MARUF BUZCUGİL
Medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle sohbet toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan önemli açıklamalarda bulundu.
Fidan, ABD seçimleri hakkında, “Dört yıllık bir aradan sonra şimdi Trump’ın ikinci dönemini yaşayacağız. Trump bu kez, Kongre’nin iki kanadında da artık üstünlüğü ele geçirdi. Bu her zaman her lidere tek seçimde nasip olmaz. Böyle bir üstünlüğü var. Tabii burada Demokratların dönüp bakıp “Biz ne yaptık, niye bu kadar büyük bir kayba uğradık?” diye bir sorması lazım. Amerikan seçmeninin tercihine etki eden şartlarının herkes tarafından iyi analiz edilmesi lazım. Trump’ın kazanmasıyla beraber şu anda gündemimizi meşgul eden birtakım jeopolitik krizlerin biraz daha netleşeceği söylenebilir. İyi veya kötü yönde olmasından bağımsız, belli konularda belirsizliğin kalkacağı algısı var. Tabii bu bizim ne kadar lehimize olur, ona da bakmamız gerekecek.” ifadelerini kullandı.
Rusya-Ukrayna savaşını durdurmaya yönelik ne türden bir adım atılacağının merak edildiğini belirten Fidan, “Gazze meselesinde ABD İsrail’e daha ne kadar destek verecek? Savaşı durduracak mı yoksa yaygınlaşmasına mı destek verecek? Bu konuda açıkçası, ‘Yüzde yüz şunu yapar’ dememizi mümkün kılacak fazla bir veri yok. Temelde iki husus var. Birincisi, eğer kabineye bakarsanız, görülen emare, bu kadar İsrail yanlısı bir kabinenin Netanyahu’nun bütün yayılmacı emellerini destekleyeceği yönünde. İkincisi ise Trump’un “Ben savaşları bitirmeye geliyorum, yeni savaş çıkarmaya değil” diyor olması. Bu sözünü esas alırsanız, buradan hareketle tam aksi yönde bir emareden söz etmek de mümkün. Şimdi bu iki farklı, iki tezat emarenin birbirini ne kadar dengeleyeceğini, bunun bölgeye nasıl yansıyacağını önümüzdeki süreçte göreceğiz. Putin’in ifade ettiği küresel savaş riski, -tabii ki savaşı geniş manasıyla kullanmak koşuluyla- sürekli bizim de uyardığımız bir konu. Ukrayna’da devam eden savaşın, Gazze’de devam eden savaşın artık fay hatlarını giderek derinleştirdiğini ve belli aktörleri bir araya getirdiğini, kutuplaşmanın arttığını görüyoruz. Dolayısıyla belli kanatlar artık birbirini gözlemeye başlıyorlar. Bu manada bir küresel yaygınlaşma var. Şimdi yani Kuzey Kore’nin dünyanın öbür ucundan savaşa aktif taraf olmasını görüyoruz askerlerini göndererek. Amerika’nın baştan beri gönderdiği silahlar, Avrupa’nın gönderdiği silahlar, savaşa açıktan taraf oldukları bir durumu ortaya çıkardı. Şu anda hem ekonomik, hem siyasi hem de sıcak savaş olarak devam eden topyekun bir mücadele var. Bunu kelimenin geniş anlamıyla bir küresel savaş olarak nitelendirmek mümkün. Önemli olan bunun şiddetinin artmaması. Belli yerlerdeki ekonomik ve siyasal savaşın, sıcak savaşa dönüşmemesini temin etmek. Şimdi her iki taraf da elini yükselterek bir gerçekliği ortaya koyuyor.” dedi.
5. savaş cephesi siber tehdit
TBMM Plan ve Bütçe komisyonunda siber tehdidi “5.savaş cephesi” olarak tanımlayan Hakan Fidan şunları söyledi:
“Siber tehdit kavramı giderek değişiyor. Kritik altyapıyı hedef alan siber tehdit, artık insan zihnini hacklemede de ciddi bir araç olma yolunda ilerliyor. Yapay zekanın gelişimine baktığınız zaman başka bir boyuta evrilmiş durumdayız. Sosyal medya artık bununla manipüle ediliyor. Öncelikler okunabiliyor, davranışlar kestirilebiliyor, kişilik analizleri daha rahat yapılabiliyor. İltisak analizleri çok daha rahat yapılabiliyor. Her şeyin bu kadar rahat yapıldığı bir dönemde tehdit de tabiatıyla boyut değiştiriyor. Yani siz artık kritik altyapınızın hedef alınması meselesi bir tarafa, ürettiğiniz hareketlilik neticesinde başkalarına öngörülebilirlikle ilgili bir veri seti sunuyorsunuz. Dolayısıyla yeni zamanlarda, datanın korunması açısından insanların çevrimiçi hareketliliğiyle alakalı bir sınır meselemiz var. Datanın hareketliliğiyle alakalı dijital sınırların oluşturulması gerekiyor. Bir başka deyişle, benim halkımın, devletimin işleyişiyle ilgili veriler her yere kolaylıkla gidip gelmemeli. Tüm bu açılardan, MİT’te görev yaptığım dönemden bu yana üzerinde çalıştığımız Siber Güvenlik Başkanlığımızın yakında hayata geçecek olması ülkemiz için hayati önem taşıyor.”
Hamas Türkiye’ye büro açtı mı?
Bakan Fidan, Hamas’ın Katar’da kapatılan bürosunun Türkiye’ye taşındığı iddialarıyla ilgili olarak şunları söyledi:
“Türkiye olarak biz bu dedikoduları yalanladık. Bakanlık Sözcülüğümüz, Hamas Siyasi Bürosu’nun Türkiye’ye taşınmadığını açıkladı. Dediğiniz söylentileri Katarlılar da yalanladı. Dolayısıyla, şu anda dediğiniz türden bir şey söz konusu değil. Yani Hamas’ın Siyasi Bürosu Türkiye’ye gelmiş değil.”
“Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu kararı tarihi bir hadise”
Bakan Fidan, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarmasını “tarihi bir hadise” olarak değerlendirdi. Fidan şunları söyledi:
“Bu son derece değerli bir karar. Belli başlı ülkelerin bu kararı uygulayacaklarını söylemesi önemli bir gelişme. Bu gelişme, güç kullanımı dışındaki imkan ve araçları kapsayan diplomasi ve adalet mekanizması ile sonuç alınabileceğini göstermiştir. Gönül isterdi ki bu sonuç daha erken çıksın. Tutuklama kararının çıkmasında, uluslararası seferberlik neticesinde insanlık vicdanının İsrail’in izlediği soykırıma karşı artık ortak bir tavır alması ve ortak bir söylem etrafında birleşmesi de büyük rol oynadı. Artık herkes aynı noktaya geldi: Derhal ateşkes olsun, insani yardımlar başlasın ve iki devletli çözüm olsun. Ama İsrail bunları istemediğini her tutumuyla ortaya koyuyor. Apaçık soykırım işleyen İsrailli yöneticiler hakkında tutuklama kararı çıkarılmış olması elbette önemli.”