Handan Sema CEYLAN, Hüseyin GÖKÇE
QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, iş dünyasının özellikle ihracatını artırması için en büyük ihtiyacının sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm olduğunun altını çizerek, bunun da yolunun dijitalleşmeden geçtiğini belirtti. Ömür Tan, finansmana erişimin giderek önem kazandığı bugünlerde yeşil dönüşüm sağlayanlar için finansmanın daha ucuz olacağını vurguladı.
“SAHADAKİ BİLGİYE İNANAN BANKAYIZ”
Ömür Tan – QNB Finansbank Genel Müdürü
QNB Genel Müdürü Ömür Tan açılış konuşmasında, 2017 yılından bu yana binlerce müşterileriyle dijitalleşmeye yönelik toplantılar yaptıklarını belirterek, pandemi döneminde ara verdikleri Anadolu Buluşmalarına tekrar başladıklarını ifade etti. QNB’nin sahadaki bilgiye inanan banka olduğunu belirten Ömür Tan, “Biz müşterilerimizin ihtiyaçlarını anlamak istiyoruz. Aslında bugün ihtiyaçları olduğunu düşündüğümüz konuları tartışmaya 2017 yılında başlamıştık, 2019’da ise KOBİ’lerin dijitalleşmesine yoldaşlık etmek üzere Dijital Köprü’yü kurduk” dedi.
Dijital Köprü’deki firma sayısının 150 bine ulaştığı bilgisini veren Tan, KOBİ’lerde çıktıkları yolda aralarına kurumsal müşterilerin de katıldığını anlattı.
Tan, bugün gelinen noktada yarının en çok ihtiyacının sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm olduğunun altını çizdi.
Açılış konuşmalarının ardından, panel kısmına geçildi. Panelde, QNB Genel Müdürü Ömür Tan, Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni Açıl Sezen, EKONOMİ Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ konuştu.
“ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN ASIL İHTİYACI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK”
17. yüzyılda ihtiyaçtan doğan bankacılık sistemi bugün de insanların hayatını kolaylaştıracak çözümler sunmaya doğru gidiyor.
Firmalar artık, “çabuk yapalım, hemen yapalım, herkesten önce yapalım, biz kendi işimize bakalım, diğerlerini banka halletsin” diye bakıyorlar. KOBİ’ler dijitalleşmeleri gerektiğini biliyorlar ama bu konuda ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu yüzden işlemlerini tek platformda halledebilsinler diye Dijital Köprü’yü kurduk. Şu anda kapsamda 18 program var.
Dijitalleşme ihtiyacı hayatımızın sonuna kadar devam edecek. Önümüzdeki dönemin asıl ihtiyacı sürdürülebilirlik, yeşil dönüşüm tarafından gelecek. Çevre doğa harika da paraya tahvil edilebiliyor mu? Evet paraya da tahvil edilecek.
“GENEL MÜDÜRLÜK BİNAMIZDA ÇÖP KOVALARINI KALDIRDIK”
Her dönemin ihtiyaçları birbirinden çok farklı. Dijital Köprü, geleceğin ihtiyaçları da dahil edilerek devam edecek. Dünya Ekonomik Forumu’nda gelecek 2 sene boyunca küresel risk faktörlerinden 10 tanesinden 5’inin çevre ile ilgili 10 senede ise 10 maddeden 6’sı çevre ile ilgili olduğu sonucu çıktı. Fas’ta düzenlenen Dünya Bankası IMF toplantılarında yüzlerce panel gerçekleştirildi, bunların yüzde 40’ı çevre, gelecek ve yeşil dönüşümle ilgiliydi.
Biz QNB Finansbank olarak toplumsal taleple ilgili önemli farklılık yaratmayı düşünüyoruz. İçten dışa dönüşüm yapan bir bankayız. 2 senedir 2 bin kişinin çalıştığı binada çöp kutularını kaldırdık. Bütün çöplerimizi ayrıştırmaya başladık.
