Hilal SARI
Türkiye’nin ihracat pazarlarının bulunduğu Euro Bölgesi’nin en büyük ekonomisi Almanya, ABD’nin başı çektiği Çin risklerini azaltma trendini hızlandıracak kritik bir yasa hazırlığında. Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Reuters’ın pazar günü inceleyerek haberleştirdiği bir ekonomi bakanlığı belgesine göre ülkeye girecek yabancı yatırımların değerlendirilmesi sürecinde kriterleri ekonomik güvenliği güçlendirme amacıyla katılaştırmayı öngören bir yasa önerisi sunmak istiyor.
13 Temmuz’da ilk kez “Çin Strateji Belgesi” yayınlayan Almanya hükümetinin bu adımı, Alman şirketlerin Çin’e olan bağımlılıklarını azaltmaya çalıştıkları bir dönemde geliyor, ancak ne Almanya ne de Avrupa Birliği, bu tür tedarik zinciri çeşitlendirme adımlarında doğrudan Çin’i hedef almıyor. Genelde belgelerde ve diplomatik söylemlerde “riskleri azaltma” söylemi çatısı altında, yatırım değerlendirme kriterlerini katılaştırma yöntemiyle “Çin’den bağımsızlaşmaya” çalışıyor. Öte yandan bir çok ekonomist artan korumacı politikaların sanıldığı gibi ekonomik anlamda fayda getirmediğini, küresel serbest ticaretin tehlikeye girdiği konusunda uyarılar da yapıyor.
Yabancıların fabrikalarına ulusal güvenlik kontrolleri de isteniyor
Habere göre belgede “Almanya’da, Avrupa’da ve dünyada yatırım kararları öncesinde yapılan yatırım değerlendirmelerinin önemi son yıllarda kayda değer oranda arttı” ifadeleri yer alıyor. Ayrıca bakanlık yabancı şirketler tarafından Almanya’da inşa edilen yeni fabrikaların güvenlik düzeylerini kontrol etmeyi, hatta gerekirse güvenlik amaçlı araştırma işbirliği anlaşmaları da yapmak istiyor. Çin’e yönelik birçok ABD yaptırımın arkasında yatan gerekçe de “ulusal güvenlik” konusu ve örneğin telekomünikasyon devi Huawei, sadece ABD’den değil, Avrupa hükümetlerince de “ulusal güvenlik” gerekçesiyle yaptırım listesine alınmış Çinli bir dev. Yeni yasa kapsamında yabancı bir yatırımcının, Alman bir şirketin ürün ve teknolojilerine anlaşmalar yoluyla erişimine de denetim getirilecek. Başka bir deyişle yasa sadece Çinli veya diğer yabancı şirketlerin Alman şirketlerden pay alarak yönetim kurulunda oy hakkı satın almasını değil – bu zaten otoritelerin onayına mevcut yasalar kapsamında tabii – daha nitelikli bir şekilde teknoloji transferi gibi hassas konuları da denetim kapsamına alacak.
Hamburg Limanı’nda Cosco payı, Almanya’da hükümeti bölmüştü
Almanya’nın Batı ittifakı tarafından Çin’e karşı tutum konusunda “zayıf halka” olarak görüldüğü zamanlar da oluyor çünkü son yedi yıldır Almanya’nın en büyük ticaret ortağı Çin. İkili ticaretleri 2022 yılında 298 milyar euro (327 milyar dolar) ile tarihi rekora ulaştı. Ayrıca Çin’in gıda devi Cosco’nun ülkenin en büyük limanı olan Hamburg Limanı’ndan pay alması eleştirilere rağmen Berlin tarafından onaylandı. Ancak bu durum Alman hükümeti içinde tartışmalara da yol açmıştı. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un kendi koalisyon ortakları bile anlaşmayı eleştirmişti ve Yeşiller Partisi’nden Scholz hükümetinde ekonomi bakanlığı yapan Habeck de “Almanya’nın Çin şirketlere bağımlılığının artıyor olmasından endişe duyduğunu” dile getiren isimler arasında. Eylül 2021’de yapılan anlaşma kapsamında Avrupa’nın enerji politikalarının öncüsü Almanya, Çinli şirketin limanın üç konteyner terminalinden sadece bir tanesinde yüzde 10’un altında bir hisse ile ortak olmasına onay vermiş oldu. Anlaşmaya resmi onayların verilmesi ise 2023 Temmuz’u buldu. Çin’in Hint-Pasifik bölgesinde, Afrika’da ve Avrupa’daki yatırımlarının hızla arttığı bir dönemde Batılı ülkeler siyasi anlamda stratejik varlıklarını Ukrayna Savaşı gibi kritik bir konuda tam anlamıyla uzlaşamadıkları Çin’in eline kolayca bırakmak istemiyor.
