Dubai’deki COP28 iklim değişikliği müzakerelerinde üç temel alanda taahhütlerde bulunuldu: Yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği ve metan azaltımı. Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) ise, bu taahhütleri imzalayan tüm tarafların taahhütlerini tam olarak yerine getirmesinin küresel enerjiyle ilgili seragazı emisyonlarına nasıl yansıyacağını analiz etti. Çalışmaya göre, taahhütler enerji sektörünün seragazı emisyonlarıyla mücadelesinde olumlu adımlar olsa da, dünyayı uluslararası iklim hedeflerine, özellikle de küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırma hedefine ulaştırmak için yeterli değil.
8 Aralık Cuma itibarıyla yaklaşık 130 ülke, 2030’a kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına, yıllık enerji verimliliği iyileştirme oranını ise iki katına çıkarma taahhüdünü imzaladı. Bu ülkeler hep birlikte fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 40’ını, toplam küresel enerji talebinin yüzde 37’sini ve küresel GSYİH’nın yüzde 56’sını oluşturuyor. Bu taahhütlerin potansiyel etkisine ek olarak IEA, fosil yakıt sektörünün metan emisyonlarını ele alan 2030’a kadar rutin ateşlemeyi durdurmayı hedefleyen Petrol ve Gaz Karbonsuzlaştırma Sözleşmesi’ni de değerlendirdi. Sözleşmeye taraf olan 50 şirket, küresel petrol üretiminin yaklaşık yüzde 40’ını, toplam petrol ve gaz üretiminin ise yüzde 35’ini oluşturuyor. IEA analizi, yenilenebilir enerji, verimlilik ve metanı kapsayan bu taahhütlerin mevcut imzacılar tarafından tam olarak yerine getirilmesinin, IEA’nın Dünya Enerji Görünümü 2023’teki Belirtilen Politikalar Senaryosu göz önüne alındığında, 2030 yılında küresel enerji bağlantılı seragazı emisyonlarının 4 gigaton CO2 eşdeğeri azaltılabileceğini söylüyor.
2030 emisyonlarındaki bu azaltım, dünyayı küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılmasıyla uyumlu bir yola sokmak için kapatılması gereken emisyon açığının yalnızca yüzde 30’unu temsil ediyor.