Kadın erkek eşitliği, toplumsal cinsiyet eşitliği rehberi yayımladık. Taahhütte bulunduk. QNB kadın çalışan oranı yüzde 58.
Çocuklara çok önemli görüyoruz. Bu yüzden deprem öncesi ve sonrası 600 bin çocuğa eğitim verdik. Biraz işe topraktan başlamanın doğru olduğunu düşünüyoruz.
“YEŞİL DÖNÜŞÜM TAAHHÜDÜNDE BULUNANA DAHA UCUZ KREDİ”
Türkiye önemli bir eşikten geçiyor. İhracatçı bir ülkeyiz. İhracatımızın yarısına yakınını Avrupa’ya yapıyoruz. 2026’da SKD kaynaklı öyle bir vergi yükü gelecek ki ayak uyduramayanların rekabet şansı kalmayacak. O gün çok geç olacak.
Biz bugün gölge bir sistemle karbon salımını hesaplıyoruz. TOBB ile ortak bir platform kurduk. Dijital Köprü müşterilerimiz isterlerse bugünden yarının hesabını yapabilecekler.
Ayrıca finansmanda da yeni bir çalışma içindeyiz. Bize taahhütte bulunan şirketlere yeşil kredi, sürdürülebilir kaynak vereceğiz. Piyasadaki kredi faizinin altında bir oranda finansman sağlayacağız. Yani karbon salımını düşürme taahhüdünü yerine getirdikçe daha ucuz kredi vereceğiz. 2026’ya giden yolda geç kalırsak treni kaçırmış oluruz.
Biz QNB Finansbank olarak 12 bin kişilik bir aileyiz, onların evlerindekiyle birlikte toplam 40 bin kişilik bir farkındalık oluşturmuş durumdayız. Geçen yıl 1400 kişi ile yaptığımız toplantımızı karbon nötrdü.
“GENÇLER İÇİN KULUÇKA MERKEZİ KURDUK”
Biz aynı zamanda gençlere de inanan bir bankayız. Genel Müdürlük binamızın yanında QNB kuluçka merkezi kurduk. Oradaki gençlere destek olduk, çok sayıda projeyi destekledik. Bankamız personelinin projelerini destekledik, hatta bizden ayrılıp kendi işlerini kuranlar oldu. Yani biz onlara sadece düz bankacılık açısıyla baksaydık, oraya gelecek kimseyi bulamazdık.
Karbon emisyonu farkını taahhüt edene daha ucuz kredi vereceğiz. Bizim dışardan sağladığımız kaynakların yüzde 29’u sürdürülebilirlik kaynaklı. Biz kömür santrali finanse etmeyeceğimizi daha önce deklare ettik. Bunlar farkındalık yaratıyor. Bilanço büyüklüğü karlılık yanı sıra sosyal sorumluluğu da var bankaların.
“BİLDİĞİMİZ BANKACILIĞI YAPTIĞIMIZ DÖNEME DOĞRU GİRMEKTEN MUTLUYUZ”
Geçtiğimiz 2 yıl Türkiye perspektifinden bahsedeyim. Çok farklı zor bir dönem geçirdik. Türkiye ekonomisi başka model deneti olmadı. Haziran itibarıyla yeni ekonomi yönetimi, banka yönetimi, özel sektör ile toplantılar yaptılar. Çok samimi görüşüm şu. Çok zor bir görev aldılar. 2 senelik dönüşümü 1 günde sihirli değnekle çevirmek mümkün değil.
Öyle hassas dengeler var. Bu şartlar altında yapılabileceklerin en iyisini yaptılar. Şeffaflık, regülasyonlar… Bildiğimiz bankacılığı yaptığımız döneme doğru girmekten mutluyuz.
Daha önce yaptığımız işi değil regülasyonları konuşuyorduk. Yüzde 35 ile mevduat toplayıp 18 ile kredi veriyorduk. Yabancılara bunu anlatmak mümkün değil.
