Didem ERYAR ÜNLÜ
Osmanlı İmparatorluğu’nda ekonominin önemli gelir kalemlerinden biri olan ve Cumhuriyetin ilk sanayi dalı olan tekstil sektörünün ana hammaddesi pamuğun üretimi Anadolu topraklarında her zaman önemli bir yere sahip oldu. Bugün ise Türkiye pamuk üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alırken, GDO’suz pamuk üreten üç ülkeden biri olarak konumlanıyor.
Tarım sektöründe buğdaydan sonra en büyük ciro getiren pamuk üretiminin yanı sıra, Türkiye, pamuk ekim alanı yönünden de dünyada yedinci sırada bulunuyor.
Pamuk ve tekstil sektörü ise tüketicilerin tüketim eğiliminin bilinçli olarak artmasıyla birlikte ekolojik olarak sürdürülebilir, karbon üretimini azaltarak iklim krizini hafifl etmeyi amaçlayan, sosyal olarak adilane ve insan sağlığını koruyacak şekilde üretim süreçlerini dönüştürmeye mecbur kalıyor. Tüketicilerin taleplerini dikkate alan hükümetler, sivil toplumun baskısı ve önemli katkısıyla sektörü bu doğrultuda düzenlemeye ve ilgili standartları yükseltmeye yönelik giderek hız kazanan adımlar atıyor. Tekstil sektörünün önde gelen aktörlerinin bu kriterlere uygun pamuk talebini karşılamak için Türkiye tüm dünyada önemli bir rol üstleniyor.
“Onarıcı”, “koruyucu” ya da “sürdürülebilir”
tarım uygulamaları WWF-Türkiye, “Pamukta Sürdürülebilir Tarımın Yaygınlaştırılması için Öneriler: İyi Pamuk İncelemesi” isimli bir rapor yayınladı.
İyi pamuk uygulamalarını örnek uygulama olarak ele alan rapor, Türkiye’deki pamuk üretiminin ekolojik, sürdürülebilirliğini amaçlayan yöntemlerin ve uygulamaların yaygınlaştırılması sürecine ilişkin kapsamlı bir değerlendirme.
Rapor, halk arasında “beyaz altın” olarak bilinen bitki pamuğun üretiminin önemine dikkat çekerken, tekstil sektörünün en önemli hammaddelerinden biri olan ve milyon tonun üzerinde bulunan pamuğun üretim süreçlerinin ekolojik, ekonomik ve sosyal olarak sürdürülebilir kılınması ve “onarıcı”, “koruyucu” ya da “sürdürülebilir” tarım uygulamalarının pamuk çiftçileri arasında yaygınlaşmasına ışık tutmayı hedefliyor.
Rapor, saha ziyaretleri sırasında çiftçilerle, çırçır firmalarından yetkililerle yapılan görüşmelere ve Ocak 2023’te Aydın, Manisa, İzmir, Adana ve Şanlıurfa illerinden toplam 564 pamuk çiftçisinin katılımıyla yapılan bir anket çalışmasının sonuçlarına dayanıyor. Sürdürülebilir yöntem ve sistemlerin yaygınlaştırılmasında kilit noktada olan çiftçi gruplarının istek, ihtiyaç ve özelliklerinin analiz edildiği raporda pamuk uygulama sürecinin yapısından yola çıkarak sürdürülebilir yöntemlerin yaygınlaştırılmasına World Weather Attribution grubunda iklim bilimcilerden oluşan uluslararası bir ekip tarafından yapılan analize göre, Eylül ayı başında Akdeniz’in büyük bölümünde yıkıma neden olan şiddetli yağışların sera gazı emisyonlarından kaynaklanan iklim