Güldağ: Depremin ekonomiye etkileri kendini göstermeye başladı. Şubat ihracatında 1,5 milyar dolarlık negatif bir etki gördük. Tabii önümüzdeki aylarda bu etki biraz daha azalabilir ama ihracatçının kur şikayeti devam ediyor. Perşembe günü Manisa’daydık, depremin etkilerini ihracatçı birlikleri ile konuştuk. İhracatçılar maliyetlerin aşırı arttığını ve bu durumun da kendilerini artık ihracat yapamaz hale getirdiğini ifade ettiler. “Sermayeden yiyoruz” diyorlar. Bunu nereye kadar sürdürebiliriz tepkileri var. Yani zaten finansmana erişimin de iyice daraldığı bir ortamda bu konu giderek büyüyor gibi.
Ağaoğlu: Şubatta 12.2 milyar dolarlık dış ticaret açığı çok yüksek. Döviz kuru serzenişi için daha önce konuştuğumuz faiz yeknesaklaşması senaryosunu hatırlatacağım. Çünkü tüm dünya enflasyona karşı yüksek faizle mücadele ederken, biz enflasyona karşı düşen ve düşürülmeye devam eden faizle mücadele ediyoruz.
Güldağ: İhracatçılarla bir araya geldiğimiz toplantıda, “Merkez Bankası depremden bu yana 7 milyar dolar harcamış, 6 milyar dolarlık rezervi kalmış” denildi. “Deniz bitti mi” bu sorulara yanıt arandı.
Ağaoğlu: Atılacak bir barut var aslında. Ama sizin emre amade likiditeniz o, mal varlığınız değil. Onu bir yere ödeyeceksiniz; ya KKM’ye, ya swaplara. Net mal varlığınız eksi. Bu, 128 milyar dolar hikayesinden bu yana süregiden bir şey, yeni bir durum değil. Faiz, kur ve ödemeler dengesi, yani imkansız üçlemenin hepsine müdahale edip hiçbirinde problem yaşamayacağımız hesaplarıyla geldik bugünlere. Benim endişem kurun ardından, ödemeler dengesinde sıkıntı çıkması yönünde. Bazı mal ve hizmetlere ulaşımımızda problem olacak. Yani para vermediğiniz sürece alamayacaksınız, yokluğu hissedilecek. Kurun tabela fiyatıyla gerçek, fiyatı yani çiftlik kur sistemi gibi bir durum şu anda var. Mesela bireylerin bankalardan alacağı kur normalde şirketlerin alacağı kurun üzerinde, bir şekilde talebi aşağı çekmeye çalışıyor Merkez Bankası.
Güldağ: Toplantıda bir ihracatçımız “Lima’da, Peru’da yatırımım var, TL’ye dolar karşılığı yapılan hesapta verdikleri değer 29 lira. Ben buradan dolayı sürekli içeri giriyorum. Maliyetlerim artıyor, ciddi sıkıntıyla karşı karşıyayım” diyor. Merkez Bankası ve döviz piyasası çok mu sıkıştı; bu sorular çok ön planda, bunlarla ilişkin bir yorumun var mı?
Ağaoğlu: Sıkışma zaten bir süredir devam ediyor, bunu 4-5 ay önce konuştuğumuzu hatırlıyorum. Dedik ki ihracatçılar problem yaşayacaklar. Maliyetleri enflasyonla artıyor, kur bunun altında artıyor, enflasyonu karşılamıyor kur. Şu an bahsettiğimiz fark, sermaye erimesi dediğimiz yer orası. Kur böyle kaldığı zaman tüketim malları teorik olarak ulaşılabilir halde kalıyor. Yani talep devam ediyor, bu geliyor cari açığı artırıyor. Şimdi bunların hepsini yapmaya devam edeceksiniz, sonra da dua edeceksiniz ki kur aşağıya düşsün. Geçen seneki enflasyon kabataslak yüzde 85, devalüasyon yüzde 40. Arada 45 puan zaten oradaki ihracatçının canını yakan yer. Dengesizlik artarak devam edecek. Bu durum kur tarafında da, enflasyon tarafında da beklenti problemi çıkarıyor. O yüzden burada ihracatçıların ne yapması gerekiyor sorusunun yanıtı o kadar kötü bir yanıt ki, yani doğrusunu istersen vermek istemem.
Güldağ: Bir şey yapmasınlara geliyor iş.
Ağaoğlu: Sermayesini bugün koruyup yarın bu şartlar düzeldiğinde çalışabilir halde olması gerekiyor. Bu da çok hoş bir durum değil. Bu fayda gibi görünen bir şey ama aslında içten içe çok zarar veren bir durum haline geliyor.
Güldağ: Yani hakikaten kemirmeye başladı. Kurun bir şekilde dengelenmesi lazım.
Ağaoğlu: Mesela sermayesi erimiş birini tekrardan orada tutamazsın. En azından sermayeyi korumasını sağlaman lazım ki bir sonraki rahat dönemde, fırsatta bu işi çalıştırabilir olsun.
Güldağ: Onun için “çalışmaktan başka şansımız yok” gibi sözler artık havada kalmaya başladı.
Küresel yüksek faiz bizde enflasyona yol açıyor
Güldağ: Manisa’daki toplantıda bıçak parası da konuşuldu. Hayvan kesime gitmeden önceki kilo başına rakam, sinsi bir şekilde yükselmeye başlamış. Bu bize bir anlamda gıda enflasyonunun önümüzdeki süreçte de en önemli problemlerden biri olmaya devam edeceğini gösteriyor diye düşünüyorum.