IMF Dünya Bankası toplantılarına katıldık. Burada Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ve ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sunumları toplantılara damga vurdu. Yolda çeşitli kazalar olabiliyor jeopolitik risk kaynaklı.
“EKONOMİDE YAVAŞLAMAMA İHTİMALİ YOK”
Artık bankacılığın normal kurallarına döndüğümüzü düşünüyorum. Ekonomide bunun ardından yavaşlama olmama ihtimali yok. Kredilere aylık yüzde 3 büyüme üst limiti veriyordu. Biz 3-4 ay öne bunu tutmaya çalışıyorduk, personele daha fazla üzerine çıkmayın diyorduk. Bugün faiz de yukarı gitti, büyüme oranını dolduramıyoruz. Kredi büyümesi ciddi anlamda yavaşladı. Yüzde 45 önceden yüksekti şimdi piyasa normaline geldi. 6 ay önce 18 ile kredi kullanan müşteri, bugün 40-45 çok pahalı diyor. Birçok işletme, işletme sermayesi ihtiyacını aşağı doğru baskılamaya çalışıyor. Özetle, bu yeni ekonomi yönetiminin kurguladığı yolun doğru olduğunu düşünüyorum. Yaptığımız bütün temaslarda, fonlarda aynı şeyi hissettik.
“KENDİ İHTİYACIMZ OLAN ENERJİYİ ÜRETECEĞİZ”
QNB Finansbank olarak, kendi ihtiyacımızı karşılamak amacıyla 27 MW büyüklüğünde GES kuruyoruz.
Yeşil dönüşüme ilişkin devletin de sübvansiyon anlamında biraz daha desteği olabilir.
Biz yeşil dönüşüme daha ucuz krediyi kendi kaynaklarımızdan fedakarlık ederek vereceğiz. Mevduatın bile bir kısmını yeşile çevirdiğimizde daha avantajlı kaynaklar sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Türkiye’nin ilk yeşil mevduatını topladık. Yani herhangi bir firmanın mevduatını aldığımızda, bunu sürdürülebilir kaynağa yönelik kredi olarak vereceğimizi taahhüt ediyoruz. Onlara da daha anlamlı faiz veriyoruz.
Sendikasyon kredilerimizin, dış kaynağımızın yüzde 29’u bu kaynaklı, yani yabancı kreditörlerimize paranın ne kadarını enerji ve diğer sürdürülebilir kaynaklara ayıracağımızı söylüyoruz.
“KOBİ’LERİN DİJİTALLEŞME UYUMU HENÜZ YETERLİ DEĞİL”
ANKARA TİCARET ODASI BAŞKANI GÜRSEL BARAN
Toplantının açılış konuşmasını yapan Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, dünyanın son yıllarda hızlı bir dönüşüm yaşadığını belirtirken, özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerindeki gelişimin, hayatımızı da baş döndürücü şekilde değiştirdiğini söyledi. Yeni teknolojilerin bilgiye erişim ve bilgiyi yayma şeklini değiştirdiğine işaret eden Baran, “Dijitalleşme ve özellikle bilişim teknolojilerinde her gün yenileri eklenen gelişim birçok faaliyetin de dijital ortama kaymasına yol açtı. Bunlardan biri de ticaret. Böylece takasla başlayıp geleneksel ticaretle devam eden sürece elektronik ticaret eklendi” dedi. Sosyal medya platformlarının kullanımı arttıkça bu mecraların ticarette daha fazla yaygınlaştığını ifade eden Baran, “Tüketiciler de aynı şekilde daha fazla ürün seçeneğine daha kısa sürede ulaşarak, bilgisayar, tablet veya telefon başında konforlu bir şekilde alışveriş yapmaya başladı. Müşteri kitlesinin daha geniş, işletme maliyetlerinin daha düşük olması, 7 gün 24 saat çalışabilme ve küresel pazarlara erişebilme imkânı satıcılar açısından e-ticaretin avantajlı hale gelmesine yol açtı” değerlendirmesinde bulundu.