krizi nedeniyle gerçekleşme olasılığının daha yüksek olduğu belirtildi. Çalışmada, şiddetli yağmurun yol açtığı yıkımın, sele eğilimli bölgelerdeki yapılaşma, ormansızlaşma ve Libya’daki çatışmanın sonuçları gibi faktörler nedeniyle çok daha büyük olduğu tespit edildi. İnsan kaynaklı ısınma, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye’de şiddetli yağış olasılığını 10 kata kadar, Libya’da ise 50 kata kadar artırdı; sel ovalarındaki yapılaşma, barajların bakımsızlığı ve diğer yerel faktörler aşırı hava koşullarını insani bir felakete dönüştürdü. Bilim insanları analizlerini üç bölgeye ayırdı: Analizin, yağışların çoğunun düştüğü ülkenin kuzeydoğu kısmına odaklandığı Libya; analizin art arda dört gün boyunca maksimum yağışa baktığı Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye; ve yağmurun çoğunun sadece birkaç saat içinde düştüğü İspanya. Libya için bilim insanları, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının bir sonucu olarak, insan kaynaklı iklim krizi sel olayının gerçekleşme olasılığını 50 kata kadar artırdığını ve dönem boyunca yüzde 50’ye kadar daha fazla yağmur yağdığını tespit etti. Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye için yapılan analiz, iklim krizinin, gezegeni ısıtan insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak, şiddetli yağmurun gerçekleşme olasılığını 10 kata kadar artırdığını ve yüzde 40’a kadar daha fazla yağmur yağdığını gösterdi. “Beyaz altın” pamuk için sürdürülebilirlik yol haritası ekonomik ve sosyal yönden çiftçiler arasında sunuyor. dünyada yıllık rekoltesi 25 yönelik öneriler sunuluyor.
Çiftçiler kendilerini yalnız hissetmemeli
Türkiye’de dünyadaki genel eğilime paralel olarak pamuk üretiminde sürdürülebilir yöntemlerin yaygınlaştırılması adına uzun yıllardır kamu kurumları ve sivil toplum aktörleri tarafından çeşitli çalışmalar yürütüldüğüne değinen rapor, bu alandaki en önemli ve başarılı girişimlerden biri olan İyi Pamuk Standardı’nın ön plana çıktığını ortaya koyuyor. Türkiye’de İyi Pamuk Standardı sistemi, 2013 yılından bu yana uygulanıyor. Bugün 2 bini aşkın çiftçi, on binlerce hektar alanda İyi Pamuk ilke ve kriterlerinin asgari göstergelerine uygun şekilde pamuk üretiyor. Rapordaki ankete katılan 564 çiftçiden 69’u (yüzde 12), ya halen İyi Pamuk çiftçisi ya da geçmişte İyi Pamuk çiftçisi olduğunu belirtiyor. Özellikle Güneydoğu illerinde İyi Pamuk’un bilinirliğinin artırılması gerektiğine dikkat çeken rapor, çiftçiler arasında sürdürülebilir tarımın yaygınlaşmasında bireysel üretim kararlarını hızla etkileyen bir sosyal hareket yaratma sürecinin önemini vurgularken, sürdürülebilir pamuk üreticilerinin kolektif bir hareketin ve topluluğun parçası olduklarını özümsemeleri için araç ve yöntemler geliştirilmesinin gerekliliğini gözler önüne seriyor.
