■ Kurukahveci Mehmet Efendi , Türkiye’nin en eski markalarından. Bu kadar uzun yaşamanın sırrı nedir?
Kurukahveci Mehmet Efendi sadece Türkiye’nin değil dünyanın da yaşayan en eski kahve markalarından biri. Bilindiği üzere kahve kültürü Osmanlı’dan bütün dünyaya yayıldı. Bu, markamızın varlık sebebini ortaya koyan bir gerçek. 152 yıldır Türk kahvesi kokusunu Eminönü’deki Tahmis Sokağı’ndan dünyanın 60 ülkesine yayıyoruz. Bunu bir sorumluluk olarak görüyor ve bu sorumluluğu büyük bir gayret ve titizlikle taşıyoruz.
Bu uzun ömürde elbette zorluklar yaşadık. İki dünya savaşı gördük, kahve ithalatının durduğu ekonomik kriz dönemlerinden geçtik. Yine de ayakta kalmayı başardık. Bunun bir tek nedeni var; sadece kahve üretip satmakla meşgul olduk. En zor zamanlarda bile başka bir alana yönelmedik.
Kurukahveci ailesi olarak güzel değerlerle anılmak, kahveseverlerin teveccühüne layık olmak idealiyle çalıştık. Bugün Türk kahvesi dendiğinde her 10 kişiden 9’unun markamızı adres göstermesinin, kaliteye ve özene olan bağlılığımız sayesinde olduğuna inanıyoruz. Kurukahveci Mehmet Efendi, Türk kahvesiyle özdeş bir markadır ve öyle kalacaktır.
■ Siz bir aile işletmesisiniz. Herhangi bir ortaklık yaptınız mı bu uzun dönemde?
Kahve, özen, uzmanlık, tecrübe ve sürekli ilgi isteyen çok özel bir ürün. Tecrübe ve deneyimin kuşaktan kuşağa aktarılması, sürdürülebilir olmanın en önemli kurallarından biri.
Nitekim bizde de bu bilgi ve birikim kuşaktan kuşağa, babadan oğula, ustadan çırağa aktarılmıştır. Firmamızda, genç yaşlarında aramıza katılmış, karşılıklı saygı, sevgi ve takdir anlayışı ile 30 yıldır birlikte çalıştığımız, Kurukahveci ailesinin bir parçası olarak gördüğümüz yol arkadaşlarımız var.
Bu noktada yol göstericimiz babamızın nezaketi meşhurdu. Kendisi herkese eşit yaklaşırdı. “İnsanların makamları farklıdır ama onurları eşittir” derdi. Tüm çalışanlara babacan davranırdı. Sanıyorum bu yüzden ekibinin de aidiyet duygusu en yüksek seviyedeydi.
■ Marka, kuşaktan kuşağa bir miras olarak günümüze kadar ulaşmış. Dededen toruna geçen bu gelenekte işler hep istekli mi devralındı? Gelecekte aileden kimse bu işi yapmak istemezse aile şirketi olma özelliğinizden vazgeçmek mümkün müdür?
Halihazırda ailenin üçüncü ve dördüncü kuşakları olarak kahve işindeyiz. Kahve tutku işidir. Sevgi, saygı ve özen gösterilmesi gerekir. Dedemiz Mehmet Efendi’den devraldığımız bilgi ve tecrübeyi bizden sonraki nesillere de aktarmaya çalışıyoruz. Çok kıymetli olduğunu düşündüğümüz Türk kahvesi kültürünü yaşatabildiğimiz ve kahveseverlerin beğenisine layık olmaya devam ettiğimiz için hepimiz gurur duyuyoruz. 152 yıllık bir geleneği sürdürebilmenin başlı başına anlamlı bir çaba olduğunu düşünüyoruz, kahve tutkusunun bizim genetiğimize işlediği açık.
■ Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden İsrail ile ilgili bir saldırıya uğradınız ve 1,5 yıldır bu pazara ihracat yapmadığınızı beyan ettiniz... İhracat yaptığınız ülkeleri kontrol etme şansınız var mı?