“İşletmelerin faaliyet göstermeme lüksü yok”
E-ticaret ve e-ihracatın bir çok avantajı beraberinde getirmesiyle birlikte, bu alanda rekabet şartlarının da çok çetinleştiğinin altını çizen Gürsel Baran, “Fiziki alanda ticaret yaptığınızda müşteriniz de, rakipleriniz de sınırlı. E-ticarette rakibiniz tüm dünya, becerebilirseniz müşteriniz de öyle. Veri güvenliği, lojistik ve teslimat sorunları bu yeni dünyanın zorlukları arasında yer alıyor. Günümüzde hiçbir işletmenin zorluklar ya da avantajlara bakarak bu alanda faaliyet gösterip göstermeme kararı verme gibi bir lüksü yok” dedi. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak düzenlenen seminerin çok kıymetli olduğuna vurgu yapan Baran, “Bugün ülke ekonomilerinde katma değerin ve rekabet gücünün yükselmesinde de dijital dönüşüm sürecine adaptasyon belirleyici olmaya başladı. Pandemi sürecinde bunu daha net olarak gördük. Fuarlara dijital olarak katılıp, ihracatı da bu şekilde yapmaya başladık” ifadelerini kullandı.
“Ticaret hacmi 1 trilyon liraya çıkacak”
Türkiye’nin e-ticaret ve e-ihracat alanına hızla uyum sağlayan bir ülke olduğunu vurgulayan Baran, “2019 yılında ülkemizde e-ticaret yapan işletme sayısı 68 bin, e-ticaret hacmi 136 milyar TL iken, 2022 yılı sonu itibariyle işletme sayısı 548 bine, ticaret hacmi 800 milyar TL’ye yükseldi. Bu rakamın yüzde 4,2’sini diğer ülkelerden alımlar oluşturuyor yani e-ihracat” dedi.
Bu yılın ilk altı ayında e-ticaret hacminin yüzde 109’luk artışla 652.7 milyar liraya çıktığını aktaran Baran, şunları söyledi: “Bu rakam gösteriyor ki yılsonuna geldiğimizde e-ticaret 1 trilyon liralık hacmi aşmış olacak. Türkiye’nin nüfusunun yarısının online alışveriş yaptığı belirtiliyor. Türkiye dünyada da e-ticaret alanında çok hızlı büyüme gösteren ülkeler arasında yer alıyor. Halihazırda, dünyadaki 18’inci e-ticaret pazarı olduğumuz söyleniyor”
Ticaret Bakanlığı’nın da küresel e-ticaretten daha fazla pay alınması için çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Baran, Ankara Ticaret Odası’nın da dijital dünyaya uyum sağlanması ve payın artırılması için çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti. 2010’dan bu yana dış ticaret eğitimleri düzenledikleri bilgisini veren Baran, “Yine “İhracat Seferberliği” düzenledik. Hiç ihracat yapmamış üyelerimize ihracatın nasıl yapılacağı konusunda eğitimler verdik. Uluslararası ticarette ticari bilginin öneminden, hedef pazar belirlemeye kadar, ihracat yapmanın inceliklerini üyelerimize aktardık” dedi. Pandemi döneminde de e-ticaret ve e-ihracat seferberliği başlattıklarını hatırlatan Gürsel Baran, “Bu kapsamda üyelerimize ücretsiz yazılım hizmeti sağlayarak e- ticaret ve e-ihracat altyapısı oluşturduk. Konuyla ilgili ihtiyaç duydukları tüm eğitimleri verdikten sonra, danışmanlık desteği de sağladık” dedi.
Türkiye’de e-ticaret yapan işletmelerin yüzde 8.5’inin Ankara’da bulunduğunu belirten Baran, üyelere hizmet vermek amacıyla bir de Dış Ticaret İstihbarat Merkezi kurduklarını vurguladı.
