HÜSEYİN GÖKÇE
Her ay düzenli olarak Para Politikası Değerlendirme Notu hazırlayan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), 3’ncü değerlendirme notunda, Merkez Bankası’nın bugünkü toplantısında politika faizini yüzde 40’a yükseltmesini önerdi. Ayrıca faizin gelişmelere göre daha artırılabileceğinin açıkça karar metninde yer alması gerektiği bildirildi.
Para Politikası Değerlendirme Notu; Ekrem Cunedioğlu, Ali Çufadar, Fatih Özatay ve Burcu Aydın Özüdoğru’dan oluşan TEPAV Makroekonomi Çalışma Grubu tarafından hazırlanıyor. Değerlendirme notunda önceki notta politika faizinin önden yüklemeli olarak yüzde 40’a çıkarılması önerisi hatırlatılırken, “Son PPK toplantısında politika faizi yüzde 35 olarak belirlendi. Politika faizinin önümüzdeki toplantıda yüzde 40 düzeyine çıkarılmasının ve gelişmelere göre daha da artırılabileceğinin açıkça karar metninde belirtilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulunuldu. Mevduat ve kredi faizinin de politika faiziyle uyumlu olması gerektiği belirtilen notta, döviz cinsi mali varlıklara olan talebin azalmasının, para politikasının ve ekonomi programının başarı şansını güçlendireceği vurgulandı.
Sistemin işlevselliğini azaltan tedbirler kaldırılsın
Mevduatın ağırlıklı olarak üç aya kadar vadede toplandığını ve ilgili dönemde beklenen enflasyon eğilimini de dikkate almak gerektiğine değinildiği politika notunda, “Politika faizinin reel olarak pozitif bir düzeye dönmesi ve uluslararası gerginliklerin azalmasıyla beraber sistemi kayıt dışına iten veya sistemin işlevselliğini azaltan düzenlemelerin/tedbirlerin kaldırılması düşünülmelidir” denildi.
“Merkez Bankası’nın bağımsızlığına yönelik adımlar risk primini daha da düşürür”
Raporun “Ne yapmalı?” başlığı altında yer verilen önerilerden bazıları ise şöyle:
■ Makroekonomik istikrarı sağlayıcı politikaların yanı sıra politik baskı altında kalmaları halinde makroekonomik dengelerin bozulmasına yol açan -TCMB gibi- kurumları bağımsız kılacak, ekonomide verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemi oluşturacak yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır. Bu tür yapısal reformların makroekonomik istikrara ulaşılmasını kolaylaştıracağı ve sağlanacak istikrarın kalıcı olma ihtimalini artıracağı bir kez daha vurgulanmalıdır.
■ Bu çerçevede, para politikasının işini biraz olsun kolaylaştıracak basit adımları da ihmal etmemek gerektiğini bir kez daha hatırlamakta fayda vardır. Temmuz-Ekim 2023 döneminde açıklanan enfl asyon değerleri, “resmi enfl asyon” tanımlamasının ortadan kalkması açısından olumlu bir katkı sağlamıştır. Bu sürecin devamını doğrudan sağlayacak asıl adım ise TÜİK’in kurumsal yapısının bağımsızlık yönünde değiştirilmesi olacaktır.
■ Piyasa Katılımcıları Anketi ile ilgili kuşkuları dağıtmak için TCMB’nin attığı adımların olumlu sonuçlarını da burada not etmekte fayda vardır. Anket uygulamasının eski şeff af biçimine geri dönmesi ile enfl asyon bekleyişlerini takip etmek yeniden olanaklı hale gelmiştir. Bu çerçevede TCMB’nin bağımsızlığı yönünde atılacak adımlarla Türkiye’nin risk priminin daha da hızlı düşmesi beklenir.
“Merkez Bankası resmi enflasyon hedefini açıklamalı”
Önceki raporda, Merkez Bankası’nın enflasyon hedefini duyurması gerektiğini ve OVP’de yer alan tahminlerin hedef olarak belirlenebileceğinin belirtildiği hatırlatılırken şu ifadeler yer aldı: “OVP enflasyon tahminleri ile Merkez Bankası’nın açıkladığı enflasyon tahminlerinin aynı olması, politika belgelerinde yer alan tahminin hedef olarak alınabilmesi ihtimalini güçlendiriyordu. Ancak, Merkez Bankası, 2 Kasım 2023’te yayımlanan yılın son Enflasyon Raporu’nda 2024 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltti. Bu adım, gerçekçi olmak adına olumlu olsa da tahminin hedef olarak alınabilirliğine gölge düşürdü. Bu çerçevede, 2023’ün sonuna doğru yaklaşmakta olduğumuz şu günlerde 2024-2026 döneminin her yıl sonu için resmi birer enflasyon hedefi açıklanması yararlı olacaktır. Bu durum TCMB’nin itibar açığını süratle kapamak açısından da önemli bir iletişim politikası aracı olacaktır.”