Yener KARADENİZ/ESKİŞEHİR
Her işte olduğu gibi ekonomide de planlamaya ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, bu planlamanın, ileriye dönük önlemler almak ve gelişmeyi yönlendirmek şeklinde olması gerektiğini söyledi. Rekabeti reddeden merkezi planlama modelinin bütün dünyada çöktüğüne dikkat çeken Eczacıbaşı, “Tekrar bu yönde deneylere girişilmesi düşünülemez. Ekonomide planlama, olmazsa olmaz. Bakanlıklar seviyesinde benzer anlayışla bir planlama mutlaka mevcut. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) günün ihtiyaçlarına göre yeniden kurulabilir, kurgulanabilir” dedi.
Bilecik’in Bozüyük ilçesinde Vitra’nın yeni tesis yatırımının açılışı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte bir grup basın mensubu ile bir araya gelen ve gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Bülent Eczacıbaşı, “DPT eleştirilebilir. Kusurları konuşulabilir, ama bıraktığı boşluğu doldurmanın kolay olmadığını görüyoruz. Devletle birlikte özel sektörün de dahil olduğu, iki çark gibi birbirini tamamlayan bir yapıyla geleceği planlamanın yararına inanıyorum” dedi. Son dönemde birçok uzman tarafından gündeme getirilen DPT, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal kalkınmasını hızlandırmak için kurulmuş ve 1960-2011 yılları arasında faaliyet göstermişti.
Yatırım ortamı konusunda da konuşan Eczacıbaşı, ‘yatırım iklimi’ sözünü çok sevdiğini dile getirerek, “Yatırım iklimini kısa sürede değiştiremiyorsunuz. Bunu değiştirmek için çok şey yapmak, orta vadeyi hedef almak gerekiyor. Yabancı yatırımcılar, hava durumuna ilişkin tahminlerden değil, yatırım iklimine ilişkin niyetlerden ve işaretlerden etkilenir. İstikrar 6 ayda istenilen noktaya gelmeyecek, belki 2-3 yılda gelecek. Yatırımcıların sorunlarını çözmeyi hedeflemek doğru yaklaşımdır. Çünkü, kısa vadeli hedef ve teşviklerle yatırımcıyı çekmek mümkün değil” dedi.
“Yabancı teşvik değil, tutarlı politika arıyor”
Yabancı yatırımcıların beklentisi konusuna ise Eczacıbaşı, şu ifadeleri kullandı: “Yabancı yatırımcı tutarlı politikalar, eğitilmiş insan gücü, hukuk arıyor. Ama, genelde teşvik aramıyor. Yani işin kökü sağlamsa, teşvik üçüncü, dördüncü sırada. Bedelsiz arsa vermek, vergi muafiyeti sağlamak gibi teşvikler elbette anlamlı. Ama bunlar yatırım kararında çok etkili değil. Geleceğe yönelik güven ortamının sağlanması hepsinden önemli. Başbakanlarımıza, bakanlarımıza bunları söyleyen yabancı yatırımcılarla çok defalar bir araya geldim. Bu yatırımcıları davet ederken, vergi indirimleri ya da teşviklerle değil, eğitilmiş insan gücümüzle, tutarlı politikalarımızla ve hukuk sistemimizle cezbetmeliyiz.”
“Rekabete dayalı kapitalizme gitmek lazım”
Son dönemin en önemli sorunlarından olan enflasyon konusunda ise Eczacıbaşı, “Yatırım ikliminin olmazsa olmaz koşulu istikrar. Düşük enflasyon. Bizim enflasyonu mutlaka indirmemiz lazım. Dünyada da aynı sorun yok mu? Var. Bu sorunun üstesinden daha kısa sürede gelen ekonomiler, rekabette avantaj sağlayacak.
Rekabeti reddeden sistemlerin çöktüğünü gördük. Rekabete dayalı yeni bir tür kapitalizme doğru gitmek lazım. Bunun adı paydaş kapitalizmi” ifadelerini kullandı. Bu kavramın henüz olgunlaşmadığını söyleyen Eczacıbaşı, “Serbest girişim bu yapı içinde çok önemli bir yere sahip. Geleceğimizde de çok büyük rol oynayacak. Paydaş kapitalizmini benimseyen girişimler sadece hissedarlarına karşı değil, topluma, müşterisine, çalışanına, tedarikçisine, çevreye, ülkesine ve dünyanın yarınına karşı sorumlu. Hissedar kapitalizmi bütün dünyaya hükmetti. Ama şimdi bu değişiyor. Değer zincirleri de yeni düzenlemeler de buna göre şekillenecek görünüyor” yorumunu yaptı.
“Finansmana erişim iyiye doğru gidiyor”
Son iki yılın en önemli sorunlarından biri de finansmana erişim olarak öne çıkıyor. Söz konusu alanda yavaş yavaş çözülmeler yaşansa da sorunların hala devam ettiği dile getiriliyor. Dengelerin kaydığı bir dönemde finansman konusunun oldukça zorlaştığını dile getiren Bülent Eczacıbaşı, şöyle konuştu: “Şirketler için finansmana ulaşmak bir dönem neredeyse imkânsız hale geldi. Hâlâ normalleşmeyi bekleyen bir konu bu. Ekonomideki dengeler ile yakından ilgili. Bugün bir iyileşme var tabi. Yerleşik, güvenilir şirketler için de böyle. Bir anda düzelmesini beklememek lazım ama bence olumlu yönde gidiyor. Örneğin, bugün bizim gibi kuruluşlar çok düşük borçluluk oranı ile çalışmaya gayret ediyor. Anlamlı bir şey değil ama mecburen böyle yapmak durumundayız. Şirketler normal düzen içinde borçtan yararlanırlar. Sen şimdi o kaldıraçtan yararlanamıyorsan, ama başka bir ülkedeki rakibin yararlanıyorsa, dezavantajın var demektir. Biz sadece Türkiye’de faaliyet gösteren bir kuruluş değiliz. Yurt dışında rakiplerimizin bu kaldıraçtan yararlandığını görüyoruz. Yatırımlarda en azından birkaç sene vade ile borçlanma imkânı girişimcilere önemli bir avantaj yaratıyor.”
“Şimşek’in samimi tonu, yabancıları etkiledi”
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in New York’ta yabancı yatırımcılarla olan toplantısına kendisinin de katıldığını anlatan Bülent Eczacıbaşı, Şimşek’in son derece samimi bir sunum yaptığını ve bu samimi tonun yabancıları son derece etkilediğini söyledi. Eczacıbaşı, “Niye şimdiye kadar böyle yaptınız, diyenler oldu. Bundan sonra düzeleceğine nasıl güveniyorsunuz, diyenler de vardı. Mehmet Şimşek, bunlara çok güzel ve tutarlı cevaplar verdi. Neticede çok olumlu bir toplantı oldu. Ben oradan moralle ayrıldım. Türkiye’ye yabancı yatırımcılardan bir anda para yağacak demek elbette mümkün değil ama faydalı bir toplantıydı” dedi.