E-ticaretteki gelişimin beraberinde lojistik hizmetlerinin de daha verimli hale gelmesine yol açtığını anlatan Baran, “Biz üyelerimize katkı sağlamaya çalışıyoruz ancak ülkemizde KOBİ’lerin ticaretin dijitalleşmesine uyumu henüz yeterli düzeyde değil. KOBİ’lerin bu yeni sistemlere uyumunu sağlamak için mentörlük gibi, başarılı uygulayıcıların desteğinin sağlanacağı çözümler oluşturulabilir. E-ticarete yönelik vergisel bir teşvik sunulabilir” önerilerinde bulundu.
“2026’DA BUGÜNKÜ ÜRETİM YAPISI DEĞİŞECEK”
Açıl Sezen – Bloomberg HT Genel Yayın Yönetmeni
Aslında şirketler kendi işlerini yaparken, nereden alıp nereye satacaklarını çok iyi bilirler. Bir anlamda herkes kendi sektörünü bilir. Oysa bankacılığın avantajı, herkesin, her sektörün işini öğrenmiş olmasıdır.
Yani geçmişteki fonksiyonlarının ötesinde, her sektörün ihtiyacını bilen, dönüşüm ihtiyacını bilen bir fonksiyonu kavuştu bankacılık. Dijital köprü çok önemli bir perspektif.
2026 yılında Sınırda Karbon Düzenlemesi hayata geçtikten sonra, bugünkü üretim yapısının değişmesi gerekecek. Bir şekilde rekabetten geri kalmak, hayati derecede önemli hale gelecek.
Dijitalleşme dediğimiz şey öncelikle daha verimli iş yaptırır, üretim maliyetini aşağı çeker, pazara daha hızlı ulaşmanızı sağlar, yeni pazar yaratma kabiliyetine yol açar.
Şimdi bizim hem sektörel dijitalleşmeye hem makro bakış açısına ihtiyacımız var. Bugün devlet belirleyici olmakla birlikte, özel sektör ve finans sektörü de belirleyici olacak.
Büyük şirketler finansmanı verimli kullanma ve diğer uyum bilincine ulaşmış olmakla birlikte, belli ölçeğin altındaki şirketlerde hâlen sorunlar var. Eğer bizler kendi gelişimimizi sağlayacak perspektife sahip olamazsak vakit kaybederiz.
“İSO 500’ÜN SADECE YARISI AR-GE’YE KAYNAK AYIRMIŞ”
İSO’nun 500 büyük sanayi listesi açıklandı. Liste içinde Ar-Ge’ye kaynak ayırmış olan şirketlerin oranı yüzde 53 sadece. Bakın Biz 500 büyükten bahsediyoruz, sadece yarısı Ar-Ge ye kaynak ayırıyorsa gelişmek için daha fazla şeye ihtiyacımız var.
Bir ara paranın maliyeti sıfıra inmişti. Pandemi bitip insanlar dışa çıkıp tüketmeye başlayınca bu durum enflasyona dönüştü. Enflasyon yükselince paranın maliyetini yükseltip dengelemek zorunda kaldılar. Başka türlü enflasyonla mücadele yok zaten. Bütün dünya bunu yaptı ve sonuç alıyor.
“DÜNYADA PARA AKIMI VARKEN BİZ İÇERDEKİ SERMAYEYİ DIŞARI KOVDUK”
Bizim dezavantajımız var. Biz tam kendi hikayemizi dünyanın sevebileceği aşamaya geldiğimiz dönemde sıkılaşma odu. Dünyaya para akımı varken, biz içerdeki sermayeyi dışarı kovduk, yanlıştı.
Biz kendi hikayemizi normalleştirmek istiyoruz, şimdi sıfır olan maliyet geldi 5’e. Bu sıkılaşmanın devam edeceğini bilmemiz lazım.
İçerde özellikle Avrupa’ya ihracat yapan şirkeler için biraz zorlu bir dönemdeyiz. Pazarda daralma olabilir.
Bedavadan biraz ucuza krediler dağıtıldı bu ülkede. Alanlar kârlı çıktı. Şimdi işletme sermayesini kredi ile finanse etmek iş modeli değil.
