Didem ERYAR ÜNLÜ
Kaynakların hızla tükendiği, iklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği, istihdama, eğitime, finansal araçlara ulaşımın eşitsiz olduğu bir dünyada, ekonomiyi çevresel, sosyal ve yönetişimsel boyutlarıyla ele alma ihtiyacı her geçen gün artıyor.
İçinde yaşadığımız dünyanın kritik bir dönüm noktasında olduğunu yadsıyamayız. Öngördüğümüz ve öngöremediğimiz krizlere sürdürülebilir çözümler üretebilmek açısından, yeni ve bütüncül bir bakış açısı kazanmamız gerekiyor.
Çevresel, sosyal ve ekonomik sorunları ele almanın aciliyetini yaşadığımız bir dönemde, hep birlikte harekete geçmek, ortak sorunlar karşısında iş birliği içinde ilerlememiz gerekiyor. Karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmenin yanı sıra, bilim temelli politikalara ve iş stratejilerine ihtiyacımız var. İşte bu noktada, iş dünyasına çok önemli bir sorumluluk düşüyor.
Sürdürülebilirlik, bugün iş dünyasının en önemli gündem maddelerinden biri; hatta birçok kuruluş için en önemli iş önceliği haline gelmeye başladı. Yatırımcılar, müşteriler, çalışanlar ve düzenleyicilerden oluşan paydaşlar, işlerini daha sorumlu ve sürdürülebilir bir şekilde yürütmeleri için şirketler üzerinde artan bir baskı oluştururken, iş dünyası liderleri de sadece şirketlerinin finansal performansından değil, aynı zamanda şirket faaliyetlerinin çevre, insan ve toplum üzerindeki etkisinden de sorumlu tutuluyor.
Birleşmiş Milletler, OECD, G20 gibi uluslararası oluşumlar, uzun vadeli gelişme ve istikrar için, iklim krizi, doğal kaynakların tükenmesi, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, gibi küresel sorunların çözülmesi gerektiği ve çözümün de şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ÇSY) alanlarındaki uygulamalarının artmasıyla mümkün olacağı konusunda görüş birliği içindeler. Birleşmiş Milletler tarafından açıklanan 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı da, bu kapsamda şirketlere çok önemli bir rehberlik sunuyor.
Bir iş zorunluluğuna dönüşüyor
EY Sürdürülebilirlikten Sorumlu Küresel Başkan Yardımcısı Steve Varley’in sözleri iş dünyasında yaşanan bu dönüşümü özetler nitelikte; “Artık sadece mükemmel bir ürünü, mükemmel bir fiyata yaratmak yeterli değil. İşletmenizin yanı sıra çalışanlarınız, tedarikçileriniz ve topluluklarınızı korumaz ve onlar için değer yaratmazsanız, işinizi bunu yapan rakiplerinize kaptırırsınız.”
IDC Küresel Sürdürülebilirlik Araştırması ise yaşanan dönüşümü şu sözlerle özetliyor: “Kurumsal sürdürülebilirlik sadece kalıcı olmakla kalmıyor, dünyanın dört bir yanındaki kuruluşlar için bir iş zorunluluğu haline geliyor. Şirketlerin, “iyi görünen ya da kulağa hoş gelen bir şey yapma” şeklindeki geleneksel KSS yaklaşımından giderek uzaklaştığını ve sürdürülebilirliği iş yaşam döngüsünün her adımına dahil ettiklerini görüyoruz.”
IDC Araştırması’na göre, 2021’de sürdürülebilirlikle ilgili en önemli faktörler arasında üst yönetimden gelen zorunluluklar (yüzde 40), yasal gereklilikler (yüzde 37) ve itibar riski (yüzde 28) yer alıyordu. Bugün ise, öncelikler iş sonuçlarına doğru kaymış durumda. Operasyonel verimliliğin artırılması (yüzde 43) en önemli itici güç olurken, bunu rekabetçi farklılaşma (yüzde 40), inovasyon (yüzde 39) ve gelir artışı (yüzde 37) takip ediyor.
ESG’yi değer yaratmanın merkezine koymak artık iş dünyasının kaçınılmaz gerçeği. Dolayısıyla, sorulması gereken soru “Neden sürdürülebilir olalım?” değil, “İşletmem sürdürülebilirlik ile nasıl değer yaratabilir?” olmalı. Peki Türkiye’de iş dünyası ESG odaklı bir dönüşüme ne kadar hazır?
ÇSY artık lüks değil, ihtiyaç
PwC’nin “ESG ile Desteklenen Değer Zincirleri 2025 Raporu”na göre, ESG’ye (ÇSY) yönelik cesur planlar mevcut ancak uygulama beklenen hızda değil.
