ELİF KARACA
Alman Commerzbank FX Araştırma Bölüm Başkanı Ulrich Leuchtmann Türkiye’de uygulanan para politikasının bir süredir son derece gevşek olduğunu, bu nedenle de TCMB’nin depremin ekonomik etkilerine güçlü bir şekilde müdahale edebilmesi için alanının sınırlı olduğunu söyledi. Geçen hafta yapılan 50 baz puanlık beklentilerin altındaki faiz indiriminin de alanının sınırlı olduğunun bir göstergesi olduğunu belirten Leuchtmann, bankanın gevşek duruşunun enflasyonu dizginlemede yetersiz olmasının yanı sıra, deprem gibi dışsal şoklarla başa çıkma kabiliyetini de sınırladığını ifade etti. EKONOMİ gazetesine konuşan Leuchtmann, maliye politikasında da gevşemeye gidilmesini beklediğini, Türkiye’nin nispeten düşük kamu borç seviyesinin hükümete fazladan para harcamak için bir miktar alan sağladığını, ancak bunun da zaten yüksek olan enflasyonu daha da artıracağını belirtti. “Türkiye’nin enflasyonla mücadele sicili ortada. TCMB’nin bu zor zamanlarda ekonomiyi destekleme kabiliyeti sınırlı” şeklinde konuşan Leuchtmann, Türkiye ekonomisine yönelik ekstra desteğin büyük bölümünün ya daha yüksek vergilerle ya da tasarruf sahiplerinden ekstra borçlanmayla finanse edileceğini ifade etti.
■ TCMB geçtiğimiz hafta politika faizini bir kez daha düşürdü. Para politikasında gevşeme için sizce hala alan var mı? Deprem nedeniyle olası bir ilave gevşemenin ne gibi sonuçları olur?
TCMB’nin sorunu da tam olarak bu, uygulanan para politikası bir süredir son derece gevşek ve bu nedenle de TCMB’nin depremin ekonomik etkilerine güçlü bir şekilde müdahale edebilmesi için alanı sınırlı. Bankanın gösterge faizi geçen hafta beklenenden daha az indirdiğini gördük (100 baz puan yerine 50 baz puan). Bu, kuşkusuz alanının sınırlı olduğunun bir yansımasıydı. TCMB’nin para politikasında gevşek duruşu enflasyonu dizginlemede yetersiz olmasının yanı sıra, deprem gibi dışsal şoklarla mücadele kabiliyetini de sınırlıyor.
■ Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ekonomiye maliyeti hangi boyutta olacak? Kayıpları karşılamak için para ve maliye politikalarının yeniden tasarlanması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Depremin Türkiye’de büyüme üzerindeki etkisi hakkında anlamlı bir tahminde bulunmak için çok erken olsa da, bazı nitel değerlendirmeler yapabiliriz. Depremin ardından maliye politikasının da genişlemesi muhtemel. Türkiye’nin nispeten düşük kamu borcu seviyesi, hükümete fazladan para harcamak için bir miktar alan sağlıyor ve bu pozitif bir detay. Ancak bununla birlikte, daha genişlemeci maliye politikası büyük olasılıkla zaten yüksek olan enflasyonu daha da artıracaktır.
TCMB’nin enflasyonla mücadele kabiliyetine olan güven yüksek olsaydı, uzun vadeli enflasyon beklentilerinin aşırı yükselmesi riskini almadan kısa ve orta vadede bazı destekleyici faiz indirimleri gerçekleştirilebilirdi. Bankanın enflasyonla mücadele konusunda son dönemdeki sicili ortada. Bu nedenle, TCMB’nin bu zor zamanlarda Türkiye ekonomisine destek verme kabiliyeti sınırlıdır. Buna ek olarak, ekstra yabancı özel sermaye girişlerine de güvenilmemeli. Türkiye’nin cari dengesi zaten açık veriyor. Aynı zamanda, sermaye akışları üzerindeki kısıtlamalar (ihracat gelirlerinin liraya çevrilmesi gibi), Türkiye’yi özel yabancı sermaye girişleri için bir varış noktası olarak daha az çekici hale getiriyor. Türkiye ekonomisine yönelik ekstra kamu desteğinin büyük bölümü, ya daha yüksek vergilerle ya da Türk tasarruf sahiplerinden ekstra borçlanmayla sağlanacaktır.
Derin ve sancılı bir resesyon beklemiyoruz
■ 2023’te küresel ekonominin durumunu nasıl görüyorsunuz? Yumuşak bir inişin mümkün olduğunu savunanlardan mısınız yoksa ABD ve AB için resesyon bekliyor musunuz?
Esasında enerji tarafındaki sıkıntılar Avrupa’da bir gaz kıtlığı krizine dönüşmedi ve en azından içinde bulunduğumuz kış mevsimi için bu risk masadan kalkmış gibi görünüyor. Bu olumlu gelişme, kısmen ılıman hava koşulları kısmen de Avrupa’nın enerji tedariki zincirlerini yeniden inşa etme çabalarının artmasından kaynaklandı. Yine de, güçlü faiz artırımları nedeniyle bu yılın sonlarında Avrupa ve ABD’de hafif bir yavaşlama bekliyoruz. Ancak bu, birkaç çeyreklik negatif büyümeye dönüşse bile (ki bu bazı resesyon tanımlarına uyuyor) derin ve sancılı bir resesyon beklemiyoruz.