Biz resmi olarak 60 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ama Türkiye’deki her ihracatçı gibi bizim ürünlerimiz de 60 ülkeden çok daha geniş bir coğrafyaya dağılıyor. Bu akışı yüzde 100 kontrol etme şansımız yok maalesef.. Spot piyasadan ya da farklı aracılardan temin edilen ürünler, ilgimizin olmadığı bir fotoğraf üzerinden sanki biz göndermişiz gibi lanse edildi. Türkiye’de bunun tepki çektiği anlaşılınca olayın kasıtlı olarak manipüle edildiğini gördük. Türkiye’nin gururu olan markamız bu yalan haber ve karalama kampanyasıyla mağdur edilmeye çalışıldı. Ancak buna karşın sosyal medya kullanıcılarının çoğu bu manipülasyonu kavradığı anda markamıza sahip çıktı.
■ Bu süreçten satışlarınız etkilendi mi?
Hayır, hiçbir şekilde satışlarımıza yansımadı. Fakat bizim için bu süreç rakamların ötesinde bir konu. Esasında tüketicimiz bizim kim olduğumuzu, değerlerimizi, kültürümüzü çok yakından takip ediyor ve biliyor. Sosyal medyada yansıtılmaya çalışılan oyunlara kendini kaptıracak bir kitle değil.
■ Bu kriz süreci ile ilgili kendinize çıkardığınız dersler var mı?
Babamız Ahmet Kurukahveci’nin “teemmül, teenni, tefekkür” anlayışı her zaman rehberimiz oldu. Günümüz diline "dikkatlice düşünüp taşınma,” “acele davranmama, ağırdan alma,” ve “Allah’ın yarattığı varlıklardan, kainattaki düzenden ders çıkarma” diye çevirebiliriz. Kurumumuzun çalışma şeklini de yaşam şeklimizi de bu ulvi ahlak anlayışı yönlendirir. Şimdi bu süreci değerlendirdiğimizde, şunu görüyoruz. Bir marka, değerlerine ne kadar sahip çıkarsa, kale duvarları da o kadar sağlam ve geçilmez oluyor. Ne mutlu ki, bizim kale duvarlarımız oldukça sağlam. Tüketicimiz, arkamızda durarak bunu bize gösterdi. Biz de değerlerimizden ödün vermeden yolumuza devam ederek, bu sevgiye layık olmaya çalışacağız.
Daha fazla çiftçi kahve üreticisi olabilir
■ Peki Türkiye’de kahve yetiştirmek mümkün mü?
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de başta faaliyet alanımızla ilgili meseleleri yakından takip ediyor, yenilikçi yaklaşımlar geliştirmeye çalışıyoruz. Örneğin babamız merhum Ahmet Kurukahveci, Türkiye’de kahve yetiştiriciliği meselesine eğilen ilk kişilerden biridir. 1940’larda, 60’larda pek çok kez Akdeniz Bölgesi’ne seyahat etmiş, uygun alan bulmaya çalışmış, yerel tropikal ürün yetiştiricileri ile konuşmuş, notlar almış, bizleri de bu konuda çalışmaya teşvik etmişti. Çünkü kahve altın değerinde bir ürün. Türkiye’de yetiştirilmesi başarılırsa çiftçiye çok iyi para kazandıracaktır.
İklim sebebiyle bugüne kadar Türkiye’de yetiştirilemeyen bir üründü. Ancak küresel ısınma nedeniyle iklim kuşaklarının yer değiştirmesi Türkiye, İtalya, İspanya, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Florida ve Kaliforniya gibi bazı eyaletlerde kahve yetiştiriciliğini gündeme getirdi. Nitekim, İtalya’da Sicilya’da, ABD’de Florida ve Kaliforniya’da başarılı üretimlerin yapıldığı biliniyor. Türkiye’de de, Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde Yaşar Dağtekin adındaki bir çiftçimizin çalışma yaptığını duyunca, 2019 yılında çiftliği ziyaret ettik ve projeye destek olma kararı aldık. Özellikle sera altındaki ağaçların daha iyi mahsul verdiğini görünce, seranın yapımını üstlendik. Ayrıca, bitkilerin bakımı, yetiştirilmesi ve hasadı için gerekli olan bütçeyi de karşılayacağımızı söyledik. 4 bin metrekare alan üzerine kurulan seraya 200’e yakın kahve fidanı dikildi. Seradaki fi deler henüz üç yaşında olmasına rağmen bazı ağaçlarda çiçeklenme ve meyve verme başladı. Elbette bütün bunlar henüz deneme aşamasında ama elde edilen ilk ürünler oldukça başarılı görünüyor. Çikolata ve bal lezzeti taşıyan ilk yerli Türk kahvesinin daha geniş alanlarda üretimi için çalışmalarımız devam ediyor. Belirttiğimiz gibi kahve katma değeri yüksek ve pahalı bir ürün. O nedenle çiftçi için de çok kıymetli. Bu tür denemelerin daha fazla yapılması, üniversitelerin ve Ziraat Odaları’nın üreticileri gerek bilimsel gerekse maddi olarak desteklemeleri kısa sürede daha fazla çiftçinin kahve yetiştiricisi olmasını sağlayabilir.
