İbrahim EKİNCİ
Depremin maliyeti ağır. Kaybedilen canları geri getirecek bir maliyet yok. Büyük yıkım yaşayan kentleri ayağa kaldırmak için gereken para ile ilgili hesaplamalar ağır bir tablo ortaya çıkarıyor. Bölgede sayımlar yapıldıkça hasar, ilk günler verilen sayıların üç katına çıktı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un son açıklamasına göre depremlerden etkilenen illerde 1 milyon 728 bin bina incelendi. İçerisinde 637 bin 222 bağımsız bölümden oluşan 227 bin 27 binanın acil yıkılacak, ağır hasarlı ve yıkık olduğu tespiti yapıldı. İki ay içerisinde 11 ilde 244 bin 343 konut, köy evleri ile beraber 309 bin bağımsız bölümün inşa süreci başlatılıyor. Bu işin yarısı demek. Ancak yapılacaklar da konut, bina yapımından ibaret değil. Onarımı, ayağa kaldırmayı kentlerin yeniden imarı şeklinde tasarlamak gerekiyor. Dolasıyla harcamaların boyutu da genişliyor. Ayrıca sosyal harcamalar, geçim destekleri, tazminatlar, daha birçok kalem harcama var. Harcamalarla amaç yaraları sarmak ama yara sarmaktan ne kastedildiğine göre kapsam, iş, maliyet genişliyor.
Fiziki yıkım ve milli gelir kaybı olarak şu ana kadar 25 ila 100 milyar dolar arasında maliyet tahminleri yapıldı. İtidalli bir yaklaşım 50 milyar dolarlık bir harcama ile yola çıkmayı gerektiriyor. Bu da devletin 1 trilyon lira civarında bir kaynak tahsisi, temini demek. Bu kaynağı bulmak için ek bütçe gerekeceği anlaşılıyor. Ankara büromuzdan Mehmet Kaya’nın haberine göre konu hükümetin de gündeminde. Bu yıl 650 milyar liralık bir açık öngörülmüştü bütçede. Bu yüksek açık seçim harcamalarına bağlanmıştı. Ancak deprem harcamaları ile bu rakamın çok çok üzerinde bir açık ihtimali ortaya çıktığına göre ek bütçe gündeme gelebilir.
Bu kez nasıl olacak? 1999 depreminden sonra özel bir vergi konulmuş, sonra kalıcı vergiye dönüşmüştü. Ancak o vergi geliri havuza aktı. Konuya özel kullanılmadı. Şimdi de özel bir İmar Fonu kurulması önerileri var. Fon kurulması halinde kaynağını başka amaçlar için kullanma riski de olmayacak. Özel bir vergiden çok bir kerelik servet vergisi, rant vergisi gibi seçenekler dillendiriliyor.
İçerideki yetmez, mutlaka dış kaynak gerekir
PROF. DR.ÖNER GÜNÇAVDI
Prof. Dr. Öner Günçavdı, konunun siyaset, seçim gündemi ile de ilişkili seyredeceğini söyledi. Günçavdı, “Erdoğan uluslararası sermayeye açılmak istiyor. Zira depremin maliyetini içeriden finanse edemez. Dahası içeride para yok. Her şey sarpa sardı. Mutlaka dış yatırımcılara güven veren bir ekonomi yönetimi lazım. Cumhurbaşkanı da bunun için sandalye desteği dışında ve rant paylaşımı dışında hiçbir işe yaramayan MHP yerine seçenek arıyor. Üçüncü kez başkan kalabilmesinin yolu ekonomide kendine alan açılması. Bu ne Rusya ile ne de Araplarla mümkün. Bu da dış borç ve hatta İMF demek”
Vergi, tahvil ve Merkez Bankası finansmanı olabilir
PROF. DR. ENSAR YILMAZ
Görüşlerine başvurduğum iktisatçı hocalardan Prof. Dr. Ensar Yılmaz, depremin finansmanının geniş bir aralıkta seyrettiğini belirtiyor ve iktisatçı arkadaşlarının da 70-80 milyar dolar civarında bir tahminde bulunduklarını aktarıyor. Yılmaz şu görüşleri paylaşıyor: “Finansman bence iki aşamalı olacak. Birincisi şu ana kadar toplanan yardımlar, ikincisi seçim sonrası uygulamalar. Seçim sonrası yapı çok belirleyici olacak. Seçim sonrası tabii politik tercihlere bağlı olacaktır. Bunlar vergi, deprem tahvilleri ve Merkez Bankası finansmanı olur. Vergi de kendi içinde özel bir vergi türü mü yoksa bir tür servet vergisi mi (bir seferlik), yani yaygın, herkes için bir deprem vergisi mi yoksa belirli gruplar için bir servet vergisi mi? Merkez Bankası finansmanı bence önemli. Bunu destekliyorum. Borçlanmak (tahvil yolu ile) yine bir tür servet transferidir, faiz ödemeleri yoluyla bunu faizsiz, Merkez Bankası’ndan bir kereye mahsus ilan ederek direkt deprem ile ilgili fona aktarma yapılabilir. Ama bunu yasa ile bir kereye mahsus ilan ederek yapmalıdır. Bunun tekniğine takılmamak lazım, yolu bulunur bence. Benim genel görüşüm yardım + servet + Merkez Bankası kombinasyonu olur.”