Enflasyonun 3 seneden önce düşmesi mümkün değil, 2001 krizinden önce 70 e çıktı. 3 sene içinde yüzde 7’ye indi yine yapılabilir.
İş dünyası, ekonomi yönetimi kendi hikayesini doğru anlatacak anlatım dilinin güzelliği yanlışı doğru yapmıyor.
Bundan sonra elimizde büyük fırsat var. Bu kazaya uğramadığı müddetçe, buradan sağlam çıkabilecek olanların rahat bir süreci, 2005 2009 sürecini yaşayabiliriz. Yüksek enflasyondan düşüşe geçiş dönemleri muazzam fırsatlar yaratıyor.
“BATI KENDİ EŞİ DOSTUYLA İŞBİRLİĞİ YAPMAYA ÇALIŞIYOR”
Türkiye’de otomotiv gibi lider bir sektörümüz var. En az bunun kadar değerli yan sanayimiz var. Yan sanayinin içten yanmalı motorlarda karşılama oranı yüzde 97, elektrikli araçta yüzde 45’e düşüyor. Bu dönüşümün mutlaka sağlanabilmesi lazım.
Dönüşüm bütün sektörler için farklı hikayeler olabilir. Belirli plan çerçevesinde anlaşılıp özümsenmesi lazım.
Dünyada tablo değişiyor. ABD artık bütün önceliğini başka ülkelere kaydırmış durumda. Çin’e bağımlılığını azaltmak için yola çıktı. Ancak bugün dünyada Çin’in üretimini doğrudan karşılayabilecek bir yapı yok. Bunu Hindistan, Endonezya gibi ülkelerde Serbest Ticaret Anlaşmaları yaparak dağıtıyorlar. Batı ittifakı artık kendi eş dostuyla, müttefikleriyle işbirliği yapmaya çalışıyor. Üretim işini şansa bırakmak istemiyorlar.
“UCUZ KAYNAK BİTTİ ALMANYA İÇİN YENİ BİR ÜRETİM MODELİ ZORUNLU”
Almanya’da da durum farklı. Avrupa’nın büyüme motoru ama büyüme modeli çöktü. Rusya’dan ucuz enerji ve hammadde alıp, kendi teknolojisiyle katma değer katıp, üretimin büyük bölümünü Çin’e satmaya odaklanmıştı. Şimdi hem ABD yaptırımları nedeniyle ciddi anlamda Çin pazarında problem var. Rusya kaynaklı, ucuz enerji ve hammadde işi de bitti. Yani Almanya’nın yeni bir üretim modeli zorunluluğu olacağını bilmek lazım.
Türkiye için yeni fırsatlar olmakla birlikte, bunu doğru kanalize edemezse riskler de barındırıyor.
Dönüşüm doğru kurgulayamazsak, kendi içimizde kalmak bizi kurtarmayacak. Doğa yaşam alanımız batıdır. Finansmanımızın yüzde 80’ini batıdan sağlıyoruz.
Türkiye yönünü Batıya dönerek ve doğru ekonomi politikaları uygulayarak finansman sağlayabilir. İş yapma biçimimizi Batıya adapte ederek övünülebilir ortam sağlayabiliriz.
“ŞU ANDA 10 DAKİKALIK FİLM ARASI DÖNEMİ YAŞIYORUZ”
Hakan Güldağ – EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı
Sürdürülebilirlik çok önemli, belki türümüzün tamamına yönelik tehlikelerle karşı karşıyayız. Bu dünyayı çürütmüşüz. 1800’lerin başından bu yana dünya nüfusu 6 kat artarken, ekonomik yapı 68 kat büyümüş. Şimdi artık dünyayı kurtarmak değil, onarmakla yüzyüzeyiz.
Dünya değişik zamanlarda önemli aşamaları aşmak için radikal inovasyonlara ihtiyaç duymuş. Zamanın ruhu nereye gidiyor ? Sürdürülebilirlik yeşil teknolojilere gidiyor.