Pamuk iklim krizi karşısında kırılgan
Konvansiyonel yöntemlerle üretilen pamuk, tarımsal ürünler arasında birim alan başına kimyasal pestisit kullanımının en yüksek olduğu ürün. Yaygın olarak pamuk üretiminde uygulanan konvansiyonel yöntemler sırasında yanlış toprak işleme, gübreleme ve aşırı pestisit kullanımı, karbon salınımını artırarak iklim krizini de olumsuz etkiliyor. Ayrıca, yüksek miktarda kimyasal kullanımı üreticilerin ve tüketicilerin sağlığı bakımından da önemli bir tehlike teşkil ediyor. Pamuk, iklim krizi karşısında kırılgan bir ürün. Araştırmaya göre, Türkiye’de küresel iklim krizine inanan pamuk çiftçisi oranı yüzde 87 ve her 100 çiftçiden 74’ü yaşadığı bölgede kuraklık ya da yağışlarda azalma gözlemlediğini ifade ediyor. Ancak ürün veriminin düşmesine engel olmaya çalışan çiftçiler gübre ve kimyasal kullanımını artırarak bunu telafi etmeye çalışıyor, doğal olarak bir kısır döngü ortaya çıkıyor. Aşırı kaynak kullanımı, artan çevresel tahribat ve toprak sağlığının azalması, pamuk üretiminde radikal dönüşüm ihtiyacını gözler önüne seriyor. Pamuk ve tekstil sektörü son yıllarda; tüm dünyada tüketicilerin ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirlik yönündeki talep ve hassasiyetlerinin firmalar üzerindeki baskısına paralel olarak dönüşüyor. İyi Pamuk Standardı, pamuk üretiminde tüm dünyada uygulanabilir asgari üretim kriterlerinin çiftçiler tarafından benimsenmesini sağlayarak çiftçi merkezli, çok paydaşlı ve gerçekçi bir yaklaşımla tüm dünyada pamuk üretimini ekolojik ve sosyal olarak sürdürülebilir kılmayı amaçlıyor. 2013 yılından itibaren Türkiye’de İyi Pamuk üretimi istikrarlı biçimde arttı. 2019/20 sezonunda 3 bin 299 lisanslı çiftçi ve 263 bin tonla Türkiye kütlü pamuk üretiminin yüzde 12’sine ulaştı. İyi Pamuk, Türkiye’de tarımsal üretimin sürdürülebilir ilkeler çerçevesinde dönüşümü bakımından en önemli örneklerden biri. Buna rağmen araştırmaya katılan pamuk çiftçilerinin yüzde 62’si standardı daha önce duymadığını ifade ediyor. Rapora göre, sürdürülebilir pamuk üretiminin yaygınlaşması için çiftçiye pratik bir şekilde ve doğrudan uygulanabilir ve de çerçevesi belli adımlardan oluşan kolayca hayata geçirilebilir bir yol haritası sunmak önemli. Ürününün takibini mümkün kılacak şeff af bir veri sisteminin oluşturulması, çiftçinin ürettiği pamuğun tedarik zinciri içerisinde fiyatlanmasına ilişkin bilgiye erişebilmesi ve ürününü takip edebilmesi önemli. Ayrıca sürdürülebilir üretimdeki maliyet avantajını yerel bazda toplanan somut verilerle açık ve net olarak ortaya koymak için araştırmalar yürütülmeli, elde edilen sonuçlar yayım faaliyetlerinde öne çıkarılmalı. İyi Pamuk Standardı’nın ve diğer sürdürülebilir üretim yöntemlerinin devlet tarafından verilen iyi tarım gibi desteklerden faydalanması için yürütülen lobi çalışmaları güçlenerek sürdürülmeli.
Sürdürülebilir ulaşım için 7 temel yol
Küresel sera gazı emisyonlarının beşte biri ulaşım sektörü kaynaklı ve enerji sektörü emisyonlarının yüzde 24’üne ulaşım sebep oluyor.
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ulaşımda talepler arttıkça ve alternatif yakıtların alımı sınırlı kaldıkça emisyonların artması kaçınılmaz. Bu noktada önümüzde duran en iyi seçenek sürdürülebilirlik.
Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda “Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar” 11. sırada yer alıyor. Bu amacın 10 alt maddesi bulunuyor. ‘”Erişilebilir ve Sürdürülebilir Ulaşım Sistemleri”, bu 10 alt maddeden biri. Sürdürülebilir ulaşım, toplumun şimdiki ve gelecekteki hareketlilik ihtiyacını çevreye en az zararı verecek şekilde destekleme kapasitesi olarak tanımlanıyor. Sürdürülebilir ulaşım günlük hayatta kendine nasıl yer bulabilir? Bunun 7 temel yolu şöyle sıralanıyor:
- Ulaşımda elektriğin kullanılması
- Araç motorlarında emisyon kontrolü
- Yakıt verimliliği
- Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı
- Yapay zeka kullanımını
- Dijital teknolojilerle otoyolların yönetimi
- Araç paylaşımına imkan sağlayan uygulamalar