Güldağ: Liralaşma stratejisi çerçevesinde makro ihtiyati tedbirlere her hafta yenisi ekleniyor. Artık ‘makro’ demek de zor. ‘Mikro’ belki daha doğru bu düzenlemelere… Dövizden TL’ye dönüşüm desteği açıklaması sırasında Bursa’daydım. Bütün gün yüzde 2’lik TL dönüşüm desteği düzenlemeleri konuşuldu. Herkes birbirine sorup kavramaya çalışıyor. Bir yeri düzeltmeye çalışırken, bir başka yer bozuluyor algısı var. Enerji kaybı olarak gören de çok…
Ağaoğlu: Bazı delikleri kapatmaya uğraşırken negatif algının daha da güçlenmesine sebep olacak adımlar. ‘Yeter ki KKM yapın’ gibi bir durum var. KKM’den hem Eurobond’a hem DTH’a dönüşler artmıştı. Her ne kadar yüzde 12 faiz tavanı ortadan kalktı gibi görünse de KKM’ye bir iltifat olması için zaman geçmesi gerekiyor.
Güldağ: İhracatçıların ‘özel kur’ taleplerini dile getirmiştik. ‘Kurlar neredeyse sabit. Yurtdışında Uzakdoğu ürünleri karşısında çok pahalı kalmaya başladık’ diyorlardı. Taleplere cevap verilmeye çalışılıyor bir yanıyla… Elektrik ve doğalgazdaki indirimler de benzer çabalar.
Ağaoğlu: Mevcut kur seviyeleri, ihracatçıların maliyetlerinin çok gerisinde kaldığı için ‘böyle bir kur farkı ödenmesi ile destek olalım’ diyorsunuz ama burada ikili kur gibi bir mekanizmaya doğru gidiyorsunuz. Belirli bir sektöre veya zümreye bir ayrıcalık tanıyorsunuz gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu da ayrı bir sıkıntı yaratabilir.
Güldağ: Dövize yönelik atılan adımlar, Tahtakale’yi de şişirdi…
Ağaoğlu: “Yüzde 40’ını Merkez’e satman ve bir de döviz almaman lazım” diyoruz ama dövize ihtiyaçları var, ithalat yapmaları gerek. O zaman dönüp Tahtakale’den alıyorlar. Tahtakale’den talep edince bu kez fiziki talep arttığı için serbest piyasada başka bir fiyat ortaya çıkıyor. Mesela Arjantin’de 16 kadar farklı kur var. Ve bu çok tehlikeli. Çünkü ölçüm yapılamaz. Kime nasıl bir fayda sağlayacağınızı düşünürken kime, nasıl zarar vereceğinizi pek ölçemezsiniz. Tabii bu arada hesap da yapamazsınız. Faiz zaten doğru dürüst hesaplanamıyor, bilinmiyor. Bir de kurda böyle bir belirsizlik ortaya çıkarsa, işimiz gerçekten daha da zorlaşabilir.
Güldağ: Açıkçası bu düzenleme silsilesi hem finans kesimini hem de reel sektörü epeyce zorluyor. Bankacılarla konuşuyorum; “Zararına çalışıyoruz, yeni müşteri aramayı bıraktık. Zaten bu kadar çok regülasyonla başa çıkamıyoruz. Kılı kırk yarsak bile, mutlaka bir cezaya yakalanıyoruz” diyorlar. İş dünyasını dinliyorum; “Kredi peşinde koşmaktan yorulduk. Reeskont alırsak, bir başka krediden yararlanamıyoruz. Nereye baksak, kümeler birbiriyle kesişiyor. Dolayısıyla hep boş kümeye düşüyoruz” diye dert yanıyorlar. Bankacıların 30’a doğru giden mevduat faizleriyle para toplayıp, sonra 14’den kredi vermeleri sürdürülebilir değil. O zaman 20 milyon lira kredi mi istiyorsunuz. Size 5 milyonunu vadesizde tutmak şartıyla 25 milyon verip, paçalda maliyetlerini düşürmeye çalışıyorlar.
