Mehmet KAYA
TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörü Bozkurt Aran, uluslararası ticaret yolları projelerinin ülkelerin bölgedeki ağırlıklarının ve coğrafyanın değiştirilemez özelliklerinin, siyaset, sanayi ve ticaret politikalarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, böyle bakıldığında Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nun başlangıçta eksik şekillendiğini söyledi. Bu projenin ancak Türkiye’nin dâhil edilmesi halinde yapılabilir olabileceğini vurguladı. Tahran ve İslamabad Büyükelçilikleri yapan, Dünya Ticaret Örgütü nezdinde Daimi Temsilcilik görevi dolayısıyla konuyu “çok taraflı” boyutunu da değerlendiren Emekli Büyükelçi Bozkurt Aran, son dönem öne çıkan uluslararası ticaret yolları projelerine yönelik EKONOMİ’nin sorularını yanıtladı.
Halen TEPAV Ticaret Çalışmaları Merkezi Direktörlüğünü yürüten Aran, ticaret koridorlarına yönelik projelerin ciddi yatırımlar gerektirmesi, küresel olarak siyasi ve ekonomik politikaların etkisiyle de şekillendiği vurgulayarak, “Ülkeler ticaret yollarını artırmak suretiyle daha kapsamlı ticaret alanı sağlamayı, böylece siyasi olarak etki sahalarına genişletmeyi amaçlamakta. Bu ticaret alanının şekillenmesinde ülkelerin sanayi kapasiteleri ve politikaları da önemli rol oynuyor” dedi.
“Koridorları ekonomik olarak değerlendirmeli”
Uluslararası ticarette deniz yollarının hakimiyetinin devam edeceğini belirten Aran, buna karşılık küresel çapta oluşturulan ticaret koridorlarının siyasi ve ekonomik olarak değerlendirilmesi gerektiğini anlattı.
Çin’in karşılıksız mali destek vererek sanayi dallarını yönlendirme ve teknoloji geliştirme sürecinde Batı ülkelerinin neoliberal politikalarla bundan uzak durduğunu, bunun sonucunda güneş panelleri ve çip gibi ürünleri Çin’den tedarik ettiklerini kaydeden Bozkurt Aran, rekabet ortamında oluşan zafiyetlerinin ortaya çıkmasıyla bu kez ABD ve Avrupa’nın da ciddi sübvansiyonlarla kritik teknolojileri geliştirmede Çin benzeri sanayi yaklaşımına girdiklerini vurguladı.
“Çin’den 7 yıldır bir ticaret bakanı gelmedi”
Çin’in sanayi politikasıyla elde ettiği kazanımlarla küresel ticaretteki rolünü güçlendirdiğini ve Kuşak-Yol projesi için altyapı ve çeşitli alanlardaki yatırımlara yaklaşık 1 trilyon dolar harcadığını vurgulayan Aran, “Bir zamanlar Türkiye tedarik zinciri bakımından büyük oranda Avrupa ile daha net biçimde ilişki içindeyken, zamanımızda bu ilişki değişmeye başladı. Çin siyasi makamları, Türkiye ile ilişkileri geliştirme konusunda kararlı olduklarını göstermekten uzak durduklarını düşünüyorum. Örneğin 7 yıldır, hiçbir Çin Ticaret Bakanı Türkiye’ye ziyaret yapmadı” dedi. Aran, Türkiye- Çin ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda Çin’in daha net irade koymasının beklendiğini kaydetti.
Hindistan’da düzenlenen G-20 toplantısında ilan edilen ve Türkiye’nin “by-pass” edildiği Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nu değerlendiren Aran, Avrupa’nın yaklaşımını hatalı bulduğunu vurguladı. Aran, “Bu ülkelerin birbiriyle anlaşamadıkları alanlar var. Bu alanları daha da netleştirmek, Hindistan’ı daha farklı yolla Avrupa’ya bağlamak ve Çin’e karşı Hindistan’ın daha rahat olmasını sağlamayı amaçladıkları bir proje. Nitekim doğanın asırlar boyunca oluşturduğu yolların dışında yapay bir güzergâh yaratma gayreti gereksiz. Çin’in yaptığı, Kuşak ve Yol Girişimi, İpek yolunun devamı gibi, bir doğallığı var. Türkiye’yi dışarıda bırakmak suretiyle Hayfa limanı üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyorlar. Şu son ortaya çıkan durum da bunun ne kadar saf bir düşünce olduğunu net olarak ortaya koyuyor” diye konuştu.
Projede Türkiye’nin dışlanmasını hata olarak gördüğünün altını çizen Aran, “Hindistan’ın Avrupa yolunu kısaltarak tedarik zincirinin parçası olma potansiyelini taşıyor. Fakat bu proje düzenlenirken Türkiye’ye karşı kaldıraç olarak kullanılmasının bir yan çıktı olarak düşünüldüğü izleniminin yaratılmaması uygun olmuyor” dedi.
“AB ile yeni bir ilişki modeli aramak mümkün”
Avrupa Birliği ile ilişkilere yönelik, Türkiye’nin tutumunu gözden geçirmesinin haklı gerekçeleri olduğunu kaydeden Bozkurt Aran, Türkiye’nin tam üyelik iradesini Avrupa’nın Türkiye’ye karşı baskı aracı olarak kullandığını vurguladı. Aran şu değerlendirmeyi yaptı: “AB konusu uzmanlığım olmamakla beraber, bizim AB’ye üyelik konusundaki kararlılığımız Avrupalılar tarafından silah olarak kullanılıyor. Avrupalılar diyor ki, ‘Şunu yaparsan, bunu yaparsan üyelik uzaklaşır, bunu yaparsan iyi olur.’
Türkiye yapsa da üyelik yolunu kısaltmıyorlar. Bu durumda Türkiye’nin farklı arayışların içine girmesi doğaldır. Bunu AB üyesi olma iddiasıyla değil de, ilişkileri çeşitlendirerek, kuvvetlendirerek sağlayabiliriz.”