“ÇSY’nin artık lüks değil bir ihtiyaç” olduğuna dikkat çekilen raporda, “Müşteriler talep ediyor; yatırımcıların ihtiyacı var, yasal düzenleyiciler ise bunu kanun haline getiriyor. Bütün bunlara rağmen, çoğu şirket iddialı hedefleri olduğunu belirtse de harekete geçmek için yeterince hızlı davranmadı. Dönüşüm yolu maliyetli ve külfetli, ekonomik zorluklar da çalışmaları yavaşlatıyor. Ancak birçok şirketin zorluklarla karşılaştığı yerlerde, bazı şirketler fırsatları görüyor” yorumları yer alıyor.
PwC tarafından gerçekleştirilen ve yoğunlukla büyük şirketlerin katılım gösterdiği Küresel ESG Faaliyetleri Araştırması’nda birçok lider ÇSY konusunda aynı görüşte. Yeşil şirket gibi görünmek yeterli değil. Rekabetçi olabilmek için, operasyonların geniş kapsamlı ÇSY standartlarını karşılayabilmek üzere yeniden yapılandırılması gerekiyor. Bunu başarabilen şirketler, üst yönetimin desteğinden faydalanan, net bir stratejisi ve vizyonu olan, ÇSY’nin tüm yönlerine dengeli bir şekilde odaklanan ÇSY şampiyonlarından oluşan bir alt kategoriyi oluşturuyor. Bu şirketler, değer zincirini uçtan uca yeniden yapılandırarak şirketlerini gelecekteki zorluklara karşı daha dirençli hale getiriyorlar. Değişime ayak uyduramayan şirketlerin ise geride kalmamak için ÇSY dönüşümlerini hızlandırmaları gerekiyor.
ÇSY olgunluğu bölgeye göre değişiyor
“ESG ile Desteklenen Değer Zincirleri 2025 Raporu”nda öne çıkan temel sonuçlar şöyle:
■ Rekabet açısından düşünüldüğünde, şirketlerin operasyonlarına ilişkin ÇSY faaliyetleri bir zorunluluk. Şirketlerin çoğu her açıdan net hedefler belirlerken neredeyse tamamı (yüzde 99) gelecekteki yatırımları için ÇSY kriterlerini göz önünde bulunduruyor.
■ Çevresel konular, şu anda şirketlerin odak noktasında. Şirketlerin yüzde 80’i emisyona yönelik uzun vadeli hedeflerini net bir şekilde belirlerken yalnızca yüzde 60’ının sosyal ve (kurumsal) yönetişim hedefleri bulunuyor. Hedefler büyük ancak gerçekleştirme oranı az. Şirketlerin sadece üçte biri, Kapsam 1 ve 2’ye odaklanarak emisyonu azaltmak için önlemler alırken Kapsam 3’e yönelik önlem alanların oranı sadece yüzde 21.
■ ÇSY Şampiyonları, üst yönetim desteğinden, ÇSY’nin operasyonel strateji ve vizyonlarına entegrasyonundan, işleve göre kısa ve uzun vadeli hedeflerden ve ÇSY’nin tüm yönlerine dengeli bir şekilde odaklanılmasından yararlanıyor.
■ Tedarikçi ağının, faaliyet gösterdiği alanın ve ürün tasarımının yeniden yapılandırılması ile iş modellerinin döngüselliğe yönelik olarak yeniden düzenlenmesi de dâhil, değer zincirini uçtan uca tekrar tasarlayan ÇSY Şampiyonları iki kat daha fazla inisiyatif uygulaması gerçekleştirdi.
■ Şampiyonların yüzde 26’sını geliri 3 milyardan büyük şirketler oluşturduğundan, daha küçük şirketlerin rekabet edebilmek ve gelecekteki zorluklara karşı daha dayanıklı olabilmek için arayı kapatmaları gerekiyor.
■ ÇSY olgunluğu bölgeye ve sektöre göre değişiyor. Kuzey Amerika ve Asya’nın Avrupa’nın önünde olduğu görülüyor ve endüstriyel üretim ve perakende/tüketici ürünleri sektörü liderken süreç ve hizmet sektörü ise geride kalıyor.
ÇSY olgunluğuna ulaşmanın önündeki zorluklar
YÜKSEK MALİYETLERYETERSİZ BÜTÇELER
Şirketlerin yüzde 42’si maliyetlerin/ yetersiz bütçelerin en büyük zorluk olduğunu belirtirken, nispeten daha küçük şirketler (geliri 5 milyar Euro’nun altında olanlar) bu zorluklardan bahsetmeye daha fazla eğilimliler. Enerji ve malzeme maliyetleri artmaya devam ettikçe, enflasyon ortamında bu zorluklar varlığını koruyacak.
İŞ ETKİSİNİN BELİRSİZLİĞİ
Yöneticiler; diğer şirket liderlerini, paydaşları ve hissedarları ÇSY stratejisinin ekonomik yönden zahmete değer olduğuna ikna etmekte zorlanıyor. Şampiyon şirketler daha rekabetçi oldukça, bunu gerçekleştirmek daha kolay olabilir.
