ALİ ŞAHİN
Türkiye’nin atık yönetiminde kurumsallaşması gerektiğini ve bunun sektörü en çok zorlayan unsur olduğunun altını çizen TÜDAM Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği ve Burkasan Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Kılıç, “Depozito sisteminin hayata geçirilmesi geri dönüşüm sektörü için oldukça önemli bir adım olacak. Tahminimce 2025 itibarıyla uygulamaya konacak sistem ile birlikte en büyük kazanımımız; alüminyum kutu, pet ve cam şişe atıkları çöpün içine karışmadan ve yüksek verimlilikle toplayarak ekonomiye geri kazandırmak olacak. Depozito sisteminin aynı zamanda gıdayla temas eden plastiklerde mekanik yöntemle geri dönüştürülmüş hammaddelerin kullanımının önünü açacağını düşünüyorum. Ki bu konu plastik endüstrisinin Avrupa Birliği regülasyonlarına uyum sağlaması hususunda en büyük handikaplardan biri. Mevcutta geri dönüştürülmüş hammaddeler Türk Gıda Kodeksi uyarınca gıda ile temas edecek plastik ambalajlarda kullanılamıyor. Bunun en temel nedeni ise geri dönüştürülmüş hammaddenin kaynağının belli olmaması. Depozito sistemi ile birlikte kaynak sorunu da aşılacağı için artık ülkemizdeki regülasyonlarda gerekli düzenlemeleri yapabileceğimizi düşünüyorum. Ayrıca bizim için en önemli konulardan birisi geri dönüştürülebilir atıkların da tıpkı çöp toplama faaliyetleri kurumsal bir çerçeve içinde kaynağında ayrı toplanması. Yıllardır atıkların kaynağında ayrı toplanması için gerekli finansal ve operasyonel altyapıyı maalesef oluşturamadığımız için mevcuttaki vahşi toplama yöntemiyle önemli bir kaynağı heba ediyoruz ve elde edilen atıkları verimli şekilde geri dönüştüremiyoruz. Atıklar vahşi şekilde toplandığı için atıkları ayıracak teknolojik tesis yatırımları da gerçekleştirilemiyor. Dolayısıyla geri dönüşüm alanında en zayıf olduğumuz evsel kaynaklı atıkların toplanması ve ekonomiye kazandırılması için, finansal altyapısı güçlü, ölçülebilir ve kurumsal bir sistem oluşturmamız gerekli” dedi.
“Önlem alınmazsa atık ithal edemeyeceğiz”
Geri dönüştürülebilecek atıkların dünyadaki birçok ülke için stratejik bir ürün halini aldığını vurgulayan Vedat Kılıç, “Avrupa Birliği’nde geri dönüştürülebilir atıkların ihracına yönelik bir düzenleme yapılıyor. Bu düzenleme ile atıkların ve atıklara ait katma değerin AB sınırları içinde kalması hedefleniyor. Etap etap devreye alınan sistemde ilk aşamada geri dönüştürülebilir atıkların ihracının sadece OECD ülkelerine yapılabilmesi. Daha sonra ise OECD içinde sadece belli şartları taşıyan ülkelere ihracına izin verilecek ve nihayetinde de mümkünse atıklar sadece Avrupa ülkelerinde dolaşımda olacak. Biz yıllık olarak 15 milyon tona yakın atık ithal eden bir ülkeyiz. Dolayısıyla bu düzenleme bizi fazlasıyla etkileyecek. Metal tarafında yaklaşık 40 milyon ton kapasitemiz var ve bunun sadece 20 milyon tonunu kendi ülkemizden karşılayabiliriz. Kağıttaki 8 milyon ton olan kapasitede yine yarı yarıya hammadde boşluğu var. Plastik kısmında iyiyiz ama orada da polietilen tarafında yüzde 20 dolayında bir açık var. Bu açıkları kapatmak için kendi içimizdeki atık yönetimini sağlamamız gerekiyor. Zaten vahşi toplama devam ettiği, mekanik dönüşüm yapılmadığı zaman stratejik kabul edilen bu atık hammaddenin ithalatını da yapamayacak konuma geleceğiz. 2018’de Çin’in atık ithalatını yasaklaması bizdeki sektörün gelişmesine neden oldu. Ama devlet öncülüğünde adımlar atılmazsa Avrupa regülasyonları birçok sektörü zora sokacak. Depozito sistemi önemli bir adım ama kaynakta atık toplama sistemini mutlak suretle hayata geçirmemiz gerekli. Eğer geri dönüşüm sektörünün ihtiyaç duyduğu atıklar yerel kaynaklardan sağlanamazsa, bu durumdan ülkü olarak çok ciddi şekilde olumsuz etkileniriz” dedi.
“Türkiye sanayisi regülasyonlara hazır değil”
Türkiye sanayisinin geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı konusunda halen yeterli düzeyde olmadığını söyleyen Vedat Kılıç, “Yasal regülasyonlar her alanda tam manasıyla oturmadığı için halen endüstrimizde istenilen düzeyde geri dönüştürülmüş hammadde kullanımı yok. 2025 yılında tüm Avrupa Birliği ülkelerinde %25 geri dönüştürülmüş hammadde kullanım zorunluluğu başlayacak ki bu oran 2030 yılında %30’a ulaşacak. Ülkemizin ihracatının yarısından fazlasının Avrupa bölgesine yapıldığını göz önüne aldığımızda, AB’deki bu gelişmelerin ülkemiz ana sanayisini de derinden etkileyeceğini söyleyebiliriz. Yani önümüzdeki süreçte ürünlerinde geri dönüştürülmüş hammadde kullanmayan yerli işletmelerimizin AB özelinde Pazar kaybı yaşamaları muhtemel” diye konuştu.