Scholz’a destek 10 puan düştü, hükümet değişsin diyenlerin oranı %64
Almanya’da yapılan bir anket, katılımcıların yaklaşık 3’te 2’sinin, Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Partiden (FPD) oluşan ve “Trafik lambası” olarak adlandırılan koalisyon hükümetinin değişmesini istediğini ortaya koydu. Insa araştırma şirketinin “Bild am Sonntag” gazetesi için yaptığı ankette “Sizce hükümet değişimi Almanya’nın yararına olur mu?” sorusunu katılımcıların yüzde 64’ü olumlu yanıtladı. Katılımcıların yalnızca yüzde 22’si hükümetin görevine devam etmesini istedi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un çalışmalarından memnun olanların oranı da bir önceki aya göre 10 puan geriledi. Ankette Başbakan Scholz’un çalışmalarından memnun olup olmadıklarına ilişkin soruya katılımcıların yüzde 70’i olumsuz yanıt verdi. Katılımcıların yüzde 49’u ise mevcut hükümetin bir öncekinden “daha iyi iş yaptığını” belirtti. Kamu yayıncısı ZDF’nin “Politbarometer” anketinde de katılımcıların yüzde 58’i, Alman hükümetinin “işini iyi yapmadığı” görüşünü paylaştı. “Hükümet, sorunların çözümü konusunda ilerleme sağlıyor mu?” sorusuna katılımcıların yüzde 83’ü “Hayır”, yüzde 14’ü de “Evet” cevabını verdi. Ankette Alman halkının ekonominin gidişatından memnun olmadığı da ortaya çıktı. Ankete katılanların yüzde 61’i ekonominin daha da kötüleşeceğine inandığını belirtti. Ayrıca uzmanlar ülkede aşırı sağ görüşleri olan göçmen karşıtı AfD partisinin yükselişinden de endişeli. Berlin Hür Üniversitesinde görevli siyaset bilimci ve aşırı sağ uzmanı Prof Dr. Hajo Funke “(AfD’nin yüksek oy alması) Uzun vadede bu, demokrasi için, demokrasimizin istikrarı için bir tehlikedir” derken, Berlin Humboldt Üniversitesinden anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ulrich Battis “AfD’nin yüksek oy alması, ekonomi merkezi olarak Almanya için gerçek bir tehlikedir” ifadelerini kullandı.
ABD’nin en büyük ticaret ortağı artık Çin değil Meksika
ABD ve Meksika arasındaki ikili ticaret 2023’ün ilk dört ayında 263 milyar dolarla tarihi düzeye ulaşırken, bu artış Meksika’yı pandeminin başından itibaren ABD’nin en büyük ticaret ortağı yaptı. 2010’lu yılların büyük bir kısmında ve pandemiden bu yana Çin, ABD’nin en büyük ticaret ortağıydı fakat iki süpergüç arasındaki gerilimler ve ekonomik sahada daha çok ABD’nin tek taraflı olarak uyguladığı yaptırımlar, şirketlerin gönüllü tedarik zinciri çeşitlendirme adımlarıyla değişmeye ve dönüşmeye başladı. ABD’nin Meksika ile ikili ticareti, toplam dış ticaretinin yüzde 15,4’ünü oluştururken, Kanada ve Çin için bu oranlar sırasıyla yüzde 15,2 ve yüzde 12.