MALZEME EKSİĞİ
Şirketlerin üçte biri, ÇSY uyumlu ürün ve malzemelerin eksikliğinden şikayetçi. Daha sürdürülebilir seçenekleri bir yana bırakın, mikroçip ve çelik gibi temel malzeme eksiklerinin olduğu ciddi bir kriz dönemindeyiz.
YETERSİZ BT/DİJİTAL ÇÖZÜMLER
Tüm şirketler yetersiz BT çözümleri, dijital çözümler ve veri erişimi ile mücadele ediyor. Şampiyonların başarısının kaynağı ise dijitalleşme.
LİDERLİK EKSİKLİĞİ
Şirketlerin yaklaşık dörtte biri yetersiz liderlik desteğinin ÇSY stratejisinin uygulanmasına yönelik temel bir zorluk olduğundan bahsediyor. Kilit liderlerin ve çalışanların desteği olmadan, önemli ve etkili operasyonel dönüşümler nadiren gerçekleşiyor.
ÇSY’NİN “Ç”SİNDE EKSİKLER VAR
Türkiye’de şirketler çevre performanslarını iyileştirmeye odaklanmalı
S360 ve MAP360 ‘Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin sürdürülebilirlik olgunluklarına dair bir analiz ortaya koymak adına BIST 100 veya BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde işlem gören toplam 115 şirketi analiz etti.
“Türkiye’de İş Dünyasının Sürdürülebilirlik Olgunluğu Raporu”, şirketlerin konsolide performansları ile içinde bulundukları sektörlerin performanslarına dair sonuçları ortaya koyuyor. Sektörlerin ve şirketlerin sürdür ülebilirlik olgunluklarıyla birlikte ÇSY başlıklarındaki ve alt başlıklarındaki performansları da inceleniyor.
Raporun sonuçlarına göre; şirketlerin ve sektörlerin küresel gelişmeleri ve regülasyonları takip edebilmek ve riskleri yönetebilmek adına başta “Çevre” alanında olmak üzere sürdürülebilirliğin her alanında performanslarını hızlı bir şekilde iyileştirmeye odaklanmaları gerekiyor. Raporda, şirketlerin performanslarını ölçme ve şeffaf bir şekilde raporlama konusunda gelişim göstermeleri, artan regülasyonlar ve raporlama gereklilikleri ile şirketlerin hızlı bir şekilde veri toplama ve açıklama konusunda performanslarını iyileştirmeleri öneriliyor.
Analizde öne çıkan olgular şöyle:
- Sektörler bazında bakıldığında sektörlerin genel olgunluk düzeylerinin yüksek olmadığı, çoğu sektörün Başlangıç ve Orta seviye olgunluğa sahip olduğu görülüyor. Sadece “tüketim malları” sektörünün iyi uygulama düzeyinde olgunluğa sahip olduğu ifade ediliyor.
- Şirketler özelinde bakıldığında; şirketlerin yüzde 25’inin iyi uygulama seviyesinde olduğu; 48’inin başlangıç ve orta seviyede olgunluğa sahip olduğu, yüzde 25’inin ise az veya hiç ÇSY yaklaşımı olmadığı belirtiliyor.
- Şirketlerin ve sektörlerin ÇSY alanlarındaki performansları incelendiğinde, en yüksek performans gösterilen alan “Yönetişim” iken en düşük performans gösterilen alan “Çevre” alanı olarak ortaya çıkıyor. Şirketlerin sadece yüzde 25’inin Çevre alanında güçlü olduğuna dikkat çekiliyor.
- Şirketlerin Çevre, Sosyal ve Yönetişim başlıklarında performansları ayrı analiz edildiğinde: “Çevre” alanında en iyi performans gösterilen alt başlık “Çevre Yönetimi” iken “Sera Gazı Emisyonları ve Enerji” en düşük performans alanları olarak izleniyor. “Sosyal” alanında, “Yetenek Yönetimi” en güçlü performansın gösterildiği alan iken, “Çeşitlilik ve Tedarikçiler” en düşük performans alanları olarak öne çıkıyor. “Yönetişim” alanında ise en güçlü alan “Etik”, en düşük performans ise “Sürdürülebilirlik Liderliği ile Açıklama ve Beyan” alanlarında izleniyor.
- Şirketlerin genel olarak Yönetişim konularında iyi performans gösterdikleri, ancak somut göstergeler takip etme ve hedefler koyma konusunda geri kaldığı görülüyor. Şirketlerin değerlendirme kapsamındaki göstergelerdeki şeffaflıkları ile sürdürülebilirlik olgunlukları arasında olumlu bir korelasyon olduğu tespit ediliyor. Performanslarını ölçen ve açıklayan şirketlerin olgunluk seviyeleri de yüksek çıkıyor.