Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç, seçim öncesi gerçekleştirilen son meclis toplantısında, seçime yönelik beklentilerini paylaştı. Ardıç yeni yasama ve yürütme döneminde uzun vadeli, insan ve doğayı merkeze alan politikaların hayata geçirilmesi gerektiğini belirtirken, sadakatin değil, liyakatin önceliklendirildiği bir bürokrasi anlayışının hakim olması gerektiğini bildirdi.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimde yasama ve yürütmenin yeni döneminin şekilleneceğini belirten ASO Başkanı Seyit Ardıç, Atatürk’ün, “Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek.” sözlerini hatırlattı.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken Türkiye’nin kalkınma hedeflerine ulaşmak için gidecek çok yol, yapılacak çok iş olduğuna değinen Ardıç, “Yeni yasama ve yürütme döneminde, yüce milletimizin mutluluğunu ve refahını gözeten, uzun vadeli, insan ve doğa merkezli politikaların hayata geçirilmesi, sadakatin değil liyakatin önceliklendirildiği bir bürokrasi anlayışının hâkim olması” değerlendirmesinde bulundu.
“10 çeyrek üst üste büyüme tek başına yeterli değil”
Ekonomik kalkınmanın, ülke kaynaklarının en verimli üretim alanlarına tahsis edilmesiyle sağlanabileceğini belirten Seyit Ardıç, katma değeri yüksek imalatın artırılması halinde hep dışarıya borçlu kalınacağını bildirdi. Aynı zamanda ihracat artsa bile ithalatın finanse edilemeyeceğini kaydeden Ardıç, bunun da yoksullaştıran büyüme yaşanmasına neden olacağını vurguladı.
Türkiye’nin 10 çeyrek üst üste büyüdüğünü ancak pozitif büyümeye ulaşmanın tek başına yeterli olmadığının altını çizen Ardıç, “İhracat artışları kaydetmemiz çok sevindirici, ancak daha fazlasını ithalata harcadığımız sürece bu da yeterli değil” dedi.
“Toplum refahını artıracak büyüme hedeflenmeli”
Toplum refahını artıracak bir büyümenin hedeflenmesi gerektiğini vurgulayan Seyit Ardıç, kaynakların daha verimli alanlara, daha kapsayıcı şekilde dağıtılması gerektiğini bildirdi.
Ekonomide risk algısı ve belirsizliklerin yüksek olması yanı sıra finansal istikrar göstergelerinin zayıflamasının kalkınma sürecini sekteye uğrattığını anlatan Ardıç, yüksek enflasyonun alım gücünü düşürdüğü gibi reel sektörün kararlarında da belirsizlik yarattığını söyledi.
Enflasyonun çözümünün güven verici ekonomi politikalarına bağlı olduğunu ifade eden Seyit Ardıç, kur artışının ihracata avantaj sağlamakla birlikte bunun sebep olduğu enflasyonun bu avantajı ortadan kaldırdığını bildirdi.
Üretimin itici gücü KOBİ’lere yönelik desteklerin artırılmasının önemine işaret eden Ardıç, sanayi üretimindeki gerilemenin ise üreticiler açısından zorlaşan koşulları yansıttığını belirtti.
Yüksek işsizlik oranı, hayat pahalılığı, geçim kaygısının, kendi öz vatanlarında makul hayat yaşama yönündeki ümitleri azalttığını kaydeden Ardıç, gençlerin yurt dışına çıkışlarında yaşanan artışları da buna bağladı.
Ardıç, Türkiye’nin beyin göçünü, beyin gücüne çevirmesi gerektiğini ifade ederken, Çin ve Hindistan’ın yaptığı gibi kalkınmada yurt dışındaki vatandaşlar aracılığıyla fark yaratılabileceğini savundu.
“Gençler rahat ücrete ulaşamadığı için ülkeyi terk ediyor”
Gençlerin iş beğenmemekten ziyade rahat yaşayacakları ücrete ulaşamadığı için ülkeyi terk ettiğini söyleyen Ardıç, daha yüksek ücretli iş imkanları oluşturulmasını önerdi.
Her ilde üniversite bulunmasının önemli olmakla birlikte, nüfus yoğunluğunun eğitim kalitesini azalttığını belirten Seyit Ardıç, “8 milyona yaklaşan üniversitedeki öğrenci sayısı ile övünmek yerine, eğitimin kalitesinin artmasını sağlamalıyız” dedi.