Merve YİĞİTCAN
Dışarıda düşük talep-yüksek fiyat, içeride ise sıkı para politikalarının etkisiyle frene basan reel sektörde ibre geriye doğru geliyor. İmalat PMI’ın son 5 ay, İhracat İklim Endeksi’nin de son 3 ayda 50 eşik değerin altında seyretmesi, piyasa koşullarındaki bozulmayı en net şekilde ortaya koyarken, imalat sanayinde kapasite kullanım oranı da düşük ritimle seyrediyor. Yılın 10 ayında kurulan şirket sayısının geçen yılın aynı dönemine göre %5,7 düşmesi, buna karşın kapanan şirket sayısının %3,3 artması piyasadaki iş yapma iştahının da düştüğünü ortaya koyuyor.
Siparişler düştü, üretim yavaşladı
Piyasanın nabzını yakından ölçen İSO Türkiye İmalat PMI, kasımda bir önceki aya göre 1,2 puan daha gerileyerek 47,2 olarak gerçekleşti. Endeksin, üst üste beşinci ayda da 50,0 eşik değerinin altında kalması, faaliyet koşullarında gözle görülür bir yavaşlamaya işaret ederken, söz konusu yavaşlama son bir yılın en belirgin düzeyinde gerçekleşti. Raporda, “Hem yurt içi hem de yurt dışındaki durağan piyasa koşulları, son çeyrek ortasında yeni siparişlerin ivme kaybının sürmesine ve böylece Kasım 2022’den bu yana en sert yavaşlamanın kaydedilmesine yol açtı” ifadeleri dikkat çekti. PMI raporuna göre, kasım ayında satın alma faaliyetlerinin yanı sıra firmaların girdi ve hem de nihai ürün stoklarında da azalma gözlendi. 10 sektörün 7’sinde üretimde düşüş yaşanırken; kara ve deniz taşıtları, gıda ürünleri ve metalik olmayan mineral ürünlerde artış görüldü.
Sanayi üretimi temmuzdan bu yana düşüşte
TÜİK tarafından açıklanan Sanayi Üretim Endeksi’ne bakıldığında ise, sanayi üretiminin eylülde yıllık yüzde 4 arttığı görülüyor, buna karşın ölçüm yapılan son 3 ayda aylık bazda yaşanan düşüşler olumsuz sinyal veriyor. Endekste aylık bazda temmuzda %0,4; ağustosta % 0,8; Eylülde de %0,1 düşüş ölçüldü.
İhracat yerinde sayıyor
İSO Türkiye İmalat PMI gibi İSO İhracat İklim Endeksi de kırmızı alarm veriyor. Ekim’de 48,5’e gerileyen endeks üst üste üçüncü ayda da 50,0 eşik değerin altında kalırken, dış talep koşullarında yılbaşından bu yana en belirgin bozulmaya işaret etti. Son aylarda olduğu gibi, zayıflık yine büyük ölçüde Avrupa’daki ana ihracat pazarlarında yavaşlamadan kaynaklandı. TİM’in rakamlarına göre, Ocak-Kasım döneminde ihracat yerinde sayarak, %0,7 artışla 255,8 milyar dolar oldu.
Perakende satışlar hız kesti
İçeride durgunluğun sinyallerini en iyi veren ölçümlerden biri de yine TÜİK tarafından açıklanan Perakende Satış Endeksleri… Sabit fiyatlarla perakende satış hacmi eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre %13,8 arttı. Aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışları %13,8, gıda dışı satışlar (otomotiv yakıtı hariç) % 18,6 arttı, otomotiv yakıtı satışları ise %1,5 azaldı. Burada dikkat çeken unsur yıllık bazda artış hızının yavaşlamaya başlaması… Aralık 2022’den bu yana yıllık bazda artış oranları en düşüğü %21,41, en yükseği ise %31,7 ölçülürken; endekse son iki aydan bu yana yıllık artış hızı %20’nin altına düşmüş durumda.
İş yapma iştahı kalmadı
Tüm bunların yanında piyasanın yeni iş yapma iştahında da ciddi bir düşüş söz konusu. Bunu TOBB’un her ay açıklanan kurulan-kapanan şirket istatistiklerinde görmek mümkün. 2023’ün 10 ayında kurulan şirket sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 azalırken, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı ise yüzde 24,2 oranında azaldı. Bu dönemde kapanan şirket sayısı yüzde 3,3 artarken, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısında da yüzde 13’lük bir artış yaşandı.
Tüketicinin ‘gelgitleri’ düşüş hızını frenliyor
Tüm piyasa verilerinin yavaşlamayı gösterdiğini, sahadan gelen açıklamaların da bunu desteklediğini söyleyen EKONOMİ gazetesi yazarı, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, “Aslında beklenen bir durum gerçekleşmeye başlıyor” tespitinde bulundu. Politika faizinin sıkılaşmaya başlamasıyla kredi faizlerinde de oldukça yüksek artışlar gözlendiğini, bunun da ekonominin arz yönünü oldukça kısıtladığına işaret eden Aslanoğlu, yanı sıra yatırım ve büyüme iştahını da ‘doğal olarak’ azalttığını söyledi. Aynı zamanda mevduat faizlerindeki artışın reel tarafa da dönmeye başlamasıyla tüketim tarafının da kısıldığını, bunun da talebi düşürdüğünü anlatan Aslanoğlu, “Ama bence henüz mevduat faizleri, talebi düşürecek duruma gelmedi. Tüketici ‘gelgit’ yaşıyor. Ki bence piyasanın daha aşağı gitmesini engelleyen da tüketicinin bu gelgitleri; kampanya ve promosyonlara verdiği tepkiler… Önümüzdeki süreçte talep tarafında azalmanın daha fazla görüleceğine dikkat çeken Aslanoğlu, “Ekonomideki yavaşlama daha fazla olacak. Yavaşlamasını kimse istemez ama enflasyonla mücadele için gerekli. Bizim orta vadede, yani 2025 ve sonrasında daha istikrarlı ve sürdürülebilir büyümeye geçebilmemiz için bu eşiği aşabilmeliyiz” dedi.
