Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek TRT’de ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’nin küresel ortalamanın oldukça üzerinde bir büyüme sağlayacağını, istihdam artışının da güçlü seyrettiğini vurgulayan Bakan Şimşek, “Burada önemli olan husus büyümenin yeniden dengelenmesi” dedi.
Orta Vadeli Program’ın hedefinde kaliteli büyümenin bulunduğuna işaret eden Şimşek, “Yani iç talep daha ılımlı hale dönerken net ihracatın etkisinin olumluya dönmesini bekliyoruz. Böylece Türkiye daha sürdürülebilir yüksek büyüme patikasına girmiş olacak. Bunu tabii ki bir taraftan fiyat istikrarını sağlayarak yapacağız. Yani enflasyonu tek haneye düşürerek yapacağız orta vadede. Enflasyonu tek haneye düşürebilirsek yüksek sürdürülebilir büyümeyi sağlayabiliriz” diye konuştu. Yapısal reformlarla Türkiye’nin rekabet gücünü artırmak isteriklerini kaydeden Şimşek, böylece verimliliği tasarrufları ve istihdamı artırmayı hedeflediklerini anlattı. Cari açığı azaltacak, enflasyonu kontrol altına alınmasına yardımcı olacak bir büyümede yeniden dengelenme gerekitğini anlatan Şimşek şunları söyledi: “Yani net ihracatı desteklerken iç talebin makul düzeyde sürdürülmesi, bu da başladı. Uluslararası rezervleri daha da güçlendireceğiz. Diğer bir hedefimiz KKM’den çıkış. Buna yönelik çalışmalarımıza başladık.”
MEHMET ŞİMŞEK’İN AÇIKLAMALARINDAN SATIRBAŞLARI
Türkiye ayrışıyor
Orta Vadeli Program çalışıyor, hem dışarıda hem içeride programa güven artıyor. Türkiye’nin küresel risk algısı düşüyor. CDS’ler mayısta 700’ün üzerine çıkmıştı, dün itibarıyla 330 civarına indi. Muazzam bir düşüş var. Türkiye’yi riskli görenler azalıyor. Bu birinci husus. İkinci olarak sermaye girişi başladı. Ocak-mayıs döneminde Türkiye’den 2,9 milyar dolarlık bir çıkış olmuş portföy yatırımları. Haziran-eylül dönemine baktığınız zaman yaklaşık 5 milyar dolarlık net artış var. Türkiye ayrışıyor. Türkiye’nin hikayesi güçlü. Türkiye’nin yeni bir programı var. Rezervlerimiz güçlendi. Güven olmazsa, kaynak girişi olmazsa 36 milyar dolarlık rezerv artışı mümkün değil. Kur oynaklığı mayıs ayında neredeyse yüzde 57 civarındaydı. Kasımda bu 8’in altına düştü. Gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye kur oynaklığının en düşük olduğu ülkelerden biri. Hangi göstergeye bakarsanız bakın programa güven var. Gelecek senenin ikinci yarısında Fed, AMB büyük ihtimalle faiz indirimlerine başlayacaklar. Bu risk iştahını artıracak. Dolayısıyla hikayesi güçlü olan Türkiye’ye ilgi daha da artacak.
Kaynak akışı güçleniyor
Körfez’den çok ciddi ilgi var. Bu kaynak yatırıma dönüşecek, meyvelerini almaya başlayacağız. Şu anda küresel büyüme zayıf. Gelişmekte olan ülkelere sermaye akışı zayıf. Eylül ayında yaklaşık 14 milyar dolarlık bir net çıkış var. Ekim ayında yaklaşık 3 milyar dolar üzerinde çıkış var. Bunlar büyük rakamlar. Türkiye bu dönemde kaynak çekiyor. Türkiye’ye kaynak akışı başladı ve çok güçlü. Kaynak akışı olmazsa nasıl rezerv arttırırız? Önümüzdeki senenin ikinci yarısından itibaren güçlenerek artacak. Türkiye daha ucuza kaynak devşirecek ve daha uzun vadeli kaynağa erişecek ve Türkiye’nin büyümesi güçlenecek. Kısa vadede tabii ki bir miktar yavaşlama riskimiz var.
Vergiyi tabana yayacağız
Döviz kazancına yüzde 40’a kadar vergi getirilmesi konusunda yetki alınması olacağı anlamına gelmiyor. Verginin tabana yayılması konusunda hummalı bir reform çalışmamız var. Kamuda tasarruf kaynakların doğru alanlara yönlendirilmesidir. Türkiye’nin alt yapısına tabii ki yatırım yapacağız. Programın ana bileşeni dezenflasyon. Faizler arttı ama enflasyon hala yükseliş trendinde. Para politikası gecikmeli çalışır bu birinci husus. İkincisi KKM ve döviz mevduatları aktarım mekanizmasını bir miktar zayıflatmış durumda. Para politikasındaki iyileştirme ile birlikte gelecek senenin ikinci yarısından itibaren çok güçlü bir dezenflasyon sürecine gireceğiz. Bunda birkaç faktör etkili olacak. Tabii ki baz etkisi olacak. Biz bu sene temmuz ayında bütçeyi düzeltmek için KDV gibi, akaryakıta ÖTV gibi enflasyonu artıran bazı vergi artışlarına gittik, bu vergi artışları tekrarlanmayacak.