Bu süreçte yapılacak şey, şirketleri start-up kafasıyla yönetmek. Eğilim de zaten oraya doğru gidiyor. Bütün dünyada paradigma değişimi var, aslında paradigma krizi var. Şu anda 10 dakikalık film arası dönemini yaşıyoruz, neyin geride kaldığını anlıyoruz ama neyin geldiğini göremiyoruz. Bu belirsizlik içinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.
Paris İklim Anlaşması belirli hedefler verdi. AB karbon sıfır için 2050’yi gösterirken, biz 2053’ü hedefledik. Hindistan 2070, Çin ise 2060 yılını gösterdi.
Sınırda Karbon Düzenlemesinde şimdi test sürüşü başladı, 2026 yılında 5sektör için başlayacak. 2035 yılında ise tamamen devreye girecek. İçten yanmalı motorlar piyasadan kalkacak.
Ukrayna-Rusya savaşı bazı farklılıklar yarattı ama sonuç itibarıyla kömüre dönüş oldu. Her biri Soma büyüklüğünde 144 kömür santrali devreye alındı. Avrupa Çin ile yarışırken, yeşil hidrojene doğru eylemde bulundu. Yani bu durum aslında küresel dönüşüm için de önemli fırsatlar getiriyor.
“RESESYONA GİRMEDEN EKONOMİYİ SOĞUTMAYA İHTİYAÇ VAR”
Ekonomiyi resesyona sokmadan soğutmaya ihtiyacımız var. Bu seneyi enflasyonda 70 gibi bir seviyede bitirebiliriz. Enflasyon önümüzdeki Mayıs’ta yüzde 75’i görecek baz etkisiyle yavaş yavaş toparlanma olacak. 2025 üçüncü çeyreğinden önce toparlanma zor. 2024’te n fazla yüzde 3 büyüme olur, işsizliğin artacağı bir ortam da olacak.
“YATIRIM İÇİN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ”
Yurt dışından yatırım gelmesi için bazı şeylere ihtiyaç var. Başta hukukun üstünlüğünün her yerde hissedilmesi, yatırım çekmek açısından çok kritik bir konu. Bu mesajlar verilmesi lazım. Hak etmediğimiz şeyler altındayız bu alanda. Bu kadar kötü olmamamıza rağmen kötü bir görüntü algısı var. Bu da yine bize düşüyor. Memlekette hukukun üstünlüğünü artırmamız lazım.
Yatırımın sıkıntıya uğrayamayacağına emin olmalı. Teşvik noktasında cimri değiliz, bazı bölgelerde, bazı alanlarda en yüksek teşviği veren ülkelerden bir tanesiyiz.
Arazi temini bir problem. Arazileri parayla veriyoruz. Zor para kazanmayı kolaylaştıracak, kolay para kazanmayı zorlaştıracak sistem yapmamız lazım. Bizde her şeye rant gözüyle bakılıyor. OSB’lerde m2 fiyatları inanılmaz, sanayicinin yatırım yapmaya nefesi kalmıyor. Kolay para kazanma zorlaşmalı ki birikimler içerde kalabilsin. Yabancı yatırımcı sadece burada üretip ihracat yapmak için değil pazarı da düşünerek geliyor. Pazardaki alım gücünü yükseltiyor olmamız lazım. Bizim artık eğitimi hukuku kolaylaştırmamız lazım.
OSTİM Başkanı Orhan Aydın
Toplantıda söz alan OSTİM Başkanı Orhan Aydın, KOBİ’lere yönelik dijital ve yeşil dönüşüm birimleri oluşturduklarını ancak dijitalleşmeyle ilgili nasıl, kiminle, ne kadar ne yapacakları noktasında yol haritası izlemekte zorlandıklarını bildirdi. Aydın, QNB Finansbank’ın İstanbul’daki kuluçka merkezinin bir benzerini Ankara’da kurması için çağırıda bulunurken, OSTİM’deki kuluçka merkezlerinde banka ile işbirliği yapmayı önerdi.