Ağaoğlu: Para bulunuyor ama…
Güldağ: Ama hem bankacılık kesimi hem reel sektör bitap düştü. Adeta tık nefes oldu piyasa…
Ağaoğlu: Gerçekten de öyle. Her iki taraf da regülasyon yorgunu. Dediğin gibi düzenleme tarafında makrodan geçtik, mikronun bile altına kadar geldi iş. ‘Angström’ diyeceğim. Bu regülasyonlardan sonra yine bir empati ile yaklaşıyorum. Neredeyse ellerindeki döviz için bankalardan ceza olarak üste para istenecek duruma gelindi.
Güldağ: Her an her şeyin olabileceği bir yer halindeyiz şu sıralar. Yüzde 11’den alınan kredinin, faizinin yüzde 16 olarak sayıldığını duydum, şaşırdım doğrusu…
Ağaoğlu: Yüzde 10-11 ile kredi bulup yüzde 27 -28’le mevduat yapabiliyorlar. Yani bu vakay-i adiye bir durum. Bu arada forward tarafını da Merkez Bankası maliyetli hale getirme gibi bir çaba içinde. Onu da ben ekleyeyim.
Güldağ: Bursa’da önde gelen, kanaat önderi bir iş kadınımızdan da şunu dinledim; “Yurtdışında start-up’a yatırım yapacağım, 50 bin dolar göndermem gerekiyordu. Faturasını istiyorlar benden.” Diyor ki, ‘Ben start up’a yatırım yapacağım, bunun faturası diye bir şey olur mu?’
Ağaoğlu: Gerçekten zor işler. O yüzden diyorum, bankalardan başlayarak reel sektöre sirayet eden sıkı bir regülasyon problemi var.
Güldağ: “Kantarın topuzu kaçtı” demiştik geçen hafta, giderek şiraze de kaydı.
Ağaoğlu: Bayağı kaydı hem de. Böyle devam ederse bir süre sonra uyulamayacak bu kurallara.
Güldağ: Genel kanı seçime kadar, bu günlük uygulamaların süreceği yönünde. Peki tavsiye edebileceğin bir şey var mı şirketlere?
Ağaoğlu: Vereceğim tavsiye aslında kendi içinde bambaşka bir sorun ama kriz dönemlerinde çok klasik bir tavsiyedir: Ödemelerinizi erteleyin, tahsilatları öne çekin. Merkez Bankası’na sorulduğu zaman “KOBİ’lere ciddi destek veriliyor” diyor, doğrudur. Fakat KOBİ’ler ekonominin ne kadarlık bölümünü kapsıyor diye baktığımızda tüm ekonomi içinde görece olarak küçük bir yere sahipler. Yani orta ve üzeri ölçekli şirketler için mekanizmaların bir miktar esnek hale getirilmesi şart. Şirketlerin de esneyebilme kapasitelerini hatta bütün esneklikleri devreye almaları gerekiyor.
Altında 1965-75 bölgesi kritik
Güldağ: Altında hareketlilik devam ediyor, beklentiler de yüksek.
Ağaoğlu: Hem Çin’in açılması, hem Fed etkileri var. Piyasa ile aynı fikirde değilim ama Fed’in son çeyrekte faiz indirimine başlayacağı konuşuluyor. Ben 2024’ten önce bir faiz indirimi beklemiyorum. Ama benim beklentimden çok piyasanın neye inandığı ve ne düşündüğü önemli oluyor. Bu beklentiler altını yukarı götürüyor. 1965 -75 bölgesi kritik eşik. Bence bu seviyeleri geçmesi biraz zor. 2000’i sembolik gösterirler mi bilemiyorum ama gümüş onu desteklemiyor şu anda. Klasik 24,24; 25,25; 26,26; 29,29 gibi dört seviye var. Gümüş, özellikle 25,25 -26,26 bölgesini aşmadığı sürece altının 2000 doları geçmesi zor. 1975 bölgesi, artı eksi 10 dolar diyeyim, dikkat edilmesi gereken seviyeler.