Net ihracatın büyümeye katkısı
Önümüzdeki yılın mayıs ayına kadar yıllık enflasyon yükseliş trendinde olacak ama mayıstan sonra çok hızlı ve güçlü bir şekilde düşecek. Yılı yüzde 36 ile bitirmeyi ümit ediyoruz. Bu sene yüzde 65 öngörümüz. Enflasyonun düşmesi demek alım gücünün, öngörülebilirliğin, doğrudan yatırımların, fon akışının hızlanması demek. Kısa vadede büyümede bir yavaşlama riskini alıp bunu yapmak durumundayız. Enflasyonu tek haneye düşürmek dışında bir seçeneğimiz yok. Gelirler politikasını ona göre şekillendireceğiz.
“OVP’yi baz alın” çağrısı
İş alemine buradan seslenmek istiyorum. Son dönemlerde fiyatlama davranışlarında ciddi bozulmalar var. Ama Orta Vadeli Programı baz almaları kendileri için hayırlı olacak. OVP çerçevesinde biz para politikasını, maliye politikasın ve gelirler politikasını şekillendireceğiz. Eski alışkanlıklar ile devam ederlerse müşteri bulamayacaklar. Sanayicilerimiz mutlaka dış pazar arayışına girsinler, biz iş alemine her türlü desteği vereceğiz. Reeskont kredilerini artırdık, faize üst limit getirdik. Hizmet ihracatına konu alanlarda dışarıdan getirilen kazanca yüzde 80 vergi muafiyeti sağlıyoruz. Eximbank’ın sermayesini artırdık. Yetmez, yakın dönemde yüksek montanlı sermaye benzeri bir kredi getiriyoruz. Hem kredi imkanı, hem düşük faiz, uzun vadeli imkanlar ve düşük vergi. Dolayısıyla ihracat Türkiye’nin çıkış yoludur.
Net ihracatın büyümeye katkısı
Önümüzdeki dönemde biz yatırım teşvikli avans kredisini (YTAK) TCMB’den alıp bütçe kapsamında yapmak istiyoruz. Çünkü Merkez Bankası’nın görevi fiyat istikrarıdır. Şu anda bir geçiş dönemindeyiz. Biz doğruları yapacağız, kurala dayalı yapacağız, öngörülebilir olacağız. YTAK daha önceden başlamış bir çalışmaydı, o devam ediyor. Teknik yeterlilik ve finansal yeterlilik önemli. Öngördüğümüz programa katkı çerçevesinin sağlanması önemli…
“Kur korumalıdan çıkış olacak”
Kur korumalı mevduat, ağustosta 3,4 trilyon lira ile zirveyi buldu, bu ayın ortası itibarıyla da yaklaşık 2,8 trilyona kadar indi. Çok ciddi bir düşüş var. Bu düşüşün devam etmesini bekliyoruz. TL mevduatı cazip hale geldi. Para politikasındaki düzeltmeyle beraber bu devam edecek. Biz şu anda rezerv biriktiriyoruz. Türkiye’nin rezervleri mayıs sonundan bu yana yaklaşık 36 milyar dolar arttı. Rezerv artışının bize bir faydası şu olacak, bir noktada “vergi teşvikini kaldırıyoruz” diyebileceğiz. Fakat koşullu bir yükümlülük olması, para politikası aktarım mekanizmasının önünde bir belirsizlik kaynağı olması ve bütün bu sebeplerden dolayı buradan çıkacağız.
İkiz açığa izin veremeyiz
Amacımız OVP’nin sonunda bütçe açığını deprem hariç yüzde 2, deprem dahil ise yüzde 3’ün altına düşürmek. Hedefimiz 2025-2026’dan sonra yüzde 3’e yakınsayıp yüzde 3’ün altına çekmek, çünkü mali disiplin çok önemli. Türkiye ikiz açığa izin veremez. Bir taraftan cari açığı azaltmaya çalışıyoruz, inanıyorum ki cari açıkta da kalıcı başarıyı sağlayacağız. Cari açığın örneğin milli gelire oranını yüzde 2’nin altına düşürmek istiyoruz. Doğrudan yatırımlarla finanse edilebilir düzeye çekeceğiz. Dolayısıyla bütçe açığını yüzde 3’ün altına, cari açığı da yüzde 2’nin altına çekerek Türkiye’nin makro finansal istikrarını pekiştireceğiz.
Togg tasarrufun simgesi
Vatandaşımız kamuda tasarruf da bekliyor. Gerçekten bu konuda da yoğun çaba içerisindeyiz. Örneğin kurumların taşıt talepleri var. Onay verirken diyoruz ki, sadece yerli ve milli olan ve kullanımı ucuz olan elektrikli Togg’u alabilirsin diyoruz. İkincisi mevcudu satacaksın diyoruz. Yani mevcut aracı elinden çıkartacaksın. Biz gerçekten bu konularda hassasız çünkü milletimiz hassas. Yurt dışı gezileri yoğun bir şekilde inceliyoruz, gerçekten gerekli mi? En büyük tasarruf üretken alanlara kaynakların kanalize edilmesidir.