Mehmet KAYA
Merkez Bankası tarafından yayınlanan bir çalışmada, TL’nin değer kaybının ihracata katkı vermediği, ihracat artışındaki ana belirleyicinin alıcı ülkelerdeki gelir değişimi olduğu belirtildi. Demirhan Demir, Selçuk Gül ve Abdullah Kazdal tarafından yapılan çalışmada, ihracatçı firmanın ithal girdi ağırlığına göre reel kurdaki değişimlerin ihracat seviyesine nasıl etki ettiği araştırıldı.
“Üretimin İthal Girdi İçeriği ve İhracatın Reel Kur Esnekliği: Türkiye Örneği” başlıklı çalışmada 2005-2020 döneminde çeyreklik bazda ihracat gerçekleşmeleri değerlendirildi. Yapılan analizde, reel kurdaki değişimlerin, imalatında ithal girdi kullanımı yüksek ve yerli girdi kullanımı yüksek firmaların ihracat performansına etkisine bakılarak, ihracatın reel kurdaki değişimlere ne tepki verdiği araştırıldı. Çalışma sonucunda yüksek ithalat içeriğine sahip sektörlerde, ihracat hacminin reel döviz değişimlerinde TL’nin değer kaybına çok kısa vadede (bir veya iki çeyrek) tepkisinin istatistiki olarak anlamlı olmayan düzeyde kaldığı belirtildi. Buna karşılık, düşük ithalata bağlı üretim yapan, daha fazla yerli girdi kullanan firmalarda yükseliş yönünde daha fazla tepki gözlendi. Çalışmada, “Üretim süreçlerinde ithal girdilere daha az gereksinimi olan sektörler için reel döviz kurundaki düşüşler kısmen rekabet avantajı sağlamakta ve bu sektörlerde ihracatın artmasına neden olmaktadır” denildi.
İthal girdi kullanım yoğunluğu dikkate alınarak detay analizin sonuçlarına bağlı olarak, TL’nin değer kaybına toplam ihracatın nasıl bir tepki verdiğine yönelik yapılan değerlendirmede ise etkinin sınırlı olduğu, TL değer kaybının ihracatı artırıcı etkisinin önemli olmayacak düzeyde kaldığı belirlendi. Çalışmada şu ifadelere yer verildi:
“Reel kur hareketlerinin ekonomi genelinde ihracatı artırıcı yönde kayda değer bir etkisinin olmadığına işaret etmektedir. Sanayi politikaları ile yapısal olarak yerli girdi kullanımının teşvik edilmesi kur hareketlerinin miktarsal olarak ihracata yansımasını artırabilecektir. Bununla birlikte, çalışmamızda reel kur uyarlamaları ile yalnızca belirli imalat sanayi sektörünün miktarsal olarak ihracatını artırabileceği, söz konusu etkinin de mutlak değer olarak dış talep gelişmelerinin etkisine kıyasla oldukça sınırlı olacağı bulgulanmaktadır. Bu çerçevede, ihracattaki kalıcı ve sürdürülebilir kazanımların temelde fiyat rekabetçiliğinden ziyade katma değeri yüksek ve teknolojik ürün çeşitlendirmesiyle sağlanabileceği değerlendirilmektedir. Buna ek olarak, ihracatta pazar çeşitliliğinin artırılması yönünde özellikle salgın sonrası dönemdeki kazanımların dış talepteki dalgalanmaların ihracat miktarı üzerindeki etkilerini sınırlamaya katkıda bulunması beklenmektedir” denildi.
İhracatta ithal girdi kullanım ağırlığına yönelik değerlendirme
Uzun süredir devam eden imalat sanayii ve özellikle ihracatçı firmaların ithal girdi kullanımına yönelik tartışmalara da katkı verecek bazı veriler de çalışmada yer aldı. Buna göre, Türkiye’nin ihracatında ithal katma değerin payı yüzde 20’lerin biraz üzerinde bulunuyor. Bu oran çok sayıda gelişmiş ihracatçı ülkeden düşük kalmakla birlikte, ihracatçı yapısıyla öne çıkan Almanya, İtalya’dan daha düşük; Birleşik Krallık, Japonya gibi ülkelerden daha yüksek ama hepsine yakın seviyede bulunuyor. Buna göre, Türkiye’nin en fazla ihracat yapan sektörleri olan, tekstil, giyim sektörlerinde ithal girdi oranı düşükken, metaller dahil, otomotiv, kimya, elektronik, makine, mobilya, kimya sektörlerini tamamında ithal girdi yoğunluğu yüksek olarak yer aldı. Bu sektörlerdeki ithal girdinin oranı yüzde 30’un üzerinde olarak belirlendi.