MEHMET KAYA
ANKARA – TÜSİAD ve Koç Üniversitesi ortaklığındaki Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından Orta Vadeli Program Sonrası Ekonomik Görünüm başlıklı seminer düzenlendi.
TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç’ın yönettiği seminere aynı zamanda EKONOMİ yazarları olan TEPAV’dan Burcu Aydın, TOBB ETÜ’den Fatih Özatay ile Bilkent Ünversitesi Öğretim Üyesi Refet S. Gürkaynak katıldı.
Fatih Özatay: Toplumun iknası için atılabilecek adımlar
Fatih Özatay, 2001’de uygulamaya alınan programda, tüm kesimleri dikkate alan bir yaklaşım yanında, yapısal reformlar da olduğunu hatırlatarak, başarıda bu unsurun da etkisi bulunduğunu kaydetti. Mevcut programda ise hemen her kesimin çeşitli yönlerden şikayetçi olduğunu, mutabakat sağlanamadığını vurgulayan Özatay, “Para politikası işini yapıyor mu, gecikti ama yapıyor. Bunun gerisinde bir şey yok, bütçe zorlanıyor” dedi. Programa ilgiyi artırmak, “bir şeyler yapılıyor” şeklinde ikna etmek için adımlar gerektiğini kaydetti. “Kısa vadede yapılabilecekler” sorusunu yanıtladı. TÜİK yasasının değiştirilerek, enflasyon hesabı konusunda kamuoyunun iknası, yapılmasının siyaseten çok zor olmakla birlikte, verilerin revizesi, ihale yasasının iyileştirilmesi, emekli ücretlerinde iyileştirme, kamu-özel ortaklığı projelerinin alım garantileri yönünden gözden geçirilmesi, yüksek gelir grubunda vergilenmeyen harcamaların ele alınması gibi adımları örnek gösterdi. Özatay, “Yapılacağını zannetmiyorum ama hızlı ve iyi işleyen bir hukuk düzeni yapılmalı. Bütün bunlar olmayınca, sadece para politikası kalıyor, onun da aracı faiz. Sadece bu politika kalınca yavaş iyileşme oluyor. Halbuki dış koşullar çok lehimize. …Enflasyonla mücadelede ücretliler üzerinden yapınca heyecan verici bir şey kalmıyor” dedi. Özatay, sanayi politikalarında da verimlilik artırıcı çözümler üretilmesinin önemini de vurguladı.
Burcu Aydın: Para politikasının enflasyonu yüzde 30’un altına çekme potansiyeli var ama…
Burcu Aydın da konuşmasında, kamu maliyesinin hem gider, hem de gelir tarafında yapılabilecekler bulunduğunu vurgulayarak, bütçe üzerindeki baskının ekonomik programı desteklemeye imkan vermediğinin altını çizdi. Deprem harcamaları dışında, personel ve cari giderlerde yaşanan artışların olumsuz etkisini vurgulayan Burcu Aydın, geniş kapsamlı bir yaklaşımla programın yönetilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Para politikasının enflasyonu yüzde 30’ların altına çekme potansiyeli var ama ekonomi desteklenmediği takdirde ondan sonrası dönemde maliyeti yüksek olur” diye konuştu.
Açıklanan tasarruf paketinin yeterli olmadığını, yatırım ödeneklerinin enflasyona rağmen artırılmayarak kısılma yönüne gidildiğini kaydeden Özüdoğru, vergi konusunda da aralarında lüks tüketimlerin de olduğu yüksek gelir grubunun tüketimlerinden bazılarının vergilenmemesinin kamuoyunu ikna etmekte zorluk yarattığını söyledi.
Gürkaynak: Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmezdim
Refet Gürkaynak ise “ne yapmazdınız” sorusuna “Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmezdim” yanıtını verirken, geniş anlamda ülke idaresinin işleyiş sorunları bulunduğunu, ekonominin sadece bu unsurlardan biri durumunda olduğunu kaydetti. Merkez Bankası’nın politika tasarımının genel olarak doğru olmakla birlikte, diğer alanlarda yapılması gerekenlerin gerçekleşmemesi nedeniyle programın ilerlemesinde sorunlar çıktığını savundu. Refet Gürkaynak, kamu maliyesi iyileştirmelerinde de halkın verginin adaletli alındığı ve adaletli harcandığı yönünde ikna edilmesi gerektiğini söyledi.
TÜSİAD Başkan Yardımcısı Ömer Mert: Asıl sınav şimdi başlıyor, kalkınma planı gerekli
“Enflasyonu düşürmenin ilk aşamasında ilerleme sağladığımızı görüyoruz” diyen TÜSİAD Başkan Yardımcısı Ömer Mert ise konuşmasında sıkı para politikasının kayıt dışılıkla mücadele ve kamu tasarrufuyla desteklenmesine ihtiyaç olduğunu söyledi.
Küresel durumda değişiklikler bulunduğunu, Türkiye’nin sorunlu bölgede dirençli kalabilmesi için kalkınma ve gerekli altyapıyı oluşturması gerektiğini söyleyen Ömer Mert “Kalkınma için güçlü bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız olduğunu her zaman vurguladık ve bunun için güçlü kurumlara, insana ve bilime yatırım yapmamız gerektiğini Geleceği İnşa raporumuzda ifade ettik. Bu nedenle, önümüzdeki dönemin ekonomi politikalarını belirlerken para ve maliye politikasının ötesinde çok daha kapsamlı ve kapsayıcı bir kalkınma planı en önemli ihtiyaçtır” diye konuştu.
Ömer Mert, Merkez Bankası projeksiyonları ile OVP’nin politikalarının örtüştürülerek güçlü sinyaller verilmesinin önemli olduğunu vurgularken, “Ülkemiz ve ekonomimiz için asıl sınav yeni başlıyor. Kalıcı, sürdürülebilir, doğru bölüşülmüş refahın ve ekonomik kalkınmanın sağlanması için çok daha köklü reformlar gerekiyor. Önümüzdeki dönemde beklentimiz; hukuk devletinin, yargı sisteminin ve demokrasinin güçlendirilmesi, hukuki öngörülebilirliğin sağlanması ve piyasa ekonomisi ilkeleri ile uyumlu politikalar geliştirilmesi, kurumsal kapasite ve bağımsızlığın artması, çağımıza uygun bir eğitim reformunun yapılması, verimlilik ve rekabetçiliğin artması için teknolojik dönüşümün desteklenmesi, sanayide yeşil dönüşümün esas alınması, kayıt dışı ekonomi ile daha etkin bir mücadele. Bu alanlara ciddi şekilde eğilmediğimiz sürece kısa vadede elde ettiğimiz başarıları uzun vadeli kazanımlara dönüştürme şansımız olmayacak” dedi.