Ağaoğlu: 2000 yılından beri en yüksek ikinci şubat ayı enflasyonu yanılmıyorsam. Şubatta gıda enflasyonundaki artış yüzde 7’nin üzerinde.
Güldağ: Enflasyon hem ABD hem Avrupa tarafı için geri mi dönüyor sorusu var akıllarda ve bunlara piyasaların yansımalarını görüyoruz.
Ağaoğlu: Faizlerde yukarıda bir denge oluşması ihtimali arttı ve nitekim bunu da Amerikan 10 yıllık tahvil getirilerinin 4’ün üzerinde çıkmasından görüyoruz. 5 yıllıklar yüzde 4,25’lere geldi. Yüksek faiz bu sefer bizde yüksek enflasyona yol açıyor. Nasıl olduğunu kısaca açıklayayım… Bizim yurtdışından fonlama maliyetimiz artıyor. Zaten kendi CDS primimizden dolayı yüksekti. Biz nasıl borçlanıyoruz; yurtdışından bir baz faizle. Bir de bunun üzerine Türkiye’nin risk primini ekleyelim. Bu bizim toplam fonlama maliyetimizdi. Eskiden bu çok düşüktü. Bu da yükselince toplam maliyetimiz yükseliyor, yani Türkiye’nin fonlama maliyeti artıyor. Aslında bunu yeni hissetmiyoruz, en az 3 yıldır Türkiye yüksek faizle yurtdışından borçlanıyor. Yüzde 10’lu seviyelerden Hazine borçlanma yaptı. Toplam maliyet dolaylı olarak bize yansıyor ve bu bizde bir maliyet enflasyonu olarak karşımıza çıkıyor. Bu Türkiye’deki gerçek enflasyonla bağlantılı bir şey değil. Bu üretim maliyetiyle ilgili.
Gümüş, altına göre daha hızlı yükselebilir
Güldağ: Gümüş, 21 dolar bölgesine takılmış gibi görünüyor. Anladığım kadarıyla ters rüzgarlar da var. Bazen destekleyecek rüzgarlar da geliyor gibi. Özellikle yeşil yatırımlar konusu endüstriyel gümüşe olan talebi arttırmış görünüyor. Hani 2022’de zaten rekor da kırılmıştı endüstriyel gümüş tarafında. Ama bu sene de 550 milyon ons gümüş ihtiyacı olacağı bu yeşil yatırımlar nedeniyle yani yine yüzde 2,5- 3 artış olacak beklentisi var. Ama gümüş takıldı kaldı. Fed’in nereden baksan 75 baz puan daha bu işi devam ettireceği beklentisi var. Bu durum gümüşü ve altını baskılamaya devam eder mi?
Ağaoğlu: Yani büyük oranda Fed’den kaynaklanıyor. Geçtiğimiz 3-4 yıl boyunca altın ve gümüş birlikte enflasyona karşı koruma aracı olarak görüldü. Ama yerini kriptolar almıştı hatırlarsan. 3-4 yıl önce enflasyon yukarı çıkmaya başladığında altın gümüş yine çıkmamıştı. Ve kriptolar enflasyona karşı korur dediler hayır sadece korumadı tam tersi onlar daha büyük can yaktılar. Şimdi gelinen noktada yani gümüş olarak baktığımda 24,5 dolarlardan tekrar bir düşüş var, 24,63’ten gelmiş. O düşüş son büyük hareketti yani bu yine 18’in altından 24,5’e giden hareketin önemli düzeltmeleri. Fakat çok ilginç bir yerde gümüş hakikaten takılmış durumda orası da 200 günlük hareketli ortalama dediğimiz yer. 21 doların çok az altında, 20,85-86’larda bu seviye. Tam da oralardan dönüyor neredeyse son bir hafta boyunca, çok altına kalıcı bir şekilde düşmüş değil 200 günlük hareketli ortalamanın. Benim gördüğüm kadarıyla çok aşırı satımdan dolayı yavaş yavaş bunun üzerine çıkacak beklentim var. Altın burada biraz daha iyi bir performans gösterdi. Altında gümüş kadar sert bir düşüş olmadı, oransal olarak da daha az düştü. Daha az da çıkmıştı son ralli içinde. Ama onun 200 günlük hareketli ortalamasına değmeden bile toparlanması var. Altın konusunda ben biraz daha negatifim, yani negatif derken ikisi de bir tık buradan bir taban oluşturup yukarıya gitme eğilimindeler. Altına göre gümüş bir tık daha hızlı düştüğü için bir tık daha pozitif tepki gösterecek. Altın için kritik seviye daha önceden de olduğu gibi 1865’ler seviyesi, orası aşılarsa ona bakacağız. Gümüşte biraz daha yer var görünüyor. En azından yani şu son düşüşün bir düzeltmesi onun 50 günlük hareketli ortalaması 22,60’lar seviyesinde, yani 21’li seviyelerden 22,60’lara kadar bir yükseliş ben gümüşte yakın zamanda bekliyorum. Biraz daha gümüş tarafında senin söylemiş olduğun temel faktörlerin üzerine ben teknik faktörleri ekleyeyim, bir tık yukarıya gitme ihtimalini yüksek görüyorum.