Amerika'dan Japonya'ya 60 ülkeye ihracat yapıyoruz
Türkiye kahve pazarı ağırlıklı olarak Türk kahvesi üzerinedir. İthal edilen çiğ kahvenin yüzde 70’i Türk kahvesi olarak tüketilir. Bugün yaklaşık 70 bin ton olan yıllık çiğ kahve ithalatının üçte biri Kurukahveci Mehmet Efendi tarafından işlenip ulusal ve uluslararası pazarda satılıyor. Amerika’dan Japonya’ya kadar geniş bir coğrafyaya Türk kahvesi ihracatı gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla başka markalarla yarış halinde olmadık. Farklı kahve pişirme yöntemleri her zaman var olacak ama Türk kahvesinin de kendi ağırlığını koruyacağını düşünüyoruz. Bunun için elimizden gelen gayreti de gösteriyoruz. Çünkü Türk kahvesi, bilinen tüm kahvelerin ilk pişirme şeklidir. Bütün kahve pişirme yöntemleri Türk kahvesinden türeyip çeşitlenmiştir. Kurukahveci Mehmet Efendi olarak yurtdışı pazarına açılmamız 1993’te başladı.
Özellikle 2000 yılından sonra yurtdışında pek çok fuar ve tanıtım organizasyonunun içinde olduk. Türk kahvesi ağırlıklı olarak eski Osmanlı coğrafyasında tüketilen bir kahve çeşidi idi. Yaptığımız pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin de etkisiyle halihazırda 60 ülkeye ihracat yapmaktayız. Örnek vermek gerekirse; son yıllarda Rusya’da Türk kahvesi tüketimi artıyor. Bulgaristan gibi Türk kültürüne aşina olan ülkelerde kullanım oranları yüksek. İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa ihracat sıralamamızda en yukarıda olan ülkelerden bazıları. Orta Doğu ülkelerinde de iyi satış oranlarına sahibiz, son yıllarda Suudi Arabistan en büyük dış pazarlarımızdan biri konumuna geldi. Latin Amerika’da Şili’ye ihracatımız var. Bütün dünyada herkes özellikli kahve arıyor. Nasıl biz ülkemizde üçüncü dördüncü nesil kahveleri konuşuyorsak, yurtdışında da farklı kahveleri denemek isteyen geniş bir kitle var ve Türk kahvesi ilgi çekiyor. Yurtdışındaki distribütörlerimize makine temini ve ürün olarak katkı sağlıyoruz.
Kriz ve yokluk dönemlerinde bile başka alana yönelmedik
"152 yıllık tarihimizde üç önemli kahve krizi ile karşı karşıya kaldık. İlki 1942–1944 yılları arasındaki İkinci Dünya Savaşı dönemindeydi. Atlantik ve Hint Okyanusu’nda yürütülen deniz savaşları nedeniyle kahvenin Avrupa’ya ve Türkiye’ye gelmesi neredeyse imkânsız hâle gelmişti. İkinci kahve kıtlığı, 1955– 58 arasındaki büyük ekonomik buhran ve döviz sıkıntısına bağlıydı. Üçüncüsü ise, “kıtlık” değil, “yokluk” dönemiydi; çünkü 1977 ile 1982 yılları arasında yüksek enflasyon ve döviz darboğazı nedeniyle kahve ithalatı aralıklı değil neredeyse hiç yapılamadı. Bu dönemlerde bile ailemiz başka bir alana yönelmedi. Babamız Ahmet Kurukahveci’nin yönetiminde aile şirketimiz çay, sahlep, kakao ve kuruyemiş satarak markayı ayakta tutmayı başardı. 10 Şubat 1982 tarihinden itibaren çiğ kahve ithalatına serbestiyet gelince tekrar kahve üretimine dönebildik. Bu dönemlerde en büyük zararı kahveseverler görüyordu. Hem kahveden mahrum kalıyor hem fiyatlarda dengesizlikler yaşanıyordu".