MEHMET KAYA
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından yapılan çalışmada, emeğin katma değer içindeki payının 2016’dan bu yana gerilediği ve azalma hızının 2019 sonrası arttığı vurgulandı. TEPAV Kalkınma Politikaları Direktörü Ekrem Cünedioğlu tarafından yapılan çalışmada, “Ölçek ve sektör detayında farklılıklar olsa da 2016’dan sonra katma değerin bölüşümünde genel bir bozulma yaşandığı aşikardır. Özellikle son üç yılda yüksek enflasyon ve enflasyon beklentilerindeki bozukluk fiyatlama davranışlarındaki bozulmayı tetikleyerek yüksek kâr marjına izin vermiş, ancak söz konusu kâr artışı Türkiye’deki bölüşüm probleminin daha da derinleşmesine neden olmuştur” denildi.
Sadece asgari ücret artışı yeterli değil
Çalışmada bu gerilemenin, 2016 sonrası personel maliyetlerindeki reel artışın, reel katma değer artışının altında kalmasından kaynaklandığı vurgulandı. Bu durumun reel ücret artışları için yeterli finansal alan bulunduğu şeklinde yorumlandığı çalışmada, “Söz konusu bölüşüm probleminin çözülmesi için sadece asgari ücrette kayda değer artış yapmanın yeterli olmayacağı da unutulmamalıdır. Nitekim Türkiye’de asgari ücret üstündeki ücretlerin artış oranının asgari ücretteki artışın altında kalması ülkede ‘asgari ücretlileşme’ trendini beslemiş ve özel sektörde neredeyse her iki çalışandan biri asgari ücretli statüsüne geçmiştir. Üstelik 2023’ün üçüncü çeyreği itibarıyla kayıt dışı istihdam oranının hâlâ yüzde 27,2, atıl işgücü oranının ise yüzde 22,3 düzeyinde olmasının işçinin pazarlık gücünü azalttığı unutulmamalıdır” denildi.
Çalışma, ücretlilerin durumunun iyileştirilmesine yönelik geniş kapsamlı bir yaklaşım önerirken, asgari ücret söz konusu edildiğinde bölgesel olarak satınalma gücü farklılıkları dikkate alınarak bir politika oluşturulabileceği, mevcut genel ücretin beklendiği ya da istendiği gibi yatırımların bölgelere kaymasına imkan vermediğine dikkat çekilerek, “İstanbul özel sektörde tam zamanlı çalışan ücretlilerinin ortalama ücretinin en yüksek olduğu ikinci bölge iken satın alma gücü düzeltmesi yapıldığında yirminci sıraya gerilemektedir. İller arasındaki fiyat düzeyi farkları aynı satın alma gücüne sahip olmak için ihtiyaç duyulan gelirin farklılaşmasına neden olmaktadır” yorumu yapıldı. Çalışmada ayrıca, asgari ücret üzerinde tartışmalar ve daha sağlıklı politikalar oluşturulması için TÜİK’in alternatif yaşam maliyeti düzeyleri hesaplaması, bağımsız kuruluşların da hesaplama yapması ve bunlar için de TÜİK’in mikro veriler paylaşması önerildi.
3 MİLYON HANEDE TEK GELİR ASGARİ ÜCRET
Ekrem Cünedioğlu çalışmasında, asgari ücretin haneler için önemine de dikkat çekildi. TÜİK verileri kapsamında yapılan çalışmada, 2022 verilerine göre asgari ücret giren 4,15 milyon hanede 16 milyon kişinin yaşadığı kaydedildi. Bunlar içinde hanede sadece bir asgari ücretlinin gelir getirdiği hane sayısının 2,95 milyon olduğu belirlendi. Çalışmada, “Asgari ücret kavramsal olarak bir işçinin asgari yaşam maliyetini karşılayacak düzeyi ifade etse de bu yaklaşık 3 milyon hanenin sosyal dışlanma riskini azaltacak şekilde asgari ücretin 3,5 kişinin yaşam maliyeti şeklinde hesaplanması ya da bu hanelere sosyal transferlerde öncelik verilmesi önem arz etmektedir” denildi.