çağrıyı topluma, kurumlara bizim yapmamızın şart olduğunu söylüyoruz.”