FİNANS, REEL SEKTÖR VE KAMU KOORDİNELİ GİTMELİ
Türkiye ekonomisinin 2002’deki dezenflasyon sürecinde yaşadığı daralmayı ve sonrasında 2007’ye kadar imza attığı büyümeyi hatırlatan Aslanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz yine böyle bir eşiği atlamayı başarabiliriz, ama reform gerekiyor… Sadece para politikası yetmeyecektir, ekonomik ve ekonomi dışı birçok reform gerekiyor. Maliye politikasının hızla tasarruf tarafına yönelmesi gerekiyor bu süreçte. Atılacak çok adım var ama bu durgunluk kaçınılmaz şu an. Şirketlerin bu anlamda likiditelerine dikkat etmesi, talep koşullarının yavaşlayacağını hesaba katarak kendi hazırlıklarını yapması önemli. Ekonomi yönetimi de burada zorda kalan ve aslında kendilerinden kaynaklanmayan bu enflasyonist süreçle mücadele eden şirketlere maksimum desteği vermesi önemli. Bunun olması içinde kamunun da çok tasarruf etmesi lazım. Durgunluk ve daralma dönemlerinde reel sektörde zorlanan bazı firmaların işi bırakması veya istihdam çıkışlarını artırması beklenebilir. Zorda kalan şirketlerin bulaşma etkisiyle genel ekonomiyi olumsuz etkilememesi için, finans, reel sektör ve ekonomi yönetiminin çok koordineli bir şekilde gitmesi gerekiyor.”
İŞ DÜNYASI NE DİYOR?
DÜŞÜK TEKNOLOJİ İŞLERDE REKABET ŞANSIMIZ KALMADI
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, özellikle düşük ve orta düşük teknolojili sektörlerde işlerin daha kötü gittiğini söylerken, özellikle Uzakdoğulu rakiplere ve ucuz ülkelere kaptırılan pazar paylarının arttığını belirtti. İnsan emeği yüksek olan imalatlarda Türkiye’nin rekabet şansının hiç kalmadığını anlatan Eskinazi, “Bizdeki orta yüksek ve yüksek teknolojili işlerde durum fena değil. Artık yeni yatırımlar yapılacak buralara yapılması gerekiyor. Katma değeri ve verimliliği yüksek işlere yönelmeli firmalar. Durgunluğu aşmak için bu şart” dedi. İşletmelerin önündeki en büyük sorunun finansman kaynaklı olduğuna işaret eden Eskinazi, “Hem içeride hem dışarıda taleple ilgili sıkıntılar var. En büyük sıkıntımız ise enflasyon. 1 – 1,5 sene dişimizi sıkacağız bu enflasyonu ortadan kaldırmadık için, aksi halde enflasyonu tek haneye indirmeden hiçbir şey yapamayız” diye konuştu.
2024 YILI, 2023’TEN DAHA KOLAY BİR YIL OLMAYACAK
İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Özkan, şu anda içeride enflasyonu düşürmek için atılması gereken adımların atıldığını, bunun da işleri yavaşlattığını söyledi. Dışarıda da durgunluğun devam ettiğine işaret eden Özkan, finansman musluklarının açılmasına rağmen yüksek maliyetinden ötürü kullanımının kısıtlanmasının reel sektörü zorladığını kaydetti. “Şu anda sanayicinin yüzde 10-20 ile para kazanıp yüzde 50 ile kredi alma ihtimali yok” diyen Özkan, firmalarının karlılıklarının çok fazla eridiğini, bu durgunluk sürecinde işletme sermayesini koruyamayan tüm firmaların risk altında olduğunu, aynı zamanda çok sayıda çalışanı olan firmaların da durumunun kritik olduğunu kaydetti. Mobilya sektöründe işlerin bu yıl yaklaşık yüzde 20 civarında düştüğünün altını çizen Özkan, “2024, 2023’ten daha kolay bir yıl olmayacak” diye konuştu.
EŞ DOST BİLE ARTIK FİYATLARIMIZI YÜKSEK BULUYOR
Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Başkanı Alican Duran, ambalaj sektöründe ilaç firmalarına çalışanların dışında firmaların hem iç piyasada hem de ihracatta düşüşte olduğunu söylerken, “Tonaj olarak konuşursak bu yıl geçen yılın yüzde 7-8 aşağısındayız. Hammadde fiyatlarının aşağı indiği düşünülürse, bu düşüş cirosal olarak daha da fazla” dedi. Sadece ambalajda değil birçok sektörde Türkiye’nin Avrupa’ya için çok pahalı kaldığını anlatan Duran, “Şu anda temel sorunumuz fiyatlarımızın Euro ve dolar bazında bizi ihracatta rekabetçilikten uzaklaştırması… Eşimiz dostumuz da gelse daha önce çok makul fiyat buldukları Türkiye’yi artık pahalı buluyorlar. Birçok sektördeki bu fiyat köpüğü düzelmeli. Bu düzelirse işler ancak yeniden başlayabilir” dedi. Bu dönemde sağlıklı ve geleceği olan şirketleri yaşatmak için bankalara da görev düştüğünü söyleyen Duran, “Bankalar ‘garantici’ değil ‘seçici’ olmalı. Paraya ihtiyacı olmayan şirketlere para vermek bir model değil. Para verildiğinde yaşayabilecek, geleceği olan şirketlere vermek asıl politika olmalı” ifadelerini kullandı.