Mehmet KAYA
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) düzenli olarak yayımlamayı planladığı Türkiye’nin Ekonomik Görünümü Raporunun ilkini tanıttı. TEPAV Ekonomik ve Yapısal Politikalar Merkezi Direktörü Burcu Aydın Özüdoğru tarafından Ömer Faruk Can ve Yağmur Uzunırmak katkısıyla hazırlanan raporda, enflasyonun 2023’ü yüzde 66 ile kapattıktan sonra, 2024’ün Mayıs ayında yüzde 75’leri görerek takip eden dönemde baz etkisiyle de gerileyip yıl sonunda yüzde 39’a ineceği tahmini yapıldı. 2025 enflasyonu ise yüzde 26 olarak tahmin edildi. Rapor, genel olarak üretim tarafında soğumaya işaret ederken, PMI, sanayi üretimi, tüketici güveni ve tüketime yönelik verilerin aşağı yönlü olduğu kaydedildi.
Mevcut görünümde, enflasyon hedeflerine yakınsama için politika faizinin 2023 içinde yüzde 40, 2024’ün ilk aylarında yüzde 45’lere kadar yükseltilmesi gerekebileceği de rapora yansıdı. Raporun tanıtım toplantısına TEPAV direktörleri Güven Sak ve Fatih Özatay da katıldı.
TEPAV raporu, IMF ve uluslararası kuruluşların kullandığı bir yöntemle oluşturulan model çerçevesinde oluşturuldu. Mevcut para politikasında kademeli faiz artışı, kamu maliyesinde harcamalar nedeniyle genişlemeci, finans politikasında kontrollerin devamı ve yapısal reformların sınırlı olduğu politika çerçevesinin devam edeceği, kesilmeyeceği varsayımı altında tahminler ve olası gelişmeler oluşturuldu.
Buna göre, enflasyon hedefl erine uyumlu şekilde ekonomik gelişmelerin politika faizinin 2023 içinde yüzde 40, 2024 için ise yüzde 45’lere kadar yükseltilmesinin gerekebileceği vurgulandı. Sanayide yavaşlamanın süreceği, tüketimin görece yüksek kalacağı, işsizliğin yüzde 2024 ve 2025’te sırasıyla yüzde 11,7 ve yüzde 12,8 ile artışını sürdüreceği hesaplandı.
2024 büyüme tahmini OVP hedefinin altında
TEPAV raporunda, 2023 için büyüme 3,7, 2024 için yüzde 2,9 ve 2024 için yüzde 3,4 tahmin edildi. Bu tahminlerin tamamı, OVP’de öngörülen aynı sırayla yüzde 4,4, yüzde 4 ve yüzde 4,5 hedefl erinin altında kaldı. Raporda, iç talepteki daralma bazlı olarak büyümenin 2023 ikinci yarısından itibaren yavaşlayacağı, dış talebin düşük kalacağı; 2024’te de dış talebin düşüklüğü, sıkı para politikası ve sınırlı bir dış finansmana bağlı olarak tahminlerin yapıldığı vurgulandı. Büyümeye yönelik 2024’teki görünüme çeyreklik bazda; birinci çeyrekte yerel seçim kaynaklı aktivitenin bir miktar canlanacağı, ikinci ve üçüncü çeyrekte reel pozitif faiz kaynaklı bir daralma görüleceği ve dördüncü çeyrekte yatay seyir olacağı tahminine yer verildi. Net ihracatın 2023’te büyümeyi aşağı çekeceği ancak, 2024’teki 2,9’luk büyümeye stoklar dışındaki ihracat, tüketim ve yatırımların pozitif katkı vereceği tahmin edildi.
Cari açık ve kamu maliyesi
Raporda, cari işlemler açığına, borç stokuna ve bütçe açığına dikkat çekildi. Rapora göre, harcama kaynaklı olarak bütçe açığı artışını sürdürecek. Bütçe açığının GSYH’ye oranı 2023’te yüzde 4,4’e ulaştıktan sonra 2024’te yüzde 3,9’a düşecek. Toplam kamu açığı ise OVP tahmininden daha yüksek olarak, 2023’te GSYH’nin yüzde 7,1’i, 2024’te ise yüzde 8’i olacağı tahmini yapıldı.
Bu tahminin vergi gelirlerinin OVP’de öngörülene göre daha zayıf kalacağı ve faiz giderlerindeki artış varsayımına dayandığı belirtildi. Ayrıca, bankaların sabit faizli kamu tahvili tutma zorunluluklarının gevşetilmesi ve devlet iç borçlanma faiz oranlarının yükseleceği öngörüsüne de raporda yer verildi.
Merkezi yönetimin borç stokunun GSYH’ye oranı 2022’deki yüzde 27’lik seviyesinden, 2023’te 34’e, 2024’te 40’a ve 2025’te yüzde 44’e kadar yükselebilecek. Burcu Aydın Özüdoğru, kamunun döviz cinsinden borcunun yüksekliğine de işaret ederek bunun risk unsuru olmayı sürdürdüğünün altını çizdi. Cari işlemler açığının iç talepteki daralmaya paralel azalması yönünde tahmin yapılan raporda, 2025’e kadar açığın GSYH’ye oranının yüzde 3,6 dolayına kadar gerilebileceği belirtildi.
Sapmalara yol açabilecek unsurlar
Raporda, tahminleri aşağı yönlü olarak etkileyebilecek riskler, para politikasının etkinliği ve bağımsızlığı, dış finansmana erişim ve kamu mali dengelerinde bozulma olarak sıralandı. Buna karşılık, görünümdeki tahminleri yukarı yönlü olumlu yönde değiştirebilecek unsurlar da TL’ye güven (artışı), yurt dışından yüksek finansman ve yapısal reformlar yapılması olarak sıralandı.
“Mevcut politikalarla kurda sıçrama görülmüyor”
Güven Sak, raporun uygulanan politika çerçevesinden sert bir sapma olmaması halinde kurda ve borç seviyelerinde çok güçlü bir sıçramanın olmayacağı sonucuna vardığını belirtti. Mevcut ekonomi politikasına desteğin varlığına işaret eden Güven Sak, “Bu görünüm, mevcut açıklanan politikalara göre bir görünüm ve kur şoku yok. Hatta pozitif etkilere açık bir durumu gösteriyor” dedi.
Özüdoğru, ücret ve sosyal güvenliğe vurgu yaptı
Raporu hazırlayan Burcu Aydın Özüdoğru, genel ekonomik çerçeveye etki edebilecek unsurlardan birinin sosyal güvenlik sistemi olduğunu, sağlık harcamaları ve aktif-pasif dengesi açısından sürdürülebilirlik konusunda riskler bulunduğunu, ayrıca yüksek prim yükünün sorun olduğunu kaydetti. Özüdoğru ayrıca yüksek kamu ücretine yönelik adımların dikkatle izlenmesi gereğine işaret etti. Kamu maliyesi yönünde, harcama kısılmasına yönelik alanın darlığına değinen Özüdoğru, vergi gelirleri tarafında, servet vergisi, finansal getirilerdeki vergilerin genel vergi gelirleri içinde çok küçük olduğunu, vergi reformu ve o arada kamuoyunda “nereden buldun” düzenlemesi olarak adlandırılan kaynak sorgulamasının getirilmesinin yararlı olabileceğini belirtti.
“Faiz daha yüksek artırılırsa zirve daha düşük olur”
Merkez Bankası’nın faizi görece düşük baz puanlarda artırması ile başlayan tartışma da gündeme geldi. Fatih Özatay, politika değişikliği ve dönüşümün olduğu bu ortamda, faizlerin güçlü biçimde artırılmasının, kademeli artışa kıyasla enflasyonu daha hızlı aşağı çekeceği ayrıca kademeli artışa kıyasla politika faizinin yükseltilmesi gerekecek noktanın-zirve noktasının daha aşağıda gerçekleşebileceğini savundu.