Kapsamlı bir paket şart
DR. İLHAN DÖĞÜŞ
Depremin etkilerini bertaraf etmek ve yeniden toparlanmayı hızlı ve etkili sağlamak için devletin kapsamlı büyük bir paket açıklaması gerektiğini belirten Dr. İlhan Döğüş, “Hazine’nin de bu paketin finansmanı için önceden vergi veya borçlanma yoluyla para toplamasına gerek yok. Kamu harcamasının kendisi para yaratır. Deprem felaketine rağmen hala para basma obsesyonundan dolayı, yapılan kamu bağışlarının ve harcamaların enflasyon yaratacağına dair itirazları dile getirenler var. Bu da bir obsesyon. Gerek Hazine’nin deprem sonrası yeniden yapılanma yönünde yapacağı harcamalar için Merkez Bankası’nın sağlayacağı finansman, gerekse de kamu bankalarının sağlayacağı finansman için para yoktan yaratılmış olacak. Yani bu paraların verilmesi için öncesinde vergi toplamış olmak veya bankalarda mevduat toplamış olmak gerekmiyor. Özetle hem yoksulluğu ve eşitsizliği azaltacak hem de bu deprem felaketinin etkilerini bertaraf edecek bir yeniden toparlanma çerçevesindeki kapsamlı bir kamu harcamasının ve programının finansmanına karşı geliştirilecek ‘enflasyonu ve faizleri yukarı çekeceği’ yönündeki neoliberal argümanların gerçek hayatta karşılığı yok.”
Kalkınma bankalarından kaynak bulunabilir
Peki bu kaynak nereden bulunacak? Bu konularla ilgili çalışmalar yapılıyor. Muhalefetten İbrahim Çanakçı en az 50 milyar dolar civarında bir harcama öngörülmesi gerektiğini düşünenlerden. Bir Yeniden İnşa Fonu Çanakçı’ya göre milli gelir kaybı (bölgedeki kayıpların başka bölgelerle telafisi, başlayacak inşaat aktivitesi ile) telafi edilebilir ama servet kaybı büyük. Buradaki harcamalar enflasyon, cari açık kamu finansmanı üzerinde büyük etki yapacak. Bölge için yeniden imar inşa ve kalkınma planı gerekiyor. Teşvik paketleri yatırım planları gerekiyor. Finansmanda üç alan var. Birincisi harcamaları önceliklendirmek. Yatırım programı, harcamalar yeniden masaya yatırılmalı. Burada bir tasarruf alanı var. Kanal İstanbul gibi konular önceliklerin değiştiğini göstermek için bile hemen gündemden kaldırılmalı. İkincisi vergi boyutu. Çalışanlar üzerine yük getirmeden vergilendirmeler yapmak lazım. Rantları daha fazla vergilendiren, tahakkuk ve tahsilatı artıran adımlar gerekiyor.
Üçüncüsü DB, EBRD, Avrupa Yatırım Bankası, İslam Kalkınma Bankası gibi kaynak kullandıran kuruluşlardan 10 – 15 milyar dolar sağlanabilir. Çanakçı’ya göre bunun tek şartı, iyi çalışılmış projeler ve şeffaf yönetim. Bir yeniden inşa fonu oluşturulur, hibeler, bağışlar oraya akar, iç kaynakların tahsisi oraya olur. İç ve dış